Pazar Politik

Seçimler ve gençler ne istiyor?

Abone Ol
Gerek Y gerekse Z kuşağı hem küresel ölçekte hem de Türkiye özelinde, birinci sorun ve endişe alanı olarak, “işsizliği” görüyor.  Ve bu sorunun yakın gelecekte de düzelmeyeceği endişesini taşıyor. Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinde kilit rol oynayacak ve sonuçları belli ölçüde belirleyecek iki toplumsal grup var: “Kürtler” ve ilk defa oy vereceklerle birlikte Z-Y kuşaklarında yer alan “Gençler”. Kürt seçmeni konusunu başka bir yazıya bırakarak, bu yazıda, son dönemde Z-Y kuşakları üzerine yapılan araştırmaları tarayarak ve karşılaştırarak çıkardığım sonuçlar üzerinden “Gençler ne istiyor ne talep ediyor ne tür sorunları öncelendiriyor?” soruları üzerinde durmak istiyoruz. Bu seçimlerde, altı milyonu geçen yeni seçmen olduğunu biliyoruz ve geçen seçimlerle birlikte, 1990’ların sonu ve 2000 doğumlu seçmen sayısının on beş milyonu geçeceğini söyleyebiliriz. Bu sayı, Y kuşağıyla birlikte çok daha yüksek bir rakama ulaşıyor. Şüphesiz ki, tek ve monolitik bir gençlik, bir Z kuşağı yok.  Gençler de kendi içlerinde, kimliksel-sınıfsal, cinsel, kültürel, eğitim seviyeleri, vb. alanlarda farklılaşıyorlar. Bununla birlikte, yapılan araştırmaları tarayarak gençlerin ortaklaşa paylaştıkları isteklerini, taleplerini ve sorun önceliklerini ortaya çıkartabiliriz; zaten, yapılan araştırmalar da genel eğilimler başlığında bu ortak özellikleri sıralıyorlar. Gençlerin seçimler için kilit rolü, iktidar ve muhalefet tarafından ciddiye alınıyor. Hem Cumhur İttifakı, özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Millet İttifakı hem de diğer muhalefet partileri gençlerle toplantılara ve gençlerin desteğini alacak çalışmalara önem veriyorlar. Peki gençleri, gençlerin isteklerini, taleplerini, sorunlarını anlıyorlar mı? Bu soruya olumlu yanıt vermek, özellikle Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan temelinde mümkün değil. Millet İttifakı gençlerle empati, iletişim ve diyalog kurma da daha başarılı, ama yeterli değil. Gençlerin ne istediklerine bakalım: Birincisi gerek Y gerekse Z kuşağı hem küresel ölçekte hem de Türkiye özelinde, birinci sorun ve endişe alanı olarak, “işsizliği” görüyor.  Ve bu sorunun yakın gelecekte de düzelmeyeceği endişesini taşıyor. İşsizlik sorununa çözüm bulamayan ya da inandırıcı çözüm önerisi geliştirmeyenlere gençlerin seçimlerde oy vermeyeceğini söyleyebiliriz. İkinci olarak, servet ve refah dağılımındaki uçurum niteliğindeki “eşitsizlikler” ve “iklim değişikliği ve küresel Isınma” ilk üç de yer alan sorun ve endişe alanları olarak ortaya çıkıyor.  İklim değişikliği hem Y hem de Z kuşağının çok önem verdiği bir sorun.  Isınan Dünya ve ısınan Türkiye ile ilgili, doğa-gezegen-yaşam dostu çözüm önerileri duymak isteniyor. Aynı zamanda, her iki kuşak ve özellikle eğitim seviyeleri lise ve üstü gençler, servet ve refah adaletsizliğinden ve Eşitsiz Dünya ve eşitsiz Türkiye görüntüsünden ciddi rahatsızlık duyuyor. Bir başka araştırmanın, AK Parti’yi “Zenginlerin Partisi” olarak görenlerin oranının 50%’yi aştığını bulmasını da not alırsak, Cumhur İttifakının, bu konularda, gençlerle kopuk bir yapısının olduğunu söyleyebiliriz. Millet İttifakı, işsizlik ve eşitsizlik sorunlarını dikkate alıyor, ama iklim değişikliği ve küresel ısınla sorunlarına yeterince odaklanmıyor.
