CHP Genel Başkan Adayı Özgür Özel, "Manisa’da oy atıp belediye başkanı seçebilirsin, İstanbul’da seçebilirsin, Osmaniye’de, Yozgat’ta, Trabzon’da seçebilirsin ama Mardin’de, Muş’ta, Van’da, Diyarbakır’da olunca ‘Sen seçersin, ben görevden alırım.’ Böyle bir demokrasiyi, kayyım demokrasisini, kayyım hançerini reddediyoruz" dedi.

Özel, Diyarbakır İl Kongresinde yaptığı konuşmada, “Öncelikle bugün burada olmak, bu ilin Cumhuriyet Halk Partisinden bir milletvekilinin olması, Sezgin Tanrıkulu’nun ilin milletvekili olması benim için çok anlamlı. Diyarbakır’da haksızlıklara karşı ses yükseltmek, bazen başka taraflardan başka başka yorumlanabiliyor. İki şeyin rengi olmaz. Bunlardan biri ananın gözünün yaşıdır, diğeri de emekçinin alnının teridir. Bunun Türkü, Kürt’ü, Alevisi, Sünnisi, sağcısı solcusu olmaz. Anaların gözünden yaşların süzülmeyeceği yarınları hep birlikte kuracağız. Gaffar Okkan’ı, Ape Musa’yı, Tahir Elçi’yi ve isimlerini anamadığım nice değerleri saygıyla anmak lazım. Barışa, demokrasiye, kardeşliğe, özgürlüğe dair ne varsa hepsi bizimdir ve bu talepler asla suç değildir. Diyarbakır’ın barış ve kardeşlik talebinin karşısında sizinle birlikte saygıyla eğiliyorum” ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:

KAYYIM HANÇERİNİ REDDEDİYORUZ

“Ülkeyi bugünlerde geçmişte, ‘Kürt sorunu benim meselemdir’ diyen birisi yönetiyor. Şimdi artık Kürt sorunu olduğunu inkar ediyorlar. Biz, Kürtlerin kimliğine, dillerine, kendilerini ifade etmelerine ve her türlü ayrımcılığa karşı, bugüne karşı uğradıkları her türlü haksızlığa karşı Kürt sorununu görüyor, biliyor ve gerçekten siyasi istismar konusu yapmaksızın çözmek üzere söz veriyoruz hepinize. Bazı seçmenlerin belediye başkanı seçebildiği, bazılarının seçemediği bir ülkeye demokrasi denmez. Manisa’da oy atıp belediye başkanı seçebilirsin, İstanbul’da seçebilirsin, Osmaniye’de, Yozgat’ta, Trabzon’da seçebilirsin ama Mardin’de, Muş’ta, Van’da, Diyarbakır’da olunca ‘Sen seçersin, ben görevden alırım.’ Böyle bir demokrasiyi, kayyım demokrasisini, kayyım hançerini reddediyoruz. Ayrıca, hangi partiye oy verirlerse versinler, Diyarbakırlıların verdiği oyların Türkiye’nin dört bir yanındaki oylar kadar eşit, özgür oylar olduğunu biliyoruz. Onların temsilcilerine farklı muameleleri doğru bulmuyoruz.

ERDOĞAN’IN DİKİNE KESEN SİYASETİNE İTİRAZ EDİYORUM

Elimde tutum belgemiz var. 28 Mayıs gecesi sizlerle birlikte çok üzüldük, yıprandık, yıkıldık. Diyarbakır önemliydi ama bu seçimin sonunda ülkenin başında cumhuriyete, onun kurucu kadrolarına, cumhuriyetin kuruluş değerlerine başta Mustafa Kemal Atatürk’e husumet duyanlar yönetimde olmayacak diye çıktığımız yolda uğradığımız seçim yenilgisi hepimizin boynunu büktü. Bu ayrıştıran anlayışa itiraz etmek gerekiyordu. Ben Erdoğan’ın dikine kesen siyasetine itiraz ediyorum. ‘Açsın, yoksulsun, güvencesizsin, ama tehlike büyük arkamıza dizilmelisin.’ Bu dikine kesen siyasete karşı, CHP’nin, AKP’lisinin, MHP’lisinin, İYİ Partilinin, HDP’linin hepsine dokunan, onların yoksulluklarıyla meşgul olan, onların işsizliğiyle, onların kimsesizliğiyle meşgul olan enine kesen sol, sosyal demokrat cesur bir siyaseti savunmamız gerektiğine yürekten inanıyorum.

BU PARTİ EMEKÇİLER İÇİNDİR, YOKSULLAR İÇİNDİR

Nerede duracağını bilen, kimin arkasında duracağını bilen bir parti olmalıyız. Geçmişteki yanlış propagandalarla “herkes için CHP” dendi. Ne demek herkes için. Bir parti herkes içinse hiç kimse için bir şey yapamaz. Bu parti emekçiler içindir, yoksullar içindir, mücadele edenler içindir, alın teri dökenler içindir, özgürlüğe, eşitliğe, barışa, hürriyete inananlar içindir. Varsın birileri KKM’den parayı götürenler için çalışsın. Varsın birileri Suriye’deki vesayet savaşında bir Putih’in, bir Amerika’nın kucağına koşsun, varsın birileri Türkiye’yi değil kendini düşünsün. CHP’nin halkı düşünen cesur, kararlı, korkmayan, inanan, dinamik şekilde yönetilmesi lazım. Bunun için çok daha fazla genç siyasetçiye, çok daha fazla kadın siyasetçiye, kadınların partimizde eşit temsiline, parti içi demokrasinin olabildiğince güçlendirilmesine, ön seçimden taviz verilmemesine, bu partinin genel başkanı dahil, tüm üyelerin oy vermesiyle karar vermesine, Türkiye’yi yönetebileceğine kendisini, üyelerini ve seçmenlerini ikna edip, önce iktidara gelip, yüz yıl önce başlayan aydınlanma ve çağdaşlaşma yürüyüşünü bilen dinamik, geleceği gören, ne olduğunu bilen bir kimliğe kavuşmak durumundadır. Ben diyorum ki, ben örgütümün, ben üyelerimizin yaptığı görevlerde hiç başlarını öne eğdirmedim. Parlamentoda Süleyman Soylu’ya, Hulusi Akar’a, başbakanlara, Tayyip Erdoğan’a karşı sizi hiç mahcup etmedim. Derseniz ki, ‘Sen bu partiyi yönetirsin, güçlendirirsin, bu partiyi iktidar yaparsın’. Ben varım. Yol verirseniz hep beraber yürüyelim, partimizi iktidara götürelim.”