Pazar Politik

Orman  

Abone Ol
Orman katliamları da cumhuriyetle hesaplaşmanın bir parçası mı? Ya da bu sistematik tahribat, ormanın ‘toprak ana’ çağrışımı dolayısıyla iktidarın kadın karşıtı, şiddeti destekleyici politikalarının bir devamı niteliğinde mi? Kim bilir?

Orman sembolizmi insanlık için çok büyük anlamlar taşıyor. Bilinçaltımız, ormanla temsil ediliyor. Gerek ormanın derinliği gerekse biyo-çeşitliliği nedeniyle bilincimizin katmanlarını imgelemek için seçilmiş bu sözcük.

Üstelik toplumsal cinsiyet bağlamında orman, dişiliğin temsili olarak karşımıza çıkıyor. Yani ormanlar gezegenimizin hem yapı taşı hem de arketipsel belleğimizin mekanıdır. Dolayısıyla orman deyip geçmemek lazım.

YEŞİL AMA PARANIN YEŞİLİ

Şimdilerde çevrecilik pek moda oldu. Doğaya dönüş, döngüsellik, yenilenme, doğanın ritmi, sürdürülebilirlik gibi laflar dönüp dolaşıyor sosyal medyada. Yeşilin ekonomisine geçileceğinden bahsediliyor sürekli.

Fakat realite sosyal medyanın gündemi ile pek uyuşmuyor. Özel sektör aklımızı çelmek ve topluma şirin görünmek için geri dönüşüm projeleri üretirken(!) aynı anda enerji adına doğal kaynakları tüketiyor. En komiği de inşaat, enerji ve maden şirketlerinin sürdürülebilirlik adına sosyal medyada kampanyalar düzenlemesi... Ancak haberler, bunun tam tersini gösteriyor.

EKO-KIRIM

Memlekette son 21 senedir ekonominin inşaat ve buna bağlı sektörler temelinde yükseldiğinin herkes farkında. Öyle ki millet tası, tarağı satıp müteahhitlik ya da enerji işine girdi. Deprem ülkesi olduğumuz için birçoğumuz haklı olarak bu işi yapanların liyakatini sorguluyoruz. Ne var ki bu sorgulama yeterli değil.

Söz konusu ekonomik modelin doğal kaynaklarınıza olan etkilerini de gündeme getirmek gerekiyor. Kimileri bu yaşananlara eko-kırım ismini veriyor.

Bir yandan sürdürülebilirlik derken diğer yandan maden çıkarmak, inşaat yapmak, enerji üretimi gibi bahanelerle ormanların tahrip edilmesi buna karşın eş zamanlı olarak prestijli görünmeyi nasıl başarıyor bu şirketler? diye düşünmeden edemiyorum açıkçası. Hani bir söz var Türkiye’de her şey olursun ama rezil olamazsın, işte o hesap…

Resmi tarih diye bir kavramın ortaya atılmasıyla birlikte toplumsal hafızamızın tamamına yakını silinerek aidiyet duygumuz neredeyse yok edildi. Tüm bu bilgiler ışığında ormanların yok edilmesinin rant elde etmekten öte anlamları var gibi geliyor bana.
AKBELEN DİRENİŞİNE DAİR FARKLI BİR OKUMA

Malumunuz son günlerde Akbelen Ormanı’nı korumak için köylülerle birlikte maden şirketlerine karşı bir direniş gösteriliyor. Benzer direnişler Kaz Dağları’nda ve yurdun çeşitli yerlerinde daha önce gösterilmişti. Ancak iktidar değişmediği için orman ve doğal kaynak katliamı sürüyor maalesef.

Orman yağmasının küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği üzerine olumsuz etkilerini anlatmaya sayfalar yetmez. Ancak ben dikkatleri başka bir konuya çekmek istiyorum. Doğanın yok edilmesinin altında başka bir niyet olabileceği kanaati var bende. ‘Ne gibi?’ derseniz hemen anlatayım.

Son 21 senede cumhuriyet rejiminden epey ödün verilmiş; laik demokratik hukuk devlet modelinden her geçen gün koparılarak teokrasi tandanslı tek adam yönetimine doğru yol alınmıştı. Yıllarca laik devleti dönüştürmek için ellerinden geleni yaptılar.

Kadınların cumhuriyetle elde ettikleri kazanımların budanmasından tutunda eğitimin niteliğine, yaşam tarzına müdahaleden kurumların içinin boşaltılmasına ve daha da mühimi şiddetin normalleştirilmesine değin tüm sistem değişti.

ORMAN KATLİAMI VE RÖVANŞİZM

Resmi tarih diye bir kavramın ortaya atılmasıyla birlikte toplumsal hafızamızın tamamına yakını silinerek aidiyet duygumuz neredeyse yok edildi. Tüm bu bilgiler ışığında ormanların yok edilmesinin rant elde etmekten öte anlamları var gibi geliyor bana.

Yazının başında belirttiğim gibi bellek ve orman ilişkisi ya da ormanın temsilleri düşünüldüğünde akla ister istemez şu sorular geliyor. Orman katliamları da cumhuriyetle hesaplaşmanın bir parçası mı? Ya da bu sistematik tahribat, ormanın ‘toprak ana’ çağrışımı dolayısıyla iktidarın kadın karşıtı, şiddeti destekleyici politikalarının bir devamı niteliğinde mi? Kim bilir?