Serkan Üstün Siyasi, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (SETA) tarafından yayımlanan “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” adlı raporunda hedef gösterilen gazeteciler Erkin Öncan ve Meriç Şenyüz, raporu PolitikYol’a değerlendirdi. Raporda hedef gösterilen gazetecilerden Erkin Öncan, “Gazeteciler tarih boyu çeşitli kişi ve kurumlarca fişlendiler, ancak akıllarda kalan her zaman ‘fişleyenlerdir’, bunun unutulmaması gerekir.” ifadelerini kullanırken Meriç Şenyüz ise “Hiçbir arkadaşımın yabancı bir devlete çalışmadığını biliyorum. Bütün arkadaşlarımız gazeteciliğin evrensel ilkeleri doğrultusunda mesleklerini yapmaya çalışan insanlar” sözleri ile rapora tepkisini dile getirdi.
SETA, gazetecileri fişledi
İktidar partisine yakınlığı ile bilinen bir araştırma kuruluşu olan SETA’nın Türkiye’de yayın yapan ve uluslararası marka taşıyan medya kuruluşlarını ve çalışanlarını hedef gösterdiği rapor günlerdir basın camiasının en önemli tartışma konusu. Gazetecileri sosyal medya paylaşımları ve siyasi fikirleri nedeniyle hedef gösteren ve bu gazetecilerin çalıştıkları kurumlarda yabancı devletlerin Türkiye’deki istihbari faaliyetlerini yürüttüğü algısı yaratmaya çalışan rapor, ilgili basın kuruluşlarının ve gazeteci meslek örgütlerinin tepkisi ile karşılaştı. Yabancı markalı basın kuruluşlarında çalıştığı için SETA tarafından hedef gösterilen gazeteciler raporu PolitikYol’a değerlendirdi. Independent Türkçe çeviri editörü Meriç Şenyüz bu tür fişlemelerle ilk defa karşılaşmadığını daha önce benzerlerinin 28 Şubat döneminde ve 2005- 2006 süreçlerinde de olduğunu belirterek şunları söyledi: “Daha önce bu andıçlamaları Genelkurmay yapıyordu ve oradan sızıyordu. Şimdiki iktidar, gerek 28 Şubat döneminde gerekse 2005-2006 döneminde bunu sert bir şekilde eleştiriyordu. Genelkurmay’ın böyle bir şey yapmaya hakkı olmadığını söylüyordu. Şimdi iktidara yakın, düşünce kuruluşu olduğu söylenen ve kamu yararına çalışan dernek statüsünde bir kuruluş tarafından yapılıyor. Yani doğrudan kamu yardımı alan bir kuruluş. SETA’nın iktidar çevreleri ile, AK Parti ile bağı net bir şekilde biliniyor, hatta istihbarat ile bağı olduğu da konuşuluyor. Buna dair bir belge yok tabi ama bu da iddialar arasında. Şimdi bunlar eliyle bir fişleme yapılıyor. Diğerlerinden içerik olarak farkı yok ancak şöyle bir fark var: Diğerleri bir kurum içi bilgilendirme olarak hazırlanıyordu. Ancak dışarıya sızdırılırsa ulaşabiliyorduk. Bir komutan bir gazeteci ile görüşecekse ya da bir komutan bir gazeteci hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsa Genelkurmay’ın basınla ilişkilerden sorumlu birimine bu talimatta bulunuyordu. O şekilde andıçlar hazırlanıyordu.” “GENELKURMAY ANDIÇLARINDAN BİLE VAHİM” [caption id="attachment_109940" align="alignleft" width="370"] Meriç Şenyüz[/caption] Şimdiki SETA andıcının Genelkurmay andıçlarından daha vahim olduğunu ifade eden Şenyüz sözlerini şöyle sürdürdü: “Diğerinde en azından, “Komutanlar haberdar olmak