Paranın yerine geçen takas işlemine dair ilk bulgular, İsa’dan Önce (İÖ) 10000’li yıllarda Afrika bölgesini işaret etmektedir. İÖ 3000’ e gelindiğinde değiş-tokuş şekel(ağırlık birimi) ile yapılmakta, İÖ 600’lü yıllarda ise Lidya’da ilk altın ve gümüş para buluntuları ile karşılaşmaktayız. 800’lerde Çin’de kâğıt para icat edildi ve takvimler 1717’lı gösterdiğinde İngiliz Darphane Müdürü Sir Isaac Newton İngiliz Ginesinin gümüş açısından değerlenmesi ve benimsenmesi üzerine fiili bir altın standardını onadı, ardından 1819’da altın standardını resmen kabul etti. Bu sırada ABD, zaten resmi olarak bimetal (altın ve gümüş) standarttaydı. ABD fiili olarak 1834’ten 1933’e kadar altının onsunu(ölçü birimi) 20.67 dolara sabitledi. Söz konusu yıllar arasında 1. Dünya Savaşının gerçekleştiğini belirtmeliyim. Ardından ‘Büyük Buhran’ olarak bilinen talep yetersizliğinden kaynaklanan, dünyada eşi benzeri görülmemiş kriz başladı. Bu dönemin sonrasında 2. Dünya Savaşı ile birlikte ülkelerin kırılganlıklar artmış ve daha fazla mücadele edecek gücü kalmamıştı. Şimdi size Bretton Woods ile ilgili makalelerin o meşhur girişi ile bir bilgi vereyim;  Büyük Buhran ile birlikte 2. Dünya savaşı, hem üretim zincirini hem de ülkeler arası ticareti olumsuz etkilediği için belirli ülkeler (44 ülke) ABD’nin New Hampshire eyaletinin Bretton Woods kasabasında bir araya gelerek uluslararası para sistemini kurdular. Buradaki katılımcı ülkeler ulusal paralarını ABD Dolarına sabitlediler (35 ABD Doları da bir ons altına). Paranın altına sabitlenmesi… Peki, bu ne demek?  ABD dışında kalan ülkelerin ulusal paralarının değerini dolara, dolarında kendi değerini altına bağlayarak bir değer mekanizmasının oluşturulması ve böylelikle söz konusu ülkelerin sabit kur sistemi ile birlikte birbirlerine bağlanmış hale gelmesi anlamına geliyor. Başka bir anlamda ABD Dolarının egemen para birimi olma hedefinin gerçekleştirildiği aşama da diyebiliriz. Toplantıda Keynes’in fikirlerine karşı ABD Hazinesi baş ekonomisti Harry Dexter White’nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası önermeleri kabul edildikten sonra Fed doğal olarak ana merkez bankası haline gelmiş oluyordu. Böylelikle, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülke ekonomilerin koruyucusu IMF ve Dünya Bankası tarihin organize borçlandırma, yapılandırma ve borç verdiği üzere ülke ekonomilerine karışma haklarını elde etmiş oldular. Bu çerçevede sıralanabilecek çok fazla sonuç var ancak en önemlilerinden bir tanesi söz konusu ekonomilerin faiz tavanlarını kaldırma önerileri birlikte ödemeler dengesi problemlerinin üstesinden gelmeye çalıştırılmasıydı. Yeni dünya ekonomisinin koşullarına uyum sağlamaya çalışan bu ülkeler ucuz işgücü girdisine, bu ucuz işgücünün düşük katma değerli üretim süreçlerinde yer alması bir yandan da düşük ve orta teknoloji yoğun sanayi üretim şekline dönüşmesine neden oldu. Diğer yandan da yüksek faizler sebebi ile de küresel sermaye piyasalarında yüksek getiri sağlamaya başlayan bu ülkelere  ‘Emerging Market’ yani yükselen piyasalar denildi. Değişim sadece bu yönde gelişmedi tabii ki. 1971 yılında arz edilen toplam altının piyasadaki doları karşılama potansiyelini yeterli bulmayan Başkan Richard Nixon ilk önce sistemi askıya aldı yaklaşık iki yıl sonra da sistemden çekildiğini ilan etti. Zaten doların altına endekslenmesi sürdürülemez bir noktaya ulaşmıştı. Sistemin çökmesi ile artık karşımızda bir değere dayalı basılmayan yani sınırsız basılabilen bir dolar vardı. Parasal tarihin kısa olguları bu şekilde yavaş yavaş işlerken sadece yükselen piyasalar değil, pastanın çoğuna sahip olan ülkeler, kişiler, kurumlar dışında, insanlık borçlanarak yaşama ve borçlandırılmadan rahat bırakılmayan bir sistemin içerisine itildi. İşin toplumsal boyutundaki yansımaları müzik piyasalarını da vurdu. Marx’ın ‘Yabancılaşma Teorisi’ bu kapital yıkımın toplum üzerinde olumsuz etkilerinden bizi haberdar etse de Rüçhan Çamay ’ın, Pink Floyd’un ve ABBA’nın da söyleyecekleri vardı. Nixon endişelenmeden önce Rüçhan Çamay tamda ABD’de ‘Para Parra Parrra’ şarkısını kaydetti ve Napolyon’a atıf yaptıktan sonra şu cümleleri söyledi; “Unutmayın her şeyi yaratan biziz, Matbaada parayı basan ellerimiz Sanmayın onun hükmü değişmez yasa Para neye yarardı eller çalışmasa” Eller çalışırken ancak işe yarayan para, bir otoritenin ellerine bırakılarak tüm iktisadi teorilerin en başında gelen para-enflasyon ilişkisini göz ardı ederek, uluslararası piyasada üstündeki değerin yani fiyatın dışında enflasyonu da beraberinde dağıtarak dolaşmaya başladı. Sonrasında yani 1973 yılında yayımlanmış ve bu aralar benimde aklıma takılan Pink Floyd’un bir eseri var; para kasasının açılırken çıkarttığı ses ile başlıyor. Dark Side Of The Moon albümünün en sevdiğim parçalarından biri: ‘‘Money’’(Para). Bilenler bilir solo kısmı da enfestir ancak şarkının sözlerine odaklandığınızda başka bir boyut ortaya çıkıyor.  Belki de çıkış parçası olmasının nedeni de budur. Yer yer şarkının sözlerinin altını çizmek istiyorum aralarda da naçizane Pink Floyd’a eşlik edeceğim;