Kadınlara “sürtük” diyen, özür dilemeyen ve sözünün arkasında duran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, cinsel tacizi ikinci büyük sorun alanı olarak gören Z kuşağını anlamasını beklemek pek mümkün gözükmüyor.
Üçüncüsü ve çok ilginç ve endişe verici bir bulgu olarak, Türkiye’de Z kuşağı, ikinci sorun ve endişe alanına, cinsel tacizi yerleştiriyor. Cinsel Taciz, sadece fiziksel değil, söylem, davranış ve yaklaşım anlamında da olabiliyor. Kadınlara şiddetin ve tacizin, evden, iş ve eğitim alanlarına, sokaktan taşıtlara, her yerde çok arttığı, sözsel ve davranışsal taciz haberlerini her gün aldığımız, genç kadınların kıyafetlerine, konuşmalarına sürekli karışıldığı bu “erkek egemen ve aşırı muhafazakâr” ortamda gençlerin cinsel tacizi en üst sırada sorun ve endişe alanı olarak görmesi sürpriz değil. Kadınlara “sürtük” diyen, özür dilemeyen ve sözünün arkasında duran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, cinsel tacizi ikinci büyük sorun alanı olarak gören Z kuşağını anlamasını beklemek pek mümkün gözükmüyor. Millet İttifakı’nın ve diğer muhalefet partilerinin cinsel taciz sorununu ciddiye almaları gerekiyor. Dördüncüsü, 18-24 yaş arası gençlerle eğitim üzerine yapılan bir araştırmada da çarpıcı sonuçlar ortaya çıkıyor: Her 10 gençten 7’si eğitimin kötü veya çok kötü olduğunu söylüyor. Yine her 10 gençten 7’si (67%) seçimlerde eğitim sistemini düzelteceğine dair inandırıcı çözüm önerisi yapan aday ya da parti için oyunu değiştirebileceğini belirtiyor. Bu sonuç, OECD raporlarında da yer alıyor: Türkiye’de, 2010 yılında eğitimden memnunluk oranı 61% iken, bu oran 2020 yılında 27% düşüyor.  Türkiye, 36 OECD ülkesi içinde, eğitimden memnuniyetin en hızlı düştüğü ve en az olduğu ülke. Beşincisi, özellikle Covid 19 ile birlikte, “sağlık” çok önemli bir alan olarak ortaya çıkıyor. Sağlık içinde “psikolojik sorunlar” da büyük yer tutuyor. Stresten, depresyona, gençler ciddi psikolojik sorunlar yaşıyorlar; kaygılı ve endişeliler.  Geleceğe güvensizlik duygusu yaşıyorlar.
Gençler, kendi özgürlüklerine, kendi yaşam tarzlarına ve kendi tercihlerine önem veriyorlar. Kendilerine yaklaşımda, yukarıdan bakan, ben daha iyi bilirim diyen, öğüt veren, kendilerini dinlemeyen tavır ve yaklaşıma karşılar.
Bu önemli konuyu başka bir yazımda farklı boyutlarıyla tartışacağım. Altıncısı, gençler, kendi özgürlüklerine, kendi yaşam tarzlarına ve kendi tercihlerine önem veriyorlar. Kendilerine yaklaşımda, yukarıdan bakan, ben daha iyi bilirim diyen, öğüt veren, kendilerini dinlemeyen tavır ve yaklaşıma karşılar. Bu tür yaklaşımla gençlerle iletişim kurulamıyor. Gençlerin, ciddiye alınması ve dinlenmesi gerekiyor. Bu maddeleri arttırmak mümkün. Ama, bu altı madde içinde bile, iktidarın tüm yapılan toplantılara rağmen gençleri anladığını, onlarla iletişim kurduğunu söylemek zor; muhalefetin de gençlere yeteri derecede önem vermediğini görüyoruz. Doğru, gençler yaklaşan seçimlerin kilit aktörlerinden biri. Gençleri kazanan seçimleri de kazanabilir. Ancak ve ancak; gençler ne istiyor sorusuna doğru ve inandırıcı yanıt verebilirse...