Niko Pirosmani, daha bakar bakmaz yerelle evrensellik arasında bir bağ kurduruyor size. Yerli olduğu ölçüde evrensel ve evrensel olduğu ölçüde de yerli bir resim Pirosmani’ninki. O yüzden de yaşadığı zamanın ve coğrafyanın en önde gelen sanatçılarından biri olabilmiş. Şans bu ya, çok merak ettiğim Niko Pirosmani’nin tam da benim Tiflis’te olduğum günlerde, Ulusal Müze’de bir sergisi varmış. Pirosmani’nin resimleri kadar yaşam öyküsü de ilginç ve acıklıdır. Gürcü sanatının bugün dünya çapındaki en önemli ismi kabul edilen Pirosmani, 1918’de, ellialtı yaşında, sefalet içinde, izbe bir bodrumda ölü bulunmuş. Mezarı bile yok, nereye defnedildiği meçhul. Sağlığında hiç anlaşılamamış bu büyük ressam, yaşadığı büyük parasızlık yüzünden lokantaların duvarlarını, tabelalarını resmetmiş. Hiçbir resim eğitimi almayan Pirosmani, Kakheti’nin Mirzaani köyünde doğmuş. Sekiz-on yaşlarında ailesiyle Tiflis’e taşınmış. En büyük tutkusu olan resme genç yıllarda başlamış, çizmiş de çizmiş. Şartlar onu kısa süreliğine tabela tasarımcısı olmaya itmiş, tabii bugünkü manasıyla reklamcılık diye bir alan olmadığından yaptığı işin maddi karşılığını alamamış hiç. Tiflis’te “Ressam Nikala” diye bilinmesine rağmen bu şehir dışında adını sanını bilen yokmuş. Ta ki, daha sonra meşhur bir ressam olacak Kiril ve kardeşi şair İlya Zdaneviç onu keşfedene kadar. Zdaveviçler vasıtasıyla Moskova’da tabloları sergilenen Pirosmani’nin bahtı tam açılacakken kapanmış çünkü Rus ve Fransız basınının ilk kez ilgisini çektiği bu sergiden bir sene sonra Birinci Dünya Savaşı patlak vermiş. Derken, Rusya’da Çarlık’ın yıkılması ve Bolşevik Devrimi… Sanat tarihçisi Kaya Özsezgin, Pirosmani üstüne yazdığı bir yazıda “keşfedilme” hadisesinin detaylarını anlatır. “Bir gün Zdaneviç, ‘Zakavkazskaia Reç’ gazetesinde Pirosmani’nin resimleri üzerine bir yazı yayınladı. Bu yazı, Pirosmani’nin de katıldığı, 1913’teki, bir grup sergisiyle aynı döneme denk gelir. Zdaneviç, Niko’nun resimlerini toplayıp pazarlamak amacındadır. (…) Artık Pirosmani keşfedilmişti. Ama o zamana kadar Gürcü toplumu onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu.” Birinci Dünya Savaşı’nın her yeri altüst ettiği günlerde Pirosmani de bir varoluş mücadelesi içindedir. Dito Şevardnadze, 1916’da Tiflis’e geldiğinde tren istasyonu yakınındaki resimler ilgisini çeker. Özsezgin devam ediyor. “Gürcü ressamları bir araya toplayacak bir dernek kurmaya karar verdiğinde, onların arasına Pirosmani’yi de katacak ve ona 10 ruble vererek resim yapmasını isteyecekti. Pirosmani bu parayla resim malzemesi alır. Her şey iyi gitmektedir. Ancak bir elinde palet, öteki elinde bir tarafa resmiyle yaşlı bir adam figürü çizerek sanatçıyı alaya alan bir başka Gürcü ressamın karikatürü ve Niko’yu küçümseyen bir yazının yayınlanması üzerine, dernekle ilişkisini keser; böylece öteki Gürcü ressamlarla arasındaki bağ kopar.” Onu en son gören kişilerden birinin genç sanatçı Lado Gudiaşvili olduğu söylenir. Döneminde anlaşılamayan Pirosmani’nin sanatı bir insan ömrüyle sınırlı olmamıştır.
Kullandığı siyah zemin Pirosmani resimlerinin alametifarikalarındandır ama belki de en iyi “naif” kelimesinin karşılayabileceği bir hâl vardır çizdiklerinde.
Zdaneviç’in Pirosmani üzerine yazdığı kitaba Pablo Picasso da ressamın bir portresini çizerek destek verir. Bugün artık Louvre dahil her yerde sergileri olan büyük bir ressamdır Pirosmani. İşte bu büyük ressamın en bilinen tablolarından elli kadarını görecek olmanın mutluluğuyla müzenin yolunu tutmuştum. Birinin hayatını ne kadar bilirseniz bilin, tablolarının çeşitli fotoğraflarını ne kadar görmüş olursanız olun hepsini bütünlük içindeki bir sergide görmek gibi olmuyor. Kullandığı siyah zemin Pirosmani resimlerinin alametifarikalarındandır ama belki de en iyi “naif” kelimesinin karşılayabileceği bir hâl vardır çizdiklerinde. Tek bir insan veya bir grup insan veya hayvan… “Odacı” (1905), “Laternacı” (1905), “Laternacı Datiko ile Alem” (1906), “Natürmort” (1907), “Beyaz Meyhane” (1903), “Kırmızı Gömlekli Balıkçı” (1908), “Zürafa” (1905)… Pirosmani, daha bakar bakmaz yerelle evrensellik arasında bir bağ kurduruyor size. Yerli olduğu ölçüde evrensel ve evrensel olduğu ölçüde de yerli bir resim Pirosmani’ninki. O yüzden de yaşadığı zamanın ve coğrafyanın en önde gelen sanatçılarından biri olabilmiş. Müzenin diğer bölümlerinde yer alan çağdaş Gürcü fotoğrafçılarının ve ressamlarının işleri bana hiçbir şey ifade etmedi. Varsa yoksa Pirosmani. Hele saçı sakalı karışmış o “Odacı” yok mu, hiç çıkmadı aklımdan…