Eşitsiz aşı dağılımım dünyaya ekonomik maliyetlerini araştıran uluslararası bir çalışmanın parçası olan Koç Üniversitesi’den Prof. Dr. Selva Demiralp, Türkiye için olası kapanma senaryolarında pandeminin ülkemize maliyetinin GSYH’nın yüzde 6’sı ile yüzde 12’si arasında değişebileceğini söyledi. Demiralp; “Bunun düşürmenin yolunun ise etkin bir aşılamadan geçiyor” dedi.
Covid 19 virüsü aradan geçen 1.5 yıla rağmen dünyayı etkilemeye devam ediyor. Aşılama hızı beklendiği kadar hızlı değil. Şu ana kadar dünyada uygulanan aşı dozu sadece 1,5 milyar. Pandeminin ekonomiye etkisini ölçmek için bu yılın ocak ayında Koç Üniversitesi, Harvard Üniversitesi ve Maryland Üniversitesi'ne bağlı bir grup ekonomist, 65 ülkedeki 35 sektördeki ticaret verilerini inceleyerek, eşitsiz aşı dağıtımının ekonomik etkileri üzerine kapsamlı bir inceleme yapmış ve bir rapor açıklamışlardı.
Aradan geçen 5 ayı değerlendirmek üzere o çalışma ekibinden Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Selva Demiralp ile konuştuk.
- Önce çalışmanızdan bahsetseniz biraz. Amaç neydi?
Çalışmamızda aşının dünya genelinde eşitsiz olarak dağılması durumunda ticaret bağlarındaki aksamalardan dolayı oluşacak ekonomik maliyeti hesapladık. Çalışmamızın giriş cümlesi İngiliz şair John Donne’in “Hiç kimse ada değildir” sözüdür. John Donne bu söz ile tüm insanların birbiri ile bağlı olduğunu vurgulayarak tanımadığımız bir insan öldüğünde duyulan acıyı içselleştiriyor. Cenazede çalan çanların herkes için çalındığını söylüyor.
Biz de aynı düşüncenin ekonomiler için de geçerli olduğundan yola çıktık ve “Hiçbir ekonomi ada değildir” dedik.
Ülkelerin birbirlerine ticaret ağları ile bağlı olması sebebi ile pandeminin bir ekonomiyi vurması, aşılanmış ve kendi sınırları içinde salgını sonlandırmış bir ülke ekonomisini de olumsuz etkiliyor. Çünkü pandemi ile boğuşan bir ülkeye yaptığınız ihracat azalıyor. Benzer şekilde o ülkeden yaptığınız ara malı ithalatı da sekteye uğradığı için üretiminiz de azalıyor. Bugünlerde sıklıkla manşetlere çıkan “pandemi kaynaklı tedarik zinciri aksamaları” bu kanalın devreye girmesinin bir sonucu.
3.8 TRİLYON DOLAR
- Koronavirüse karşı bazı aşılar bulundu ama aşılar tüm dünyada eşit dağılmıyor. Ekonomik olarak güçlü ülkeler bile aşılamada hedeflene başarıya ulaşmış değil. Bu durum sürerse bunun dünya ekonomisine maliyeti ne olur?
Pandemi ile ilgili halen çok fazla belirsizlik var. Yeni mutasyonlar, ikinci ve üçüncü dalgalar, aşı ile ilgili gelişmeler gelecek ile ilgili isabetli tahmin yapabilmeyi oldukça zor bir hale getiriyor. Biz bu zorluklara karşı akademik bir çerçeve benimsedik. Bazı varsayımlar altında oluşturduğumuz senaryolar dahilinde aşının eşitsiz dağılımının yaratacağı ekonomik maliyetleri hesapladık. Bu senaryolardan en gerçekçi bulduğumuz senaryoda 2021 yılının ilk yarısında zengin ülkelerin nüfuslarının tamamını aşılayacaklarını ancak düşük gelir seviyesine sahip ülkelerin 2021 sonuna kadar nüfuslarının sadece yarısını aşılayabileceklerini varsaydık.
