Loading...
İsrail’de iktidara gelecek olan liderin kendisinden evvel temeli atılmış politikaları devralması, işlemekte olan bir süreci sahiplenmesi, daha sorunsuz bir geçişi mümkün kılabilir.NETANYAHU YENİDEN İKTİDAR OLURSA… Bennett liderliğindeki koalisyon hükümetinin seçime gitme kararı aldığı Temmuz ayından bu yana Türkiye-İsrail arasındaki yakınlaşmanın hız kesmeden devam ettiğini görüyoruz. Eylül ayında BM Genel Kurul Toplantısı için New York’a giden CB Erdoğan,İsrail Başbakanı Lapid’i Türkevi’nde ağırlamıştı. Bu hafta ise İsrail Savunma Bakanı-aynı zamanda gelecek dönemin başbakan adaylarından olan- Benny Gantz Ankara’ya gelerek önce mevkidaşı Hulusi Akar daha sonra ise CB Erdoğan ile görüştü. Seçimlere az bir zaman kala, İsrailli yetkililerin siyasi temaslara ağırlık vermelerinin bir sebebi, dış politikada etkin bir liderlik sergileyerek seçmen desteğini artırmak olabilir. Bunun seçim sonuçlarına ne kadar yansıdığını göreceğiz. Öte yandan, İsrail’in karşılıklı büyükelçi atamalarına öncülük eden yaklaşımından hareketle, Türkiye ile normalleşme sürecini iç politika kaynaklı gelişmelerin etkisine dayanıklı kılmak amacıyla, mümkün olduğunca kurumsal bir zemine oturtmaya çalıştığını söylemek mümkün. İktidara gelecek olan liderin kendisinden evvel temeli atılmış politikaları devralması, işlemekte olan bir süreci sahiplenmesi, daha sorunsuz bir geçişi mümkün kılabilir. Her ne kadar, Ankara’nın gönlünden geçen Netanyahu’nun tekrar iktidara geldiği bir seçim senaryosu olmasa da, böylesi bir durum, ikili ilişkilerin illa kötüleyeceği anlamına gelmemeli. Elbette, ilerleyen dönemde, Türkiye’nin de önündeki seçimler olduğu düşünülürse, liderler arası gerginliğin yeniden nüksetme riski yok değil. Hatta, İsrail-Filistin arasında olası bir çatışma durumu, iç siyasetteki koşullara bağlı olarak her iki tarafın bir süredir benimsediği ılımlı ve dengeli diplomatik dilin değişmesine sebep olabilir. Ancak gerek Erdoğan gerekse Netanyahu’nun dönemin koşullarına adapte olmayı bilen pragmatik liderler oldukları da unutulmamalı. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yarattığı istikrarsızlık, doğu-batı ekseninde yönetilmesi gereken hassas dengeler, ABD’nin Orta Doğu güvenliğine ikircikli yaklaşımı ışığında bölgesel konjonktür iki ülkeyi yakınlaşmaya, dış politikada ittifak ilişkilerini çeşitlendirmeye teşvik ediyor.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen Avrupalı devletlerin Doğu Akdeniz enerji kaynaklarına olan ilgisini artırdı. Kısa vadede sıvılaştırılmış doğalgaz seçeneği öne çıksa da, orta ve uzun vadeli projeksiyonlarda, boru hattı seçeneği hala tartışılıyor.SAVUNMA İŞBİRLİĞİ VE DOĞU AKDENİZ Bu bağlamda, İsrail Savunma Bakanı’nın Benny Gantz’ın Ankara ziyaretinde verdiği mesajlar, iki ülke arasında Mavi Marmara’dan bu yana duraklamış olan savunma işbirliğinin yeniden canlanacağına işaret etmekte. Aslında bu alanda değişimin ilk sinyalini, geçen ay NATO tatbikatı için bölgede bulunan TCG Kemalreis Fırkateyni’nin 12 yıl sonra ilk kez Hayfa limanına demirlediği haberiyle almıştık. Gazeteci Tülin Daloğlu’nun aktardığına göre, bu gelişmelere zemin hazırlayan temaslar iki ay önce İsrail Savunma Bakanlığı Siyasi-Askeri Bölüm Başkanı Emekli Tuğgeneral Dror Shalom’un Türkiye ziyareti sırasında kurulmuş. Bakan Gantz, Ankara’dan ayrılırken “Ortadoğu ile Doğu Akdeniz bölgesinde güvenlik, istikrar ve barışı artırmaya ilişkin verimli tartışmalar” yaptıklarının altını çizdi. “Verimli tartışmaların” içeriği zamanla netlik kazanacaktır. Doğu Akdeniz demişken, İsrail ile Lübnan arasında deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasının imzalanması Ankara tarafından olumlu karşılandı. Diplomatik ilişkisi bulunmayan iki ülkenin üçüncü bir devlet arabuluculuğunda, siyasi meseleleri bir kenara koyarak ekonomik ortaklık kurmak üzere anlaşması, Türkiye-İsrail doğalgaz boru hattı projesinin önünü tıkayan Kıbrıs sorununa uygulanabilir olması nedeniyle heyecan uyandırıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, enerji kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen Avrupalı devletlerin Doğu Akdeniz enerji kaynaklarına olan ilgisini artırdı. Kısa vadede sıvılaştırılmış doğalgaz seçeneği öne çıksa da, orta ve uzun vadeli projeksiyonlarda, boru hattı seçeneği hala tartışılıyor. ABD ve AB desteğiyle, bu konuda bir gelişme pekâlâ mümkün olabilir. Fakat boru hattı projelerinin hem siyasi hem de ekonomik ayağı olduğunu bir kez daha hatırlatmakta yarar var. Enerji fiyatlarının seyri, projelerin maliyeti üzerinde belirleyici. Ama yatırımcı aynı zamanda siyasi istikrar ve güven arıyor. Türkiye-İsrail normalleşme sürecinin akamete uğramadan devam etmesi bu açıdan da önemli.