için bilgi notu istiyorlar. Zaten kamuoyuna sızmaması gerekiyordu. Nihayetinde kurum içi bilgilendirme.” mazeretine sığınılabiliyordu. Ancak SETA andıcı, doğrudan kamuoyuna açıklanan ve gazetecileri hedef gösteren bir andıç. Bu kurumlar Türkiye’de yayın yapan, Türkiye’den genel yayın yönetmenleri olan Türkiyeli gazetecilerin çalıştığı kurumlar. CNN Türk ve FOX niye yok mesela bu andınca? Andıçta bahsedilen kurumlar da bir marka kullanarak yayın yapan kurumlar. Bu yayınların tamamı açık gazetecilik yapıyor. Rapora baktığımızda da açık gazetecilik faaliyeti dışında isnat edilen bir suç yok. Ama raporun diline baktığımızda bu insanlar sanki yabancı devletler adına çalışıyormuş gibi bir intiba uyandırılmaya çalışılıyor. Devletin siparişiyle yapıldığı belli olan bu raporda gazetecilerin Yavuz Sultan Köprüsü’nü eleştirilmesi bile sanki bir ajanlık faaliyetiymiş gibi gösterilmek isteniyo.” “FİŞLEME RAPORUNDAN FAZLASI, İDEOLOJİK SAİKLERLE YAZILMIŞ BİR METİN” Raporda hedef gösterilen gazetecilerden biri olan Erkin Öncan ise raporun salt bir fişleme raporundan fazlası olduğunu söyledi. Öncan, “Raporu hazırlayanların savunmalarıyla birlikte düşünüldüğünde, 'açık kaynaklardan' toplanan bilgiler derlenmiş ancak açık kaynaklarda yer alan bilgi ile açık kaynaklardaki bilginin derlenmesi arasında bir fark bulunuyor. Bu fark ise, raporda kendisini gazetecilerin kategorize edilmesiyle gösteriyor.” sözleri ile rapora tepkisini dile getirdi. SETA raporunun içeriği ve tarzı itibariyle akademik bir rapor olmaktan oldukça uzak olduğunu ve ilk sayfasından son sayfasına kadar politik bir tutum takındığını belirten Öncan, “Kurum ve çalışanlarının 'mega projelere' ilişkin tavrı veya hükümet politikalarını eleştirip eleştirmediğine yönelik derlenen bilgiler, raporun 'alışıldık' anlamda bir 'STK raporundan' ziyade, ideolojik saiklerle hazırlanmış bir derleme metin olduğunu gösterir nitelikte. Buna da açıkça 'fişleme' diyebiliyoruz.” dedi. “DİZAYN GİRİŞİMİNİN İLK ADIMI” [caption id="attachment_71802" align="alignleft" width="350"] Erkin Öncan[/caption] Öncan sözlerini şöyle sürdürdü: “Bana göre bu rapor, hazırlayan isimler ve kurumun kendisinin kimliğiyle birlikte düşünüldüğünde, hükümetin medyayı dizayn etme amacı taşıyan, siyasi bir ajandanın çıktısı olarak hazırlanmış bir belge niteliği taşımaktadır ve kesinlikle basit bir 'fişleme' olayından ibaret değil, muhtemel sonuçlarını önümüzdeki süreçte daha açık bir şekilde göreceğimizi düşünüyorum. Çünkü buradaki asıl hedef, 'yabancı medya çalışanlarının 15 Temmuz gibi çeşitli başlıklarda aldığı tavırlar' değil, Türkiye'de yükselişe geçen yabancı basına yönelik bir dizayn girişiminin ilk adımı. Bana göre raporun en vurucu ve niyeti açıkça belli eden tarafı ise fişlemeler değil, raporun sonunda yer alan 'Uluslararası kuruluşlara öneriler' ve 'Kamuya öneriler' kısımları. Raporun içeriğindeki sıkıntılar ve hazırlanış tarzındaki amatörlükle birlikte düşünüldüğünde, hükümetin medyayı dizginleme, yönetme ve tek tipleştirme