“Para

Git ve daha yüksek maaşlı bir iş bul ve kendini iyi hisset”

Emeğini satabildiğin kadar elde ettiğin yaşam koşuluna bağımlı kal ve kafanı kaldırma. Sesini çıkarma ve geçmesini bekle…

Para, Uçucudur o

Tut onu iki elinle ve sakla

Yeni araba, havyar, dört yıldızlı hayaller için

Bir de futbol takımı satın alacağım…”

Belki de bir TV kanalı, ya da yap işlet devret köprüler, otobanlar… Seç seçebildiğin kadar. Kur yüksek iken hareket etme, düşmesini bekle. Kerizi silkele, piyasayı yönlendir, iki kelime ile kuru yukarı çıkar ve bekle… Şöyle de olabilir; yolcu garantili bir havaalanı ya da hasta garantili bir hastane veya yakıt ücreti piyasanın çok çok altında olan bir gemicik… “Para, geri dön Ben iyiyim Jack (Jack burada para anlamında) Çek ellerini destemden Para! Bir şanstır o” Orta sınıfa ya da dar gelirli gruba hiç bulaşmayan bir şans… Para parayı çeker ama peki ilk para? “Sakın verme bana o insani melek timsali yapan pis şeyi Yüksek kalitede birinci sınıf seyahatteyim Sanırım Lear Jet’e de ihtiyacım var” 250 Odalı bir saray işimizi görmeyebilir veyahut da Hermes marka bir çanta…

Para

Bir suçtur o

Eşitçe paylaşın ama benim pastama dokunmayın”

Üstünüze çay da yağabilir, bir paket şekerde. 15 bin liralık dükkân kiranız için bin liralık destekte eşitçe paylaştırılmıştır diğerleriyle…

Para, derler ki…

Kaynağıdır günümüzdeki tüm kötülüklerin

Fakat maaşınıza zam isterseniz eğer

Şaşırtıcı olmaz onların

Zırnık koklatmamaları.