Bu senaryoda toplam ekonomik maliyetin 3.8 trilyon dolara kadar varabileceğini hesapladık. Daha da ilginç olanı bu maliyetin yaklaşık yarısı kendi nüfusunu aşılamış zengin ülkeler tarafından üstleniliyor.
AŞISIZLIĞIN MALİYETİNİ DE ZENGİN ÜLKELER ÜSTLENECEK
- Tüm ülkelerde eşit aşılama neden önemli?
Aşının eşit dağılımının sağlık, siyasal ve ekonomik maliyetleri var. Elbette bu durum öncelikle bir sağlık sorunu. Ancak bizim vurgulamak istediğimiz kendi ülkelerinin tamamını aşılayan zengin ülkelerin de bu maliyetleri ödeyecek olması. Sağlık açısından bakacak olursak, aşının eşitsiz dağılımı durumunda virüs dünyanın aşılanmamış bölgelerinde yayılmaya devam ediyor. Mutasyona uğruyor. Bu mutasyonlar mevcut aşıların etkinliğini riske attığı için aşılanmış ülkeler için de tehlike teşkil ediyor.
Siyasi maliyetleri düşünecek olursak ölümcül bir pandeminin tüm dünyayı hakimiyetine aldığı bir dünyada aşı üreten ve bunu aşıya erişimi olmayan ülkelerle paylaşan ülkeler siyasi nüfuzlarını da artırıyorlar. Çin ve Rusya örneklerine olduğu gibi.
Batılı ülkelerin daha fazla aşı üretimi ve dağıtımı konusunda biraz daha aktif rol oynamaları gerekliliğini biraz da bu açıdan değerlendirmelerinde fayda var. Bunu global entegrasyonun getirdiği bir sorumluluk olduğunu hatırlamaları Gerekir. Aşının eşitsiz dağılımının bir de ekonomik boyutu var ki bizim çalışmamız olayın bu boyutuna odaklanıyor.
- Şu ana kadar dünya aşılamada başarılı mı?
Malesef aşılama takvimlerine baktığımızda giderek artan bir eşitsizlik görüyoruz. Bunda aşı arzının sınırlı olması en büyük rolü oynuyor. Ancak buna ilave olarak zengin ülkelerin aşı üreticileri ile global bir koordinasyon çerçevesinde değil birebir olarak imzaladıkları anlaşmaların da rolü var.
Zengin ülkeler kendi aşılayabilme kapasitelerinden daha fazla aşıyı stoklayıp bekletirken fakir ülkeler aşılama yapacak personelleri olduğu halde aşıdan mahrum kalıyorlar. Bu eşitsiz dağılımı ve global koordinasyon eksikliğini göz önünde bulundurduğumuzda çok net bir şekilde dünyanın başarısız olduğunu ve sınıfta kaldığını söyleyebiliriz.
AŞILMA İÇİN GLOBAL İŞBİRLİĞİ ŞART
- Aşı patentinin genelleştirilmesi, yoksul ülkeler için fon kurulma çabaları var. Bunlar bugüne kadar başarılı olabildi mi sizce?
Dünya Sağlık Örgütü en başından beri aşının eşit bir şekilde dağılabilmesi için global bir koordinasyon olması gerektiğini vurguluyor. Hatta bu amaçla COVAX ortaklığı bünyesinde bir fon kuruldu. Aşıya erişimi olmayan düşük gelir seviyesindeki ülkelere gönderilmek üzere 2 milyar doz aşı üretimi için 38 milyar dolarlık bir maliyet hesapladı.
Ancak malesef şu ana kadar bu miktarın sadece yarısı toplanabildi. Biz ocak ayında oldukça zamanlı bir şekilde yayınladığımız sonuçlarla bu durumun çarpıklığını vurgulamak istedik. Çünkü elde ettiğimiz sonuçlara göre aşının eşitsiz dağılımı durumunda zengin ülkelerin üstleneceği bedel, daha fazla aşı üretmek için gerekli olan maliyetten kat kat daha fazla.
Son dönemde alternatif bir çözüm olarak aşı konusunda fikri mülkiyet haklarının kaldırılması gündeme geldi. Öte yandan bunun bir çözüm olmayacağı, aşı üretimi için gerekli teknik bilgi ve hammadde sorununun bu şekilde giderilemeyeceği de dillendiriliyor. Bütün bu çalışmaların çok daha erken bir aşamada ve global işbirliği içerisinde yapılması gerekirdi. Pandeminin bu kadar hızlı dünyaya yayılması globalizasyonun kaçınılmaz bir sonucu. Ancak pandemiden kurtuluşumuz da ancak ve ancak global bir işbirliği ile mümkün olacaktır.
- Pandeminin yarattığı maliyet telafi edilebilir bir maliyet midir yoksa doğal bir küçülme mi yaşanacak dünya ekonomisinde?
Global çapta bir aşılama yapılamaması ve pandeminin uzaması durumunda daha fazla insan işgücünden uzaklaşıyor ve bu insanların tekrar iş bulabilme imkanları azalıyor. Tamamen aşılanmış ülkelerde bile ihracat pazarları küçülüyor. Tedarik zincirlerinde aksamalar oluyor. Pandeminin getirdiği belirsizlikler yatırım kararlarını olumsuz etkiliyor. Bu açılardan düşündüğümüzde gerek işgücü gerekse sermaye birikimi açısından potansiyel üretim kapasitelerinin daralma riski ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
Pandemi bitip talep toparlansa da eskisi kadar üretim kapasitesi olmaması, eskisi kadar üretimin enflasyon pahasına geleceği anlamına gelir.
Sizin çalışmanızda Türkiye'nin yeri neydi ve şu ana kadar Türkiye performansı beklentiye uygun mu değil mi?
Çalışmamızda bahsettiğim ekonomik etkileri 65 ülke ve 35 sektör için hesapladık. Türkiye de bu ülkelerden bir tanesi. Az önce bahsettiğin baz senaryoda Türkiye’nin de aşılama konusunda sıkıntı yaşayacak ülkeler arasında yer alacağını varsaydık ki şu ana kadar gözlemlediğimiz aşılanma oranları bu varsayım ile tutarlı.
DIŞA AÇIK EKONOMİ OLMAMIZ BİZİ DAHA FAZLA ETKİLİYOR
- Pandeminin Türkiye’ye etkisi etkisi nedir?
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye ekonomisinde de pandeminin etkileri arz ve talep kanallarından geliyor. Arz tarafında bir yandan hastalanan insanların işgücüne katılamamalarının getirdiği bir olumsuz etki varken diğer taraftan vaka sayıları arttığında zorunlu gelen kapanma durumlarının getirdiği daraltıcı etki var. İlave olarak pandemi döneminde global tedarik zincirlerindeki aksamalar nedeni ile aramalı ithalatı aksıyor ki bu da üretim arzını olumsuz etkiliyor.
Talep tarafında temel faktör “korku faktörü” dediğimiz gönüllü sosyal izolasyondan kaynaklanıyor. İnsanlar evlere kapalı bir yaşam tarzına geçip eski tüketim alışkanlıklarından feragat ediyorlar. Bu durum artan vaka sayıları ile birebir orantılı. Vaka sayıları arttıkça korku kaynaklı tüketim daralması daha baskın bir hal alıyor. Bu durum hem iç tüketimi hem de ihracatı etkiliyor.
Türkiye ekonomisi dışa açıklığı yüksek bir ülke. O nedenle pandeminin ticaret ortaklarımızda devam etmesi bizi hem ihracat hem de aramalı tedariğindeki aksamalar nedeniye Brezilya gibi görece daha kapalı ekonomilerden fazla etkiliyor.
- Bu etkinin ekonomik maliyetleri ne olur?
Pandeminin başında yaptığımız çalışmada Türkiye ekonomisi için alternatif kapanma senaryoları altında ekonomik maliyetleri hesapladık. Buna göre uygulanacak kapanma kararlarının etkinliğine göre yıllıklandırılmış ekonomik maliyetler GSYH’nın yüzde 6’sı ile yüzde 12’si arasında değişim gösteriyor. Bu hesaplarda aşının etkileri yoktu. Etkin bir aşılama pandeminin içerideki etkilerini sonlandırıp hayatın normalleşmesini hızlandırarak bu maliyetleri azaltacaktır.