motivasyonu bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır ve gerek raporda imzası bulunanlar, gerek SETA, isimlerini bu operasyonun parçası olmakla tarihe yazdırmışlardır. Gazeteciler tarih boyu çeşitli kişi ve kurumlarca fişlendiler, ancak akıllarda kalan her zaman ‘fişleyenlerdir’, bunun unutulmaması gerekir.” “SETA’NIN GÖREVİ İNSANLARI KATALOGLAMAK MI?” Ayrıca Öncan ve Şenyüz, raporda hedef gösterildikleri için endişelenmediklerini, yalnızca evrensel ilkelere dayanarak gazetecilik yaptıklarını ve Türkiye’de gazetecilik yapanların her zaman bu tür durumlarla karşılaştıklarını ifade etti. Şenyüz, raporda gazeteciler için yazılan şeylerin suç gibi gösterilmek istendiğini ancak yazılanların sadece gazetecilik faaliyetinden ibaret olduğunu belirterek şöyle dedi: “Bir gazeteci olarak 20 yıldır işin içindeyim. 15 yıldır da profesyonel olarak bu işi yapıyorum. Militan bir liseli dergisi çıkarttığımız günden itibaren bu işin devletle karşı karşıya gelmeyi zorunlu kılan bir iş olduğunun farkındayım. Daha önce de yargılandığımız, ceza aldığımız meseleler oldu. Zaten devletin benim ya da başka bir gazeteci hakkında bilgi toplamadığını düşünmüyorum. Sosyal medyaya bir şey yazarken de yazdıklarımın nereye gittiğinin farkındayım. Benimle ilgili yazılan şeyler de sır değil. Daha önce çalıştığım yerler yazılmış. Birgün Gazetesi’nin çizgisini desteklediğim söylenmiş. Birgün Gazetesi’nin çizgisini beğenmek suç değil. Bir insan herhangi bir gazetenin çizgisini beğenebilir. Birgün benim eski çalıştığım bir yer. Genel çizgisine belli itirazlarım olmakla birlikte dünya görüşümüz belli oranda örtüşüyor. Marksist olduğum söylenmiş. Marksist olmak suç değil. Benim gazetecilikten başka bir şey yapmadığım ortada. Bunlardan size ne? İnsanları kataloglamak SETA’nın görevi mi? Neden insanlara aktarıyorsunuz bunu? Burada mesele edilmesi gereken şeyler bunlar. Orada benim gocunacağım herhangi bir şey yok. Burada sırf Independent Türkçe’de çalışıyorum diye yabancı bir ülkenin çıkarlarına çalışıyormuşum gibi bir itham altında kalmak son derece rahatsız edici. Diğer kurumlarda nasıl gazetecilik yaptıysam burada da aynı meslek ilkeleri ile gazetecilik yapıyorum. Hiçbir farkı yok. “Yerli ve milli” yerlerde çalışırken hangi saiklerle işimi yapıyorsam burada da aynını devam ettiriyorum. Hiçbir arkadaşımın da yabancı bir devlete çalışmadığını biliyorum. Bütün arkadaşlarımız gazeteciliğin evrensel ilkeleri doğrultusunda mesleklerini yapmaya çalışan insanlar.” “YAPTIKLARI FİŞLEME AMATÖRCE” Öncan ise rapordan dolayı endişelenmediğini belirterek şöyle dedi: “Yaptıkları fişleme çalışması çok amatörce. Çalıştığım kurumun sitesinde yer alan bilgilerimi kopyala-yapıştır yapıp, bazı Twitter paylaşımlarımı da eklemişler. Rapordaki tüm çalışanlar için yapılan şey bu zaten. Genel bir 'hedef gösterme' durumu var ancak konunun ciddiyeti ile ortaya konan ürün arasındaki çelişki, raporun siyasi gerekçelerle hazırlandığının bir diğer kanıtı.”
“Devletin içinde ‘SETA ağı’ var”