Görünen o ki, seçimi kaybetmenin altılı masadan kaynaklanan nedenleri olduğu gibi, CHP ve kampanyadan kaynaklanan ve cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’ndan kaynaklanan nedenleri var. Bunları öncelikle topluca ele alıp değerlendirmek gerekir.   GİRİŞ

Seçimin kaybedilmesi çeşitli mahfillerde tartışılıyor. Bazıları samimi, bazıları kasıtlı kafa karıştırmaya yönelik. Ama sonuç itibari ile kaybedilen bir seçim var ortada. Bunun esaslı bir muhasebesi yapılmadan ne doğru dürüst bir değişim gerçekleştirilebilir ne de bir sonraki yerel seçimler kazanılabilir. Karmaşık analizlere gerek yok. Bu kısa çalışmada olayı karmaşaya boğmadan nedenleri açık, net, madde madde saymak istedik.

ü

SEÇİMİ KAYBETMENİN (ERDOĞAN’IN KAZANMASININ) SOSYO PSİKOLOJİK NEDENLERİ

Devlet imkânlarının Erdoğan’ın kampanyası için kullanıldığı, sahte videolar kullanılarak halka muhalefet hakkında yalan söylendiği, basın/yayın organları aracılığıyla muhalefete karşı yaygın bir iftira kampanyası yapıldığı doğrudur ve ispatlanmıştır. Bunların hiçbiri ahlaki değerlerimizle örtüşmez. Ancak seçimi kaybetmemizin nedeni sadece bunlar değildir.

 1-Dünyada da giderek yayılan ve değişime direnen sağ popülist milliyetçi bir dalganın Türkiye’de de kendini gösterdiği tespiti ile başlayalım. Ardından Erdoğan’ın başından beri Kılıçdaroğlu’nu karşısında görmek istediğini ekleyelim.

2-Erdoğan gelirken hazır bulduğu, ancak son yıllarda giderek artan bir dindar muhafazakâr kesim vard(dı), bu kesim tamamen ona yöneldi. Kılıçdaroğlu bu kesimle doğrudan bağ kurmak yerine onları temsil ettiğini iddia eden aktörlere bel bağlayarak sonuç elde etmeye çalıştı, dolayısıyla edemedi.

3-Devlet gücü ve kamu olanaklarının sınırsız kullanımı seçimin eşitsiz koşullarda iktidarın lehine sonuçlanmasına büyük etki yaptı diyoruz ama biz bunu zaten biliyorduk, önlemelerimizi ona göre almalıydık, alamadık…

4-Erdoğanı başından itibaren karşısına Kılıçdaroğlu çıksın istiyordu bunda başarılı da oldu. Kılıçdaroğlu oyunun içinde tutmaya devam ederken en güçlü rakip olan İmamoğlu’nu oyunun dışına itti ve ayarladığı hakemle (ilgili devlet görevlileri ile) seçimi kazandı.

5-Muhalefet ekonomik sorunları ileri sürerken Erdoğan sürekli güvenlik kaygısını öne çıkardı. Güvenlik-özgürlük ikilemine sürüklenen seçmenin güvenliği tercih edeceği deneyimlerle sabittir. Bu bilinmesine rağmen muhalefet bu konuda ne gerekli önlemleri alabildi ne de söylemleri boşa çıkarabilirdi. Dolayısıyla, Erdoğan beka söylemi ile dinin, ailenin ve ülkenin tehlike altında olduğunu pompalayarak kutuplaştırmayı keskinleştirdi oy kaymasını minimize etti

6-Diğer sağ popülist yapılarda olduğu gibi seçmeni korkuttu. İnsanlar korkutulunca koruma ve istikrar vadeden güçlü adama sarıldı.

7-Seçim adaletsizdi. Medya gücü ve TRT elindeydi. Zora girdiğinde sahte videolarla kitleleri kandırdı; Kılıçdaroğlu bunu boşa çıkaramadı. Muhalefetin “bunlar yalan” diyen cılız sesi duyulmadı

8- Dini kullandı. Camileri siyasi kışlaya çevirdi, minareleri süngülerle andı, müminleri askerleştirdi. Bazı imamlar, Bahçeli kurşun ve silah tehditlerine başvurdu. Şiddet, silah, siha savunma sanayi, beka vs. hep gündemdeydi. Kılıçdaroğlu da kimi zaman bu koroya katıldı ama inandırıcı olamadı. Diğer bir deyişle silah kampanyanın baş köşesinde asılıydı.

