Pazar çevirisi | İtalya faşist geçmişiyle baş edebilir mi? - Sabina Loriga
Utanç verici bir kadavra
Uzlaşmazlık, İtalya’da faşizmle nasıl uğraşılması gerektiğine dair bir tartışmayı yeniden başlattı.
La Repubblica’nın hikayesinden birkaç gün sonra Demokratik Parti’den parlamento mensubu Emanuele Fiano, “İtalyan faşist ya da Nazi propagandasını mazur gösterenleri ciddi bir şekilde cezalandırmak” için bir kanun teklifi sundu.
Teklif hemen popülist sol-kanat hareket Beş Yıldız ve Kuzey Ligi gibi aşırı sağ partiler tarafından “özgürlük düşmanı” olarak mahkum edildi.
Son yıllarda faşist geçmiş hakkındaki ulusal tartışma, eski başbakan Matteo Renzi’nin 2016’da duyurduğu, kısmen İtalyan hükümetinin masraflarını karşılayacağı bir müze üzerine odaklandı. İlk olarak Demokratik Parti’li Belediye Başkanı Giorgio Frassinetti’nin teklif ettiği simge yapı, kendi memleketi Kuzey İtalya kasabası Predappio’da yer alacak ve 2019 gibi bir tarihte açılabilecekti.
Sadece 6500 kişiye evsahipliği yapmasına karşın Predappio İkinci Dünya Savaşı’nın sonundan beri ün kazandı. Bu kasaba Mussolini’nin doğum yeri, aile mozolesinin bulunduğu bölgede ve Il Duce’nin kendisinin naaşının en sonunda 1957’de toprağa verildiği yer.
Mussolini 1945’te öldürülmüş olsa da naaşı üzerinden çok sayıda macera ve tartışma söz konusu oldu. Hem nostaljik faşistler hem de – herhangi bir övgüyü engellemek isteyen – savaş sonrasındaki İtalyan yetkililer cesedi oradan oraya taşıdı ve bu arada Milano yakınlarındaki bir manastır dahil birçok yerde naaş saklandı.
Mussolini ailesinin mahzen-mezarındaki plakada şunlar yazıyor:
Ölümden sonra huzur içinde bırakılmak istemeyi naif buluyorum. Devrim dediğimiz büyük dönüşümlerin liderlerinin mezarları etrafında huzur olmaz. Ancak olmuş olan hiçbir şey silinemez... [T]ek arzum San Cassiano’da ebeveyinlerimin yanına gömülmek. – Benito Mussolini
Faşist bir hac
Her yıl 50 bin kadar insan, Il Duce’ye hürmet göstermek için özellikle doğum (29 Temmuz 1883), ölüm (28 Nisan 1945) ve Mussolini’yi iktidara taşıyan Roma’ya Yürüyüş (28 Ekim 1922) yıldönümlerinde Predappio’yu ziyaret ediyor.
1945’ten beri sol kanat yöneticileri olan kasaba, mevcudiyetleri yerel ekonomiyi ihya etse de bu turistlerle başa çıkmaya çalışıyor. Hac, Predappio’da faşizmin ticarileşmesini teşvik etmiş.
Günümüzde, mağazalar “Duce’yi seviyorum” sloganı basılı t-shirtler, kupalar ve bardaklar satıyor. “Nero di Predappio, Eia Eja Alala”, (Mussolini’nin silahlı çetesi Kara Gömleklilere atıfta bulunan) “Vino del camerata” ve “L’Italia agli Italiani” (İtalya İtalyalılarındır) gibi isimlerin dahil olduğu Mussolini’yi anan şarap markaları dahi var.
Faşist fikirlere karşı çıkacak bir müze
Bu karışıma bir Faşizm müzesinin eklenmesi fikrine herkes katılmıyor.
Ulusal Faşist Parti’nin eski merkezi, 2400 metrekarelik Casa del Fascio’da yer alacak bu simge yapı Münih’teki Nazizm dokümantasyon merkezinden ilham alıyor. Başkan Frassinetti’ye göre müze, Predappio’nun propaganda turizmini bilgi turizmine dönüştürmeyi amaçlıyor.
Bazıları onunla hemfikir. İtalyan tarihçi Marcello Flores ve müze tanıtıcıları Marie-Anne Matard-Bonucci ve Maurizio Ridolfi girişimin Predappio’yu faşizm ve Mussolini’den ayırarak, insanların bu kasabaya bakışını değiştireceğine inanıyorlar.
Nazizmin korkunçluklarını kamuya göstermek üzere dönüştürülmüş Berlin’deki eski Gestapo merkezinin (artık bir dokümantasyon merkezi) de aralarında bulunduğu benzer yerlerin olumlu etkisine işaret ediyorlar.
Ancak çoğu tanınmış tarihçi ve entelektüel faşizm müzesi planına karşı çıkıyor. Başkaları yanısıra Giulia Albanese, Patrizia Dogliani, Simon Lewis Sullam ve Carlo Ginzburg müzenin aslında Predappio’nun faşizmle olan sembolik ortaklığını güçlendireceğini ileri sürüyor.
Müze kaçınılmaz olarak, bu kavgacı 20. yüzyıl ideolojisinin kutlanmasını resmi hale getirecek mağazalarla çevrelenecektir. Her halukarda, Adolf Hitler için memleketi Braunau am Inn’de bir anıt yapılmadı diye hatırlatıyorlar İtalyanlara. İspanya’da El Ferrol da, General Francisco Franco’ya bir müze adamadı.
Bunun yerine tarihçiler faşizm müzesinin, faşist dönemde merkezi rol oynamış Milano ya da Roma’da yerini alması gerektiğini söylüyorlar.
Ancak önerilen simge yapı aynı zamanda faşizmin sadece Mussolini ile özdeşleştiği görüntüsü verebilir, böylelikle İtalyanların, ülkenin faşistlerce yönetilir olduğu 1925-40 arasındaki ventennio dönemindeki kolektif sorumluluklarını aklayabilir.
Bu bütün tarafların uzlaşabileceği bir nokta: Mussolini döneminde işlenen suçları ele almaktansa, İtalyanlar, kurban haline geldikleri pasif anlatılara odaklanmayı tercih ettiler. Kolektif İtalyan tarihi, faşizm nedeniyle büyük acılar çekmiş ve bu liderler iktidardan düşünce hakiki anti-faşist benliğini ortaya koymuş bir ulus resmediyor.
Bu bakış, faşizme verilen halk desteğinin kapsamını, İtalyanların Yahudilerin öldürülmesindeki sorumluluğunu, sömürgeci suçlar ve benzerlerini de kapsayan ulusal tarihin temel sorularını İtalyanların görmezden gelmesine izin verdi.
Bel Paese, ya da güzel ülke faşist geçmişiyle halen yüzleşmedi.
[The Conversation'daki orijinalinden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]
Bunlar da ilginizi çekebilir