Koklatmazlar!”

Koklatmadıkları gibi Kod 29 ile veda edebiliriz ya da 4857 sayılı kanunda yer edinememiş olağan haklarımız için arabulucularla pazarlık ederken buluveririz kendimizi. ABBA da 1976’da piyasaya sürdüğü Arrival albümünde ‘Money,  Money, Money’  şarkısında aynı şekilde düşünüyor;

Tüm gece çalışıyorum, tüm gün çalışıyorum

Ödemem gereken borçlarımı ödemek için

Hüzünlü değil mi?

Ve hala hiç bana bir kaç kuruş kalacak gibi görünmüyor

Bu çok kötü

Rüyalarımda bir planım var

Eğer zengin bir adam olsaydım

Bu kadar çalışmam gerekmezdi

Etrafta ahmaklık yapardım ve bir balom olurdu

Para, para, para

Eğlenceli olmalı

Zengin adamın dünyasında”

Bir metanın değer biçimi ile atfettiğimiz değer arasındaki fark üzerine toparlamak istiyorum.  ‘Değer’ ‘o’ meta için bizim değerli olduğunu düşünmemizi istedikleri şekilde değerleniyor. Tüketim,  kazanmamıza nedensellik veriyorken,  kazanmak tüketmemize bağımlı hale geliyor. En kötüsü ise tüm bu sistemler, oluşumlar, ülke ve dünya refahı adına alınmış kararlar belirli bir zümrenin elinden tabana asla yayılmıyorlar. Paranın şekli, formu ve kullanım biçimleri değişiyor ama toplandığı eller değişmiyor. Tüm dünya,  değeri üzerine yıllarca konuşabileceğimiz ancak bir yere varmayan maddi koşulların içerisinde yavaşça kendisini, koşar adım sistemi beslemek için doğuyor, yaşıyor ve ölüyor. Yabancılaşmanın içerisinde ‘Adil Para’ var mı sorusunu soruyoruz. Adil para var mıdır? Yok mudur? Bilemiyorum ama bildiğim bir şey var: Kasa hep kazanır. ---- Kaynakça Bordo, M.D., ‘‘Gold Standard’’ The Library of Economics and Liberty https://www.econlib.org/library/Enc/GoldStandard.html     Erişim Tarihi 23.07.2021 Conway E. (2015)  ‘‘Gerçekten Bilmeniz Gereken 50 Ekonomi Fikri’’ s 62-63, Domingo Yayınevi Köylüoğlu, B. (2021) ‘‘ Bretton Woods 2.0 ve Hayaller’’ https://www.stratejivefinans.com/bretton-woods-2-0-ve-hayaller/     Erişim Tarihi 23.07.2021 TUNCEL, C. O. , 2012. "Finansal Liberalizasyon ve Küresel Krizin Yapısal Nedenleri: Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Dersler [Financial Liberalization and the Structural Roots of the Global Crises: Lessons for Developing Cou," MPRA Paper 42422, University Library of Munich, Germany. Erişim Tarihi: 24.07.2021 Şarkıları dinlemek için; Rüçhan Çamay-Para Parra Parrra:  https://www.youtube.com/watch?v=X2qboUHEN0o Pink Floyd – Money: https://www.youtube.com/watch?v=-0kcet4aPpQ Abba - Money, Money, Money: https://www.youtube.com/watch?v=ETxmCCsMoD0