9-Muhalefet yamalı bohça görüntüsü verirken Erdoğan tek ve güçlü adam profili çizerek “yaparsa gene Erdoğan yapar” mottosunu kullandı ve bu algıyı yaratmada ve yaymada başarılı oldu.

10-Aday tespiti geç ve sorunlu oldu, birliktelik içindeyiz şeklinde verilen mesajlar inandırıcı olamadı.

Kimi seçmen, olan bitene bakarak tek adamdan kurtulayım derken altılı karmaşaya mı yakalanıyorum zehabına ve endişesine kapıldı. Beka ile korkutulan seçmenin gözünde Erdoğan kendisini dünyaya yön veren lider olarak lanse etti ve bu manipülasyonu kendi açısından kısmen de olsa işe yaradı.

11-Kimi seçmen, olan bitene bakarak tek adamdan kurtulayım derken altılı karmaşaya mı yakalanıyorum zehabına ve endişesine kapıldı. Beka ile korkutulan seçmenin gözünde Erdoğan kendisini dünyaya yön veren lider olarak lanse etti ve bu manipülasyonu kendi açısından kısmen de olsa işe yaradı.

12-Muhtemel bir kaosun istikrarsızlık yaratacağı endişesi kararsız seçmeni güçlü lidere yöneltti. Seçim kazanılmadan önce ulufe paylaşır gibi bakanlık paylaşımı toplumun gözü önünde yapıldı. Bu da seçmende güven bunalımı yarattı.

13-Erdoğan mülteci krizinden sonra Ukrayna savaşını lehine çevirdi. İsveç ve Finlandiya’nın NATO adaylığını veto ederek aynı anda Putin ve rakipleriyle konuşan lider algısını yarattı.

14-Erdoğan görkemli sarayında gazetelere röportaj verirken Kılıçdaroğlu mütevazi mutfağında çektiği videolarla seçmene sizden biriyim mesajını veriyordu. Oysa seçmenin yarısı kendisi gibi birine değil ben sizi yönetirim diyene oy verdi.

15-Kılıçdaroğlu’nun önderliğindeki muhalefet şöyle bir söylem tutturdu, “İktidar yanlış yapıyor, bize oy verin biz doğrusunu yaparız.” Oysa alternatif yaratılmadan seçmenin böyle bir çağrıya teveccüh göstermesi zordu, nitekim göstermedi.

16- Kılıçdaroğlu milliyetçi seçmeni kazanayım derken Kürt seçmenin bir kısmını küstürdü.

Esaslı bir alternatif oluşturmak yerine ikinci turda milliyetçilikte iktidarla yarışmaya başladı. Bu hem siyasal strateji açısından hem de ideolojik açıdan yanlıştı. Aslı varken gölgesine kimse oy vermezdi vermedi. Bu yaklaşım Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma misali, milliyetçileri kazanayım derken bir miktar Kürt oyununun kaybolmasına sebep oldu.

17-CHP örgütünün en önemli aktörleri olan bazı il başkanları yayınladıkları bildiride “Parti fikri zenginliğini önemsemeden, ideolojik bir bulanıklığa hapsolmuş, sağdan oy alma kaygısı içinde rotasını kaybetmiştir.”, deniyor. Bu belirleme yapılanın tabanda karşılık bulmadığını gösteriyor.

18-Millet İttifakı parçalıydı ama iktidar değildi. Meral Akşener’in masadan kalkması gidip gelmesi güven bunalımına yol açtı. “Kazanacak aday gerekir, Kılıçdaroğlu kazanamaz” söylemi seçmendeki güven bunalımını arttırdı. Bazı İYİ Parti yöneticilerinin Kılıçdaroğlu’nun kimliği üzerinden topluma negatif mesaj vererek kazanamayacağını yüksek sesle dillendirmesi belli bir tabanın oy vermesini engelledi. Bu gibi sorunlar halledilmek yerine halının altına süpürüldü. Dolayısıyla sorun seçim boyunca kimi kafalarda hep yer aldı ve devam etti.

19-Millet İttifakının küçük partilerinin CHP’den seçime girmesi bir sinerji yaratmadığı gibi, güçlerinin çok üstünde milletvekili almaları CHP tabanda moralleri bozdu motivasyonu düşürdü. Bu durum Kılıçdaroğlu’nun adaylığının kabulü karşısında verilmiş bir çeşit “siyasi rüşvet” olarak algılandı hem toplumu hem CHP tabanını olumsuz etkiledi.

20-İl başkanları bildirisinde bu mesele şu şekilde yer alıyor: “Özellikle ittifak partilerine verilen kontenjanların ölçüsüz, hesapsız, verisiz bir biçimde sunulması örgütlerin ve seçmenin tepkisine yol açmış ve seçmen bu konuda ikna edilememiştir.”

21-CHP’nin kendi listeleri de iyi değildi. AKP de bile 3 dönem HDP’de 2 dönem kuralı işletildiği halde Genel Başkanın etrafında kümelenen bazı merkez yöneticileri 6. ve 7. defa liste başlarında milletvekili adayı oldular.  4-5 -6-7 defa kazanacak yerden aday olanların sayısı 25 kişiyi aştı. Üstelik bunların toplumda ve seçmende ciddi bir karşılığı olduğu da söylenmez.

İl başkanları bildirisinde bu mesele şu şekilde yer alıyor: “Özellikle ittifak partilerine verilen kontenjanların ölçüsüz, hesapsız, verisiz bir biçimde sunulması örgütlerin ve seçmenin tepkisine yol açmış ve seçmen bu konuda ikna edilememiştir.”

ü

CHP il başkanlarının yayınladığı tepki bildirisinde bu konu da altı kalın çizgilerle çiziliyor: "Aday listelerinin kompozisyonu örgüt vicdanını zedelemiştir. 5-6–7 dönemdir milletvekili olmayı makul gören, bunu sindiren ve bunun önüne geçmeyen irade kamuoyu tarafından mahkûm edilmiştir”, deniliyor.

22-CHP’li il başkanları örgütün es geçildiğinin altını çizmesi önemlidir: “Yani atanmışların karar süreçlerinde tayin edici olduğu fiili bir durum yaratılmıştır. PM ve MYK karar organı olmaktan çıkarılmış, parti kurullarının dışında alınmış kararların onay makamı haline getirilmiştir” dedi. Olağan kongrelerin ertelenmesinin “örgütün tazelenme imkânını” engellediğini ve örgütsel yorgunluk yarattığını ifade etiller.

23-İktidar dış koşulların verdiği avantajları kullandı. İç koşulları da beka söylemi (yeni İttihatçılıkla) doldurdu. AKP’nin Yeni İttihatçılığı şu şekilde tanımlanabilir. 1)Devletin rehberliğinde yürüme 2) Sünni İslam’ı kuşatan bir Türkçülük, yerine göre Türkçülüğü kuşatan bir İslamcılık 3) Batı karşıtlığından beslenen bağımsızlık söylemi. 4) Dünya genelinde söz sahibi olmayı isteyen bir ruh hâli 5) Dindarları milliyetçilikle buluşturan çabalar. 6) Gelen itirazlar ise LGBT ve aile muhafazakarlığı söylem ve kavramlarıyla püskürtüldü,

24-Bu seçimde “Boş tencere iktidar götürür teorisi çöktü” “Sen yanlış ben doğruyum söylemi çöktü” “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” bakışı çöktü. Daha doğrusu ekonomik krizin hanelerde yarattığı yıkım iyi anlatılamadı.

25-Kampanya yetersizliklerle dolu olduğu gibi yanlışlar içeriyordu. Örneğin “sana -söz” güveni değil güvensizliği empoze ediyordu. “…  hakkını alacak” altı boş muğlak bir slogandı. Kampanyayı yapan firma 85 milyonun eğitim düzeyini ve algısını hesaba katmadan ortalığı uçarı ve etkisi olmayan sloganlarla doldurdu.

26- Toplumu etkileme biçiminde siyasi bir öngörüsüzlük, seçmeni tanımama ve sosyolojik tahlil yetersizliği olduğu hemen göze çarpıyordu. Oysa bu kadar önemli ve tarihi bir seçimi tamamıyla firmalara bırakmak hatalı bir davranıştı. Sonuçta seçim kaybedildiğinde firma aldığı parayı geri verecek değil ama parti ve ona bel bağlayan seçmen koca beş yıl kaybediyordu.

ü

Bir kez daha sandıklar güvende sözü boş çıktı: İki yıldır yapılan propagandalarda sandıklara sahip çıkılacağı sözü veren parti ve kampanya makinesi bunu gene başaramadı ve kendilerine bu konuda bel bağlayanları hayal kırıklığına uğrattı.

ü

27- Bir kez daha sandıklar güvende sözü boş çıktı: İki yıldır yapılan propagandalarda sandıklara sahip çıkılacağı sözü veren parti ve kampanya makinesi bunu gene başaramadı ve kendilerine bu konuda bel bağlayanları hayal kırıklığına uğrattı.  Bu beceriksizlik bilişimden sorumlu genel başkan yardımcısının istifasıyla geçiştirildi. Oysa burada tek sorumlu o genel başkan yardımcısı mıydı? Bu konuda eleştiri ve özeleştirisi yapılmadan, sorumluları hesap vermeden gelecekteki seçimler nasıl kazanılacak? 28- Özdağ’a teslim olundu izlenimi ortaya çıktı: İkinci turda Ümit Özdağ’a teslim olunmuş gibi protokol imzalamak, yetmezmiş gibi milliyetçi söylemlere sarılmak yanlıştı. Bu iki davranış ikinci turda bazı sol ve Kürt oylarının sandığa gitmemesine yol açtı. Kaldı ki bu siyaseten de ilkesel olarak da yanlıştı. Zaten çaba Erdoğan’ın, Oğan ve Özdağ’ın kavram ve politik dünyasına karşı çıkıp yeni demokratik bir ülke inşa etmek değil miydi? O hâlde neden son anda bu kişilerin kavramlarına dört elle sarıldık? 29Küçük yerler ve kırsal alan ihmal edildi. Büyük şehirlerde ve Doğu Güneydoğuda %50’lerin çok üstünde seyreden sonuçlar alındı. Ama kırsal alanlarda bu oran %35’lerde kaldı. Bu da işin bu kısmının ya görmezden gelindiğini ya da ihmal edildiğini gösteriyor.

Benzer bir sonuç vatandaşlık alan yabancılar arasında ve yurt dışı oylarında da görüldü. Buralarda da Erdoğan %65’i görürken Kılıçdaroğlu %35’lerde 40’larda kaldı.

30- Deprem bölgesindeki rakamlar çarpıcıydı, bunun gereğini yapmak yerine seçmeni aşağılayan söylemlere başvurulması faciadır. Eğer seçmenden oy alamıyorsanız suçlu seçmen değil sizsiniz. Demek ki onu yeterince tanımamış, tahlil etmemiş, ilişki kurmamış, gönül dünyasına girmemişsiniz. Konformist tutumlar ve üstenci söylemler partiye ve adaya zarar vermekten başka bir işe yaramadı.  “Halk bizi anlamadı” diyenler hâlen ders almamış demektir.

31- Efendim “baskı vardı”, bunu zaten biliyordun, teşhir edip oya dönüştürseydin, seçimden sonra kaybedince mi aklına geldi bu? Efendim “çaldılar”, zaten yıllardır bas bas bağırmıyor mu bunu herkes? O zaman neden önlemini alıp çalmaya engel olamadın? Bu kadar oyu çalmaya engel olamıyorsan ülkeyi yönetmeye nasıl talip oluyorsun?  Zaten amaç bu baskıyı deşifre ederek, çalmayı teşhir ederek bu düzenin bozuk ve çürümüş olduğunu göstermek ve alternatifini yaratmak değil mi? Bunun gereğini yapmamışsan eksiklik çalandan ziyade yakalamayandadır. Canım hırsızın hiç mi suçu yok? Olmaz olur mu, hırsız baştan sona suçlu, zaten bunu bildiğimiz için değiştirmeye çalışıyoruz ya.

32-Bundan sonraki adımları daha güçlü atabilmek için sağlıklı bir özeleştiri mekanizması işletmek şarttır. Masada olan/olmayan tüm muhalif partilerin kendi ilke ve başlıkları doğrultusunda bu muhasebeyi doğru dürüst yapmaları gerekmektedir. Unutulmamalı ki her seçim bir sonraki seçimin başlangıcıdır. Ders alınırsa zafer de alınır, ders alınmazsa kaybetmek kaçınılmaz olur.

ü

SONUÇ Sonuç olarak, görünen o ki, seçimi kaybetmenin altılı masadan kaynaklanan nedenleri olduğu gibi, CHP ve kampanyadan kaynaklanan ve cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’ndan kaynaklanan nedenleri var. Bunları öncelikle topluca ele alıp değerlendirmek gerekir. Ardından CHP ve Kılıçdaroğlu’nun da gerçek bir muhasebe ve değerlendirme yaparak ve özeleştiri vermeye başlamaları kaybolan umutları yeniden diriltmenin başlangıç noktası olabilir. Aksi taktirde yenilginin üstüne yatılarak toplumsal ve partisel hiçbir yenilik ve kazanç elde edilmez.

ü