Pazar Politik

Ormanlarımız, hayat pahalılığı, yaşam tarzı: Kanada’dan bakınca karşılaştığınız garip ikilem

Abone Ol
Nasıl yönetildiğimiz, yönetim tarzı ve anlayışı, yönetenlerin muhalefet dahil tercihleriyle ilgili bir durumla ve bu durumun yarattığı garip bir ikilemle karşılaşıyorsun Vancouver’dan ülkeme baktığınız zaman.

Kanada’da, Vancouver şehrindeyim.

Oturduğum kahveden insanlara bakıyorum.

İki ülke, iki ülke de yaşayan insanlar.

Şüphesiz ki, ortak yanları, sorunları, özellikleri vardır.

Ama, farklılıklar çok daha fazla.

İbni Haldun haklı, “coğrafya kaderdir”, ama, daha önemli olan, yaşadığın ülkenin nasıl yönetildiği, özellikle demokrasi ve ekonomi de hangi ortak normlar, ilkeler ve kurumsallaşma düzeyiyle yönetildiğidir.

Kanada, çok kültürlülüğü devlet politikası yapmış bir ülke, kurumsallaşmış bir demokrasi; ekonomisi gelişmiş, G7 üyesi bir ülke. 1.9 trilyon GSYİH, 52.080 ABD doları kişi başına gelir seviyesine sahip.

Türkiye, otoriterleşirken, yıkıcı kutuplaşırken, kâr maksimizasyonu ve ekonomik büyüme uğruna insandan canlıya ve doğaya tüm yaşamı güvencesiz hâle getirirken, milletini fakirleştirirken, Kanada, demokrasisiyle ülkemizden 3 kat, insanımızdan yaklaşık 7 kat daha zengin bir ülke.

Coğrafyası Türkiye’den daha rahat ama daha önemlisi, uluslararası saygın ve veri temelli endekslere ve çalışmalara baktığımız zaman gördüğümüz gibi, demokrasi, hukuk, haklar-özgürlükler ve yaşama verdiği değer olarak ülkemizden çok daha ileride bir ülke.

Kahvemi içerken seyrettiğim insanlar, bizim gibi, orman yangınlarını konuşuyorlar; ekonomi ve hayat pahalılığı sorununu konuşuyorlar, yaşam tarzı sorunlarını konuşuyorlar.

Tüm bu ortak konuşma alanlarında iki ülke ve insanını karşılaştırdığımız zaman, büyük ve garip bir ikilem ile karşılaşıyoruz.

ORMANLAR

Ormanlardan başlayalım.

Kanada’da orman yangınları var.

Türkiye’de, orman yangınlarına ek ormanlara rant için saldırı var.

Onlar, orman yangınlarında hükümeti eleştiriyorlar ama biber gazına, şiddete maruz kalmıyorlar.

Biz de ise: rant uğruna maden ocakları için Akbelen ormanını yok edenleri destekleyen; ormanı, ağaçları katledenlere karşı çıkan, direnen halkı biber gazlarıyla, fiziki şiddetle engellemeye çalışan; tüm dünya ormanları korumaya, ormanlaşmaya, yeşil mutabakata giderken ülkemizdeki yeşili, doğayı, ormanları, dağları, akarsuları, denizleri, sahilleri inşaatlaşma ve ekonomik büyümü temelli yıkıcı neoliberalizme kurban eden bir yönetimimiz ve buna karşı sus pus olan bir muhalefetimiz var.

Geçen yıl yangınlarla ormanlarımız yok edilmişti, bu yıl Akbelen ormanı maden araması için yok ediliyor.

Nasıl oluyor diyorum: Dünya da enflasyon düşerken biz de artıyor hatta katlanarak artıyor; dünya da yapılanlara ters ne yaptık da enflasyon düşmek yerine katlanıyor?

Kanada’daysa, orman yangınları var, hükümet eleştiriliyor ama ormanlaşma devam edecek.

Ormanları bizden çok daha büyük oranda olan Kanada, Vancouver, ormanların korunmasını, ormanlaşmanın artmasını tartışıyor; biz de ormanlarımızın çok daha küçük olduğu ülkemizde, ormanlar yok ediliyor.

Hayat Pahalılığı

Ekonomiye geçelim.

IMF’nin son raporuna göre, küresel enflasyon düşüyor. Bu yıl, geçen yıl 8.7 % enflasyonun 6.8%’e, 2024’de de 5.2%’ye düşeceği tahmin ediliyor.

Fakat, enflasyondaki düşmenin ekonomiye olan meydan okumalardan biri olduğu, “hayat pahalılığı krizi” dahil diğer risklerin devam edeceği de ön görülüyor.

IMF raporuyla eş zamanlı olarak T.C. Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, yıl sonu enflasyon tahminini 23%’den 58%’e çıkardığını açıklıyordu.  Nedeni için ‘tahmin yaklaşımı’ dese de bunun kendinden önceki yönetimin yanlış hesaplamadı anlamına geldiğini biliyoruz.

Erkan’ın açıklamasını doğru bulan ciddi ekonomistlerin, bu yükselişi ‘yanlış ekonomi politikasının sonuçları’ olarak görürken, enflasyonun 2024’de de düşmeyeceğini vurguladıklarını ve faizin niye 17.5%’da kaldığı sorusunu da sorduklarını not edelim.

Vancouver’da oturduğum kahveden IMF enflasyon raporu ve Erkan’ın enflasyon açıklaması temelinde Kanada ve Türkiye’yi karşılaştırıyorum. Kafamda dün gittiğim süper marketlerden ve benzincilerden not aldığım fiyatlarda var.

Nasıl oluyor diyorum:

Dünya da enflasyon düşerken biz de artıyor, hatta katlanarak artıyor,

Dünya da yapılanlara ters ne yaptık da enflasyon düşmek yerine katlanıyor.

Daha da önemlisi, bizim insanımızdan 7 kat daha fazla geliri olan kahvemden baktığım insanlar için temel ihtiyaçlardan benzine kadar geçim ve fiyatlar daha ucuz.

Tersine çevirip bir kere söyleyeyim: nasıl oluyor da ülkemizde temel ihtiyaç maddeleri ve benzine ödenen para, bizden 7 kat zengin Kanada’dan daha fazla oluyor; enflasyon katlanarak yükseliyor?

Türkiye, Kanada’dan daha pahalı.

Sürekli fakirleştirilen ülkemin insanı, karşımdan geçen insanlardan daha pahalı bir hayatı yaşamak zorunda.

YAŞAM TARZI VE FESTİVALLER

Gittiğim yerlerde kitapçılara ve halk kütüphanesine gitmeyi severim.

Kahvem elimde Vancouver Halk Kütüphanesine gidiyorum.

Hep yaptığım gibi kentteki kültürel faaliyetlerin bilgilerini ve tanıtımlarını içeren parasız dağıtılan gazeteye bakıyorum.

Kalın bir gazete.

Çok kültürlüğü, farklılığı kapsayan bir sürü konserin, festivalin, sinema ve tiyatro gösterisinin, konuşmaların ve etkinliklerin bilgisi var.

Ülkemizde, kadına, gence, farklı olana şiddet artarken, küçücük çocukların evlendirme haberlerini alırken, festivaller, konserler yasaklanırken, burada tersine tüm sorunlarına rağmen çok kültürlülük, farklılıkları kapsayıcı kamusal hayat bir devlet politikası.

Vancouver’dan bakınca, Kanada-Türkiye karşılaştırması yapınca, başta hayat pahalılığı olmak üzere ülkemizde indirgendiğimiz durum daha da vahimleşiyor.

Yok edilen ormanlar, fakirleştirilen ve şiddete, vicdansız zamlara mahkûm edilen insanlar, yasaklanan festivaller, engellenen kültürel zenginlik: ülkem, ülkemin mutsuzlaşan, içine kapanan, ay sonunu nasıl getireceğim, ödemelerimi nasıl yapacağım, bu festival ya da konser de yasaklandı diyen, bu durumu hiç mi hiç hak etmeyen insanları.

Vancouver’dan bakınca, Kanada-Türkiye karşılaştırması yapınca, başta hayat pahalılığı olmak üzere ülkemizde indirgendiğimiz durum daha da vahimleşiyor.

Coğrafya kaderdir, doğru.  Ama, ülkemin, ormanlarının, canlılarının, doğasının, insanının düşürüldüğü bu durumu coğrafya izah etmiyor.

Nasıl yönetildiğimiz, yönetim tarzı ve anlayışı, yönetenlerin muhalefet dahil tercihleriyle ilgili bir durumla ve bu durumun yarattığı garip bir ikilemle karşılaşıyorsun Vancouver’dan ülkeme baktığınız zaman.

Eserlerinden çok öğrendiğim İbni Haldun’a da haksızlık yapmayalım.

O da sadece ‘coğrafya kaderdir’ diyenler, benim söylediğimi çarpıtıyorlar diyor: başta Mukaddime, ben her zaman coğrafya ve yönetim ilişkisini ön plana çıkarttım.