CHP Genel Başkanı Özgür Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin elini öptüğü görüntülerle gündeme gelen Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz'e tepki göstererek, "Dün gördüğüm bir şaşkına da şunu söylüyorum ki; sen devletin polisi olmayı yanlış anlamışsın, yanlış devletin eline sarılmışsın. Biz siyasiye saygı gösterilmesi eyvallah o siyasinin bunu nasıl karşıladığı, neye, ne kadar izin verdiği kendi tercihidir. Biz bunlara saygılı oluruz. Ama bu devletten maaş alan bu milletin tamamı için görev yapması gereken üzerinde üniformasıyla, yetkisiyle olan birilerinin bu ülkede siyasetin bir kısmını küçük bir kısmının temsiline eğilmesini el öpmesini asla kabul etmiyoruz, nokta" dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu. 19 ve 20’nci dönem Anavatan Partisi Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu CHP’ye katıldı.
Özel, şunları söyledi:
*15 Temmuz kanlı darbe girişiminin sekizinci yıl dönümündeki anma programlarına katıldık. O gün demokrasimize kast eden milletin iradesine kast edenler halkımızın ve hepimizin sağlam iradesine, demokrasiye bağlılığına vurdular ve geri püskürtüldüler. CHP hiç şüphesiz anılan terör örgütüyle, anılan cemaatle tarihsel husumeti olan bir yapıdır. Yıllarca biz bunlarla mücadele ettik. Yıllarca bu tehlikelere dikkat çektik. Bu Meclisin tutanakları başta rahmetli Kamer Gencin ifadeleri olmak üzere 15 Temmuz'a giden süreçte yapılan yanlışlara işaret eden onlarca, yüzlerce uyarı konuşmasıyla mevcuttur. Karşılığında duyduklarımız bugün hatırlatmanın çok ne bize başkasına faydası olmayan ama o çarpık yapıyı sahiplenen o hain yapıyı sahiplenen ifadelerle doludur. bugün geldiğimiz noktada 15 Temmuz'da yapılan darbe girişiminde ki bütün darbeler doğası gereği iktidara yapılır bütün dünyanın, Türkiye'nin, ülkenin dönüp muhalefete baktığını ve ana muhalefetin gözünün içine baktığını hatırlatmak isterim.
"Demokrasinin arkasında olduğumuzu net bir şekilde ifade ettik"
*O gece Ankara'da bulunan 16 arkadaş genel merkezimizde toplandık. Kısa bir değerlendirmeden sonra dedik ki; tüm darbeler Meclisleri kapatır. Bugün Meclis kapalı, açılmasını talep ederiz. Gidelim, sahip çıkalım. Dün Sayın İsmail Kahraman'ın hatırlattığı üzere biz Meclisin açılmasını teklif edenler ve Sayın İsmail Kahraman da Meclisi açan kişi olarak burada buluştuk. Meclise ilk koşan üç milletvekili de Sayın Bülent Tezcan, Sayın İdare Amirimiz, Çorum milletvekilimiz Tufan Köse ve ardından hep birlikte Meclise giren darbeye direnen Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu çok geç ve güç olarak İstanbul'a indiğinde ona ulaştığımızda da onun talimatlarıyla darbeye karşı en net tavrı takınan grup bizdik. O gün iktidarıyla muhalefetiyle, doğru bir sınav verildi. Biz o gün 100 yıllık parti olduğumuzu, yendiğimizi yenildiğimizi ama asla darbelerden medet ummadığımızı, yapılacak seçimlerde millet başka görev verene kadar ana muhalefet olduğumuzu, seçilmiş parlamentonun demokrasinin arkasında olduğumuzu net bir şekilde ifade ettik.
"CHP'nin vazgeçmediği tercihi güçlü bir parlamentodur. Parlamenter sistemdir''
*Şunu ifade etmek isterim ki; zaman zaman diyorlar CHP artık güçlendirilmiş parlamenter sistem demiyor mu. Açık söyleyelim; her konuda bu ülkeyi nasıl yöneteceğimizi, işçiler, emekçiler, gazeteciler, basın özgürlüğü, insanların haber alma özgürlüğü, en üst düzeyde demokratik standartlarda hak arama mücadelelerine destek vermek, tarım politikaları, milli eğitim politikaları, dış politika, savunma sanayi için bu partinin önerileri vardır. Bu ülkeyi nasıl yöneteceğini hem kademe kademe önümüzdeki seçime doğru tüm şeffaflığıyla vurgulayacaktır. Bu ülkenin yönetim sistemi içinde CHP'nin vazgeçmediği tercihi güçlü bir parlamentodur. Parlamenter sistemdir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın."
El öpmeye tepki: ''Yanlış devletin eline sarılmışsın''
Özel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin elini öptüğü görüntülerle gündeme gelen Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz'e tepki göstererek, şunları söyledi:
*Dün gördüğüm bir şaşkına da şunu söylüyorum ki; sen devletin polisi olmayı yanlış anlamışsın, yanlış devletin eline sarılmışsın. Biz siyasiye saygı gösterilmesi eyvallah o siyasinin bunu nasıl karşıladığı, neye, ne kadar izin verdiği kendi tercihidir. Biz bunlara saygılı oluruz. Ama bu devletten maaş alan bu milletin tamamı için görev yapması gereken üzerinde üniformasıyla, yetkisiyle olan birilerinin bu ülkede siyasetin bir kısmını küçük bir kısmının temsiline eğilmesini el öpmesini asla kabul etmiyoruz nokta. Bundan sonraki süreçte de herkes devleti yöneten devlet adamı gibi, devletin memuru devletin memuru gibi davranacak. Böyle basit konularla Türkiye gündemini işgal edecek işlere girişilmeyecek, siyasiler de üzerlerine düşen yükün farkında olacaklar. Ben bir devlet memurunun, bir siyasi liderin eline sarılmasında muhatap hangimiz olursa olsun o devlet memuruna üstlendiği vazifenin gereğini hatırlatmayı doğru buluurm. Onun dışındaki her türlü yaklaşım çok kutsadığınız ve esasen saygıda ve bağlılıkta bizden çok geride olduğunuz bu devletin dibine dinamit koymaktır. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. Polis hepimizin polisidir, asker hepimizin askeridir, Türkiye Cumhuriyeti hepimizindir kimsenin tabulu malı değildir.
"Bu konuda kusuru olan kim varsa cezalandırılacak"
Özel, İzmir'de elektrik akımına kapılarak iki kişinin ölümüne ilişkin de şu görüşleri dile getirdi:
'*Görüntülere hiçbirimizin kalbinin dayanamadığı izlemeye katlanamadığımız, akılamaz bir ihmal sonucunda gencecik iki evladımızı, kardeşimizi kaybettik. Birisi 23 yaşında Özge Ceren Deniz. Babası Ahmet abiyle uzun konuştum. Üç kızın en büyüğü. Bir başka Tıp Fakültesinde okurken daha iyi bir okulda okumak, daha iyi şartlarda okumak için İzmir'e yatay geçiş yapan ve yağmur usyundan geçerken elektrik akımına kapılan Özge Ceren Deniz'in babası.
*Ve o düşünce onu kaldırmaya koşan yine gencecik 44 yaşında İnanç Öktamay. Abisi Gökhan Bey'le konuştum. İki erkek kardeşten biri. İki tarafında söylediği şu; yüreğimize su serpen şey CHP'nin bu işin siyaseti olmaz, ucu nereye giderse gitsin soruşturulacak demesidir. Bu ülkede ihmaller ölenin kimliğine göre ya da sorumluluğu olanın pozisyonuna göre değerlendirildikçe bu iş tekrarlanacak. Biz pozisyonumuzu tekrar söylüyoruz; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı'na talimatımız şu oldu; ilk dakika, sorumlu kimse, belediye personeliyse belediye, dağıtım şirketiyse dağıtım şirketi, savcılarla tam bir iş birliği içinde bu mesele nasıl olmuş ve olmaması için ne gerekirdi, bundan sonrası için ne lazım, sorumluların saptanması, cezaların çekilmesi, üstümüze düşen ne varsa yapılmasında kati bir tutum içinde olacağız dedik. Bu özgüvenle, bu inançla, bu yaklaşımla meseleyi takip ediyoruz. İki aile de böyle olsun, adalete kavuşulsun, başka canlar yanmasın diyorlar. Ben bir kez daha aziz hatıralarının önünde saygıyla eğiliyorum. Bu konuda kusuru olan kim varsa cezalandırılacak. Adalet arayışının önünde engel olanlardan değil ailelerin yanında adaleti arayanlardan olacağız. CHP Genel Başkanı olarak hepinizin önünde söz veriyorum.
"Kaldırın elleri, engelleyelim ölümleri. Kurun şu komisyonu"
*Bu meseleyle ilgili sayın grup başkan vekillerimiz dün bir çalışma yaptılar ve bir meclis araştırma komisyonu kurulmasını istediler. Tüm yönleriyle bu meseleye bakılması için. Bu hafta içinde gündeme gelecek, işin pek çok boyutu var. Elektrik özelleştirmesi, denetimsiz elektriksiz şirketleri, belediyelerle şirketlerin koordinasyon kurma noktasında ortaya çıkan sorunlar ve daha fazlası. Bunun için hep birlikte çalışacağız. Buradan bir kaza olunca aman ucu bize dokunacaksa diye her şeye hayır diyenlere hadi diyorum AK Parti, MHP. Belki de ucu bize dokunacak. Belki de ucu bizim belediyeye dokunacak. Kaldırın elleri, engelleyelim ölümleri. Kurun şu komisyonu. Memleket dünyanın en tuhaf ölümlerinin ülkesidir. Ölümlü iş kazalarında sayı olarak dünya birincisi. Birinciyiz. 100 bin kişiye düşen iş kazası ölümünde Malezya'dan sonra ikinciyiz. Böyle bir ülke ve dünyanın hiçbir ülkesinde hayat bu kadar ucuz, ölüm bu kadar kolay değil."
"İğneada davasının ve mağdurlarının sonuna kadar arkasındayız"
*İğneada'da Sisli Vadisi'nde 6 vatandaşımız sel geldi boğularak öldüler. 10 aydır bir hukuk mücadelesi var. Tesisin kaçak olduğu, yıkım kararı olduğu ama uygulanmadığı öğrenildi. Kamu görevlilerinin yargılanmalarına izin verilmiyor. Biz ailelerin yanında olacağız. İğneada davasının ve mağdurlarının sonuna kadar arkasındayız.
"10 saniyede 370 kişi yaşamını kaybetti"
*Maalesef bir başka mağduriyet deprem bölgesindeki adalet mücadelesi. Her seferinde dile getiriyorum. Memnun olduğumuz bir konu var ki burada kaldırılan apartman isimleriyle anılan davalarda biz neyin üstüne gidersek aileleri istediği için, belli ilerlemeler kaybediliyor. Bugün de Hatay'daki altı bloktan oluşan birinci kısım Emlak Bank evlerinin mağdurları hayatını kaybedenlerin yakınları burada. Bu evler depremin 10. saniyesinde çöktü. Altı blok birden. 370 kişi yaşamını kaybetti. 10 saniyede 370 kişi yaşamını kaybetti. Bu evleri yapan Mehmet Özat kaçtı, ailelerin yer bildirmesiyle mücadelesiyle Ankara'da yakalandı. Ortaklardan biri Mehmet Özat şu anda tutuklu, geri kalan şirketin ortakları bu apartmanlar yapılırken bu altı blok yapılırken ortak olan kişilerden bir başka Mehmet var. Nerede? Cezaevinde değil. Mahkemede değil. Dosyaya taraf ama yargılanıyor değil. Çünkü ev yapılırken ortakmış. Sonradan şirketten ayrılmış. Peki şimdi nerede biliyor musunuz? Hatay'da işinin başında. Mehmet Aydeğer depremden sonra bin 200 deprem konutunun yapım halesine girmiş. Almış toplam bedeli 3.7 milyarla şu anda kendi yapıp yıkılan evlerindeki insanlara verilecek konuklar için 3.7 milyar lirayı cebine koymuş deprem konutu inşatı yapıyor. Yazıklar olsun. Bu düzene yazıklar olsun. Adaleti sağlamayanlara, bu adamlara da bu imkanları sağlayanlara...
"Çevre ve Şehircilik Bakanı bumerang bakan"
*Çevre ve Şehircilik Bakanı bumerang gibi. Millet atıyor, geri geliyor. Bumerang bakan. Çıktı inanılmaz açıklamalarda bulundu. Erdoğan demişti ki 'bir yılda 650 bin konut yapacağız.' 1,5 yılda 76 bin konut yaptılar. Şimdi çıkmış Bakan '2025 sonuna kadar bütün konutlar bitecek' diyor. Kardeşim, hanginize inanacağız? Seni atayan dolma kalemin sahibi 'bir yıl sonra evler olacak, oyu bana verin' dedi. İnsanlar onun bu sözüne güvendi, ona yetkiyi verdi, o yetkiyle o seni atadı, sen diyorsun ki; '3 yıl bitince evler bitecek.''