Pazar Politik

Murat Menteş’in Antika Titanik’inde Trans-Gerçeklik

Abone Ol
Menteş’in tutamaksız evreninde, kahramanlar çevrelerindeki hiçbir şeyin algısı ile varlığı arasındaki derin ayrımı sıfırlayamıyor. İç içe geçmiş alt ve üst kurmacaların, farklı anlatıcılarca dile getirildiği Antika Titanik, kişinin çevresi kadar kendisine yabancılığının tanıklığı. Menteş’in tutamaksız evreninde, kahramanlar çevrelerindeki hiçbir şeyin algısı ile varlığı arasındaki derin ayrımı sıfırlayamıyor. Her şey, bakıldığı yere göre değişiyor, ölüm görünen ölümsüzlüğe, güzel görünen çirkine, zeki görünen aptala. Bakılan yerin konumu kadar, ilerleyen zaman da gerçekliği bir transformasyona sokuyor. En vurucusu da, ben’in kendi dönüşümü. Dışta her şey konum ve zamana göre değişirken, konumu ve zamanı kendi zihninde tartıp ona göre gerçekliğe uygun yargılar üretecek ben’in kendisi de değişiyor. Bu bir Menteş Sistemi. Tıpkı Güneş Sistemi’nde dünyanın bir yandan kendi çevresinde dönerken bir yandan Güneş’in etrafında dönmesi, bu sırada da Güneşin, daha büyük bir yıldızın çevresinde dönmesi ve o yıldızın da başka bir yıldızın çevresinde dönüyor olması ve bu silsilenin nereye kadar uzandığının bilinmemesi gibi. Her bileşen aynı anda değişiyor, böyle bir sistemde hareket etmeyen/dönüşmeyen hiçbir şey kalmıyor. İşte Menteş Sistemi’nde tutamak bu şekilde ortadan kalkıyor. Bu evrende sabit bir gerçeklik yok, gerçeklik sürekli bir oluş halinde; Antika Titanik’teki tek gerçeklik, trans-gerçeklik.  “Çünkü Titanik gerçekte bir gemi değil.”[1] Sürekli değişen bir gerçeklikte, sahte olan neye göre sahteliğini korur? Sahte de, tıpkı gerçek gibi sürekli değişiyorsa, Menteş’in bu kitapta ürettiği “Sinbad Tesadüfü” gibi, gerçekle aynı anda, aynı koordinatlara denk gelerek mi gerçek olduğuna inandırır yoksa sahte, durağanı kavramaya yatkın akıllarımıza, kendisini bir durağanlık olarak sunarak mı gerçekten daha inanılabilir bir mevki kazanır? Menteş bu konuda kesin tarafını belli etmez fakat örneklemeleri sahtenin akla, gerçeğin eyleme daha uygun düştüğüne işaret eder gibidir. Gerçeklik, ben’in istenci dışında sürekli değişirken, sahte, bir uydurma olduğundan değişime direnebilir. İlki var olmak için bir zihne gereksinim duymazken, ikinci arı bir zihin ürünüdür. Zihinde olmayan, zihinden kaçarak sürekli değişirken ve ele avuca gelmezken, zihin ürünü olan zaten zihne en doğru gelecek biçimde üretilmemiş midir? Menteş’in Titanik’inde gerçekler hislere, sahte zihne zimmetli gibidir.
Sürekli değişen bir gerçeklikte, sahte olan neye göre sahteliğini korur?
Antik Titanik, sonunda gerekçelerini açıklayacağı gerçeküstücü bir şaşaayla, Titanik’in dört bacasından da kan püskürterek açılır. Dünyanın gelmiş geçmiş en pahalı cruise yolculuğunda, küresel toplumun fiziksel şiddete en uzak görünen kaymak tabakası, vals yapmak üzere fraklar, döpiyesler kuşanmış yetmiş yaş üzeri bedenleriyle, CNN International kameraları önünde, kristal avizelerin, granit zeminlerin, kırmızı halıların, Çin porselenlerinin ve gümüş çatal bıçakların yarattığı elit atmosferde canlı yayında birbirlerine bıçaklar, baltalar, kasaturalar, gürzlerle saldırırlar. 2019’un 10 Nisan’ında, ilkinden çok daha lüks bir Titanik’te yaşanan bu ilkel vahşet – Rousseau’nun “soylu vahşi”sinin izdüşümleri değil, soysuz bir vahşet -, uygarlığın vahşilik karşısındaki tarihsel kazanımlarının tümünü geri alır. Uygarlığın Nobelli akademisyenlerinin, Hollywood yıldızlarının, Şeyhlerinin, Güzellik Kraliçelerinin rekabet ettiği bu Survivor yarışmasında uygarlığın yapısökümünden başkası yok: Büyük ödül ise hayatta kalmak. Birbirlerini öldürüyor görünürler, oysa o sırada tümü ölümsüzleşmekteler.
Yirmi birinci yüzyılda artık dünyayı yazarak değiştirmenin olanağı yok, bu imtiyaz terörist eylemlere geçti. Terörist eylem, televizyon ve internet üzerinden gerçekleştirildiğinde, kendi dar eylem alanını aşarak küreselleşir.
 Yirmi birinci yüzyılda artık dünyayı yazarak değiştirmenin olanağı yok, bu imtiyaz terörist eylemlere geçti. Terörist eylem, televizyon ve internet üzerinden gerçekleştirildiğinde, kendi dar eylem alanını aşarak, bir hamlede küreselleşir. Öldürülen otuz ya da yüz kişi, yerel bir cinayet maktulü olmaktan çıkarak, küresel bir tehdide, izleyenlerin yaşamlarını geri dönüşsüz şekilde dönüştürecek göstergelere ve görüntülere dönüşür. Dünyada bir devrim yapmanın çağdaş biricik yolu budur: Medya dolayımında etkisi binlerce kez arttırılmış terörist eylem. Ve bu eylem, Pakistan’da ya da Suriye’de bir birim küresel etki yaparken, Batılı seçkinlerin Titanik partisinde yapıldığında yüz bin birim küresel etki saçar. “Dejenere Ejderler” adlı terör örgütü, Titanik’in sansasyonel ikinci yolculuğu canlı yayınla tüm dünyaya duyurulurken ortaya çıkar ve uygarlığın en imtiyazlı ve seçkin kitlesine, güverteye yığdıkları bıçaklar, baltalar, oklar, kamalar, gürzler, testereler arasından istediklerini ellerine alarak yedi dakika içerisinde bir kişinin cesedini ya da başını getirmelerini emreder. Bunu başaranlar hayatta kalacak, diğerleri öldürülecektir. Sansasyonun türevini alan Dejenere Ejderler, Titanik’in tüm dünya tarafından izlenen macerasında eli artırmaktadır. Bu elin kare ası ise Dejenere Ejderlerin gemiyi ele geçirdiğini canlı yayında kafasına dayanmış bir silah eşliğinde dünyaya duyuran ünlü anchorwoman’ın başının cümlesi biter bitmez her izleyicinin evindeki ekranda aynı anda patlayarak kemik ve beyin parçalarına ayrılmasıdır. Her terörist eylem gibi bu da medya ölçeğinde en yüksek etkiyi sağlamak adına tasarlıdır. Namludaki mermi, dramatik açıdan en optimum zamanda ateşlenir: tüm ışıklar merminin hedeflediği nesneye yöneldiğinde. Terör, uygarlığı büker. “Belki bir gün 15 dakikalığına kendimiz oluruz?”[2] Yalancı anlatıcıların, kafası karışık kahramanların, kendisi hakkında bile dünya hakkında bildiklerinden fazlasını bilmeyenlerin anlattıklarından oluşan, güvenilmez bir metin Antika Titanik. Herkes ve her şey birbirinin yerine geçmiş. Gerçek nedir, nerededir belirsiz. Gerçeğin kendisi yok, onu gösterdiğini iddia eden gösterenler var. Fakat bu gösterenler her defasında farklı bir şey gösteren güvenilmez gösterenler. Birden fazla şeyi gösteren, boş bir gösterendir, öyle değil mi? Göstermediğini gösterdiğini iddia eden göstergeler dünyasında insan neyden emin olabilir ki? Bu evren dengesizliğin, kararsızlığın, pekinsizliğin, tutamaksızlığın evrenidir, tüm göstergeleri yüzer gezer. Tıpkı sahte Titanik’in Atlas Okyanusu’nun yüzeyinde yüzdüğü gibi, onlar da bir simülasyon evreninin yüzeyinde yüzüyorlar ve Antika Titanik bir suya yazı yazma girişimi. Hiçbir kahramanın aynı anda hızını ve konumunu bilmiyor. Görüntünün içeriğe galebe çaldığı bir evrenin betimlemesidir Antika Titanik. Ömrü boyunca elde ettiği uluslararası başarıları, kazanımları, ödülleri, tanınırlığı pörsümüş, ihtiyarlamış bedenlerini yepyenileriyle değiştirebilmek uğruna tüm kimlikleriyle birlikte silmeyi kabul eden seçkinler…belleğini yitirmiş bedenler, varolmayan terör örgütlerini var gösteren kitle iletişim araçları…olmayan terör eylemlerini gerçekleşmiş gösteren televizyon yayınları… terör örgütü üyesi olmayan sahte taşeronlarının örgütler adına gerçekleştirdikleri terör eylemleri…kendisini iyileştirmek için giriştiği eylemleri intihar olarak algılananlar…hayalet/gölge yazarlar…kendi kendisini her seferinde bir başka isimle, bir başka kişi olarak sunanlar…ölümsüzlüğün sırrını kendilerini ölmüş göstererek koruyanlar…kurşunlanarak, baltayla kafası kesilerek, bıçaklanarak öldürülüp hiçbir şey olmamışçasına yaşamlarına devam edenler…cesedinin “Sinbad tesadüfü”yle koca okyanusta, aylardır dünyanın her yerinde aradığı sevgilisinin içinde bulunduğu gemiye atılan ve o gemide bir başka bedene bürünerek sevgilisini geri alanlar dünyasıdır bu. Tanıdığımız, bildiğimiz evrenin tüm kuralları alt üst edilir gibi görünür ama aslında bu bizim zihnimizin bir oyunudur. Yirmi birinci yüzyılında sahtