Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi eski dekanı ve öğretim görevlisi Prof. Dr. Yalçın Karatepe, Türkiye-Katar ekonomik ilişkilerini ve Katar krizini PolitikYol'a değerlendirdi.  Türkiye'nin Katar ile olan ilişkilerinden çok AKP'nin Katar ile olan ilişkilerinin konuşulması gerektiğini söyleyen Karatepe, bu ikisinin birbirinden ayırt edilmesi gerektiğini belirtti. Katar ile ilgili Türkiye’de yapılan tartışmalara baktığımda ciddi şekilde hayrete düşüyorum diyen Karatepe; "Arap ülkelerinin Katar’a bu yaptırımları neden uyguladığına baktığımız zaman onların temelde iddia ettikleri radikal İslami örgütlerine, terör örgütlerine destek sağlıyor olması. El-Kaide, IŞİD benzeri örgütlere destek sağlıyor olması, İran’la yakınlaşıyor olması gibi gerekçeler var. Türkiye’deki tartışmalara baktığımızda, beni hayrete düşüren ve hiç kimsenin neden sorusunu sormadığı şu: Türkiye de benzer bir yaptırımla karşı karşıya kalabilir mi? Ya da bunun Türkiye’ye faturası ne olabilir? Bu konular çok normalmiş gibi görünüyor. Bir defa bu sorunun kendisi yanlış. Türkiye gibi bir ülkenin, terör örgütüyle ilişkilendirildi diye komşuları tarafından yaptırıma maruz kalmasının Türkiye’ye sonuç doğuracağı duruma dış politikasının gelmiş olması başlı başına bir hatadır. Bu, Türkiye’nin son yıllarda izlediği dış politikanın maalesef kaçınılmaz bir sonucu gibi görünüyor. Türkiye, cumhuriyet döneminde var olan, “Yurtta sulh dünyada sulh” ilkesinden uzaklaşmış olmasının, Ortadoğu’yu dizayn etmeye çabalamasının, bunu da dini, mezhepsel hatla yapmış olmasının sonuçlarıyla karşı karşıya kalıyor." dedi. Konunun dış politikaya etkilerini zaman içinde görüleceğini ifade eden Karatepe, Türkiye'nin bir kaç gündür yapılan açıklamalarla Katar’la aynı hizada konumlandığı izlenimi olduğunu söyledi. Katar'ın Türkiye'ye yaptığı yatırımları yorumlayan Prof. Dr. Karatepe'nin açıklamaları şöyle: Türkiye ekonomisine yansımaları ne olacak diye baktığımızda orada da ilginç şeyler var. Mesela Katar, Türkiye’de ortalama bir insanın ismini çok sık duyduğu bir ülke. Ancak aslında Katar’ın Türkiye ekonomisinde hiç böyle değer atfedilecek bir öneminin olmadığını görüyoruz. Büyüklük olarak baktığımızda Katar’la toplam dış ticaret hacmimiz kabaca 700 milyon dolar. 700 milyon dolar Türkiye’de orta ölçekli bir işletmenin neredeyse ihracat rakamı kadar yani çok büyük bir rakamdan bahsetmiyoruz. Son yıllarda Katar’ın Türkiye’deki yatırımları çok konuşuluyor. Ekonomi Bakanlığı’nın internet sitesindeki resmi verilerine göre; Türkiye’ye Katar’dan gelen yatırım, 2017 Mart ayı sonu itibariyle, 2002’den 2017’ye kadar toplam 1,5 milyar dolar. Türkiye’ye gelen toplam yabancı sermaye içindeki payı yüzde 1. Dolayısıyla Katar’ın Türkiye’nin kabaca toplam 350-400 milyar dolarlık dış ticareti açısından payı çok küçük. Sermaye hareketleri anlamında da çok büyük bir pay yok. [caption id="attachment_43950" align="alignnone" width="785"] Kaynak: TCMB[/caption] Bence Katar’ın bu kadar gündemde olmasının gerekçesi aslında Türkiye’nin Katar’la ekonomik ilişkisinden ziyade AKP hükümetinin Katar ile ilişkisi. Bunun ikisini birbirinden ayırt etmek lazım. Katar’ın Türkiye’deki yatırımlarına baktığımızda en çok konuşulanlar; örneğin BMC kamyonları. BMC, Çukurova şirketler grubunundu. İflas etmek üzereydi, Ethem Sancak tarafından satın alındı. Ethem Sancak bugün AKP’nin MKYK üyesi ve hükümetle ilişkileri konusunda hepimizin kabaca bir fikri var. Onun tarafından satın alındıktan kısa bir süre sonra bu şirketin yarısı Katarlılara satıldı. Diğer örnek, Digitürk. O da Katarlılara, TMSF tarafından satıldı. Ancak hala kaça satıldığını bilmiyoruz. TMSF bir kamu kuruluşudur, TMSF’de bir şirketin bulunması demek, şirketin kamuya olan bir yükümlüğünü yerine getirmemesinin sonucudur . Örneğin borcu vardır ve ödememiştir. Satış aslında kamusal bir işlem ve dolayısıyla şeffaf olması gerekiyor ancak dediğim gibi biz hala Digitürk’ün kaça satıldığını bilmiyoruz. Bu konuda Meclis’e soru önergeleri verildi bunlara dahi yanıt verilmedi. En son konuşulan biliyorsunuz ÇAYKUR meselesi var. Özellikle de varlık fonuyla ilişkisi nedeniyle. ÇAYKUR varlık fonuna devredildi, hisselerinin rehin edildiği ve Katar’ın 600 milyon dolarlık kredi kullandığı iddiası gibi iddialar var. Dolayısıyla aslında Türkiye’nin Katar’la olan ekonomik ilişkisinden ziyade AKP iktidarının Katar’la olan ekonomik ilişkisi önemli. Çünkü yukarıda konuştuğumuz sayılar, Türkiye ekonomisi ölçeği açısından baktığımızda devede kulak değil. Ancak AKP iktidarının ilişkisi üzerine biraz gitmek lazım. Mesela Katar Emiri Trabzon’daki bir stat açılışına sayın Cumhurbaşkanı ile beraber katılıp, Türkiye için ne kadar kıymetli olduklarından falan bahsediyor. Oysa yine yukarıdaki tablodaki resmi rakamlara göre Hollanda doğrudan yabancı yatırım anlamında Türkiye’ye en fazla yatırım yapan ülkelerin birinci sırasında. Toplam yatırımların yüzde 15,7’sini karşılıyor. Ancak siz hiç Hollanda Başbakanı’nın ya da Kraliyet Ailesi’nden birisinin Türkiye’ye gelip de böyle şeyler dediğini gördünüz mü? Demek ki bu olay ülkenin ekonomik menfaatlerinden ziyade AKP’nin oluşturmaya çalıştırdığı ekonomik düzenle ilgili bir şey.