CHP PM Üyesi ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, dolardaki hızlı artışı ve Türkiye'de bankalara ceza kesilmesi gündemde olan Rıza Sarraf davasını Politikyol'a değerlendirdi. CHP'li Böke, referandum öncesinde ekonominin kırılganlığı devam ederse doların 4 lira seviyesini göreceğini belirterek, Türkiye ekonomisinde yaşananların AKP ve saray rejimi anlayışının ta kendisi olduğunu ifade etti. -Öncelikle doların neredeyse 4 TL seviyesini görmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Referandum öncesinde şunu söylemiştik, Türkiye OHAL ile yönetilmeye devam ettiği sürece, kurallı işleyen değil keyfi işleyen bir düzen kurulduğu sürece ve ülkede ekonomiyi rantçı sermayeye teslim eden bir kalkınma anlayışı sürdüğü sürece Türkiye ekonomisi kırılganlığını sürdürecektir ve korkarım ki kimse bu kurun 4 liraya çıkmasına engel olamayacak demiştim. Bugün OHAL devam ediyor, bugün hukuksuzluk ve keyfilik devam ediyor. Bugün rantçı sermayeyi emekçiye tercih eden anlayış devam ediyor. Dolayısıyla bu, AKP iktidarının Türkiye ekonomisindeki sonucudur. -Bundan sonra Türkiye ekonomisine herhangi bir müdahale bekleniyor mu? Bugün Türkiye'de Türk lirasının bu kadar değer kaybetmiş olmasının temelinde yatan sıkıntıların çözülmesi gerekiyor, yeniden hak ettiği değere erişmesi için. Bunun için OHAL'in kalkması gerekiyor. Bunun için ülkeyi dış kaynaklara bağımlı kılmış olan üretim biçiminin ve cari açık sorununun çözülmesi gerekiyor. Ancak bunun için de yüksek katma değerli üretim yapacak, teknolojiye ve gençlerin eğitimine yatırım yapacak bir anlayış gerekiyor. Bugün Türk lirasının değer kaybının temelinde AKP'nin siyaset anlayışı ve o siyaset anlayışının yerleştirdiği rantçı sermayeyi destekleyen ekonomik düzen yatıyor. Bu düzen değişmediği sürece Türk lirasının da hak ettiği değere kavuşması mümkün olmayacak. -Sarraf davasında, kamuoyunda Türk bankalarına yüksek miktarda ceza kesileceği gündeme geldi. Sarraf davasının Türk ekonomisine yaptırımı ne olacak? Yurtdışında görülen bir davadaki bir söylentiyle eğer ekonomi bu kadar etkileniyorsa, o ekonomiyi bu kadar kırılgan kılanın ne olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Bugün Türkiye'yi dış kaynaklara bağımlı kılan AKP iktidarının anlayışıdır. Bunu veriler söylüyor. 2002 yılında Türkiye'nin milli gelirlerinin içerisinde toplam borçluluk; hane halklarının, bankaların ve kamunun, yüzde 144'ken, 2017'de milli gelir içerisinde bu toplam borcun payı yüzde 212'ye çıkmış. Yani Türkiye daha borçlu bir ülke haline getirilmiş AKP iktidarı tarafından. Bu kadar dış kaynaklara bağlı bir ekonomik düzenin kurulmuş olması da, bir söylentiyle dahi ekonominin çalkalanmasına sebep oluyor. Nitekim bu davayla ilgili ortaya çıkan söylentiler de benzer bir sonuca ulaşmış oluyor. Bir ikinci mesele de, burada bişey bilen iktidar. Bize ne beklememiz gerektiğiniz, bu davadan Türkiye ekonomisinin nasıl etkileneceği beklentisinin bize iktidarın anlatması gerekiyor. Anlatmadıkları gibi, biliyorsunuz bu torba yasada 37 milyarlık bir ek borçlanma aldılar ama ne için bu ek borçlanmayı yaptıklarını açıklamadılar. Ama Mehmet Şimşek bir bakan olarak şunu söyledi; "Spekülasyonlar olmasını bekliyoruz onun için önden para topluyoruz." dedi. Bu cümlenin kendisi spekülasyonu yaratan bir cümle. Yani siz hem iktidar olarak ülkeyi dış kaynağa bağımlı kılacaksınız hem de spekülasyon olacak diyerek bu kırılganlığı, spekülasyonları gerçekleştirecek tetikleyici unsur olacaksınız. Bu kamu sorumluluğu ile örtüşmeyen, çok sorumsuz ve Türkiye'yi yok sayan bir anlayış. Bu AKP'nin ve saray rejiminin anlayışının ta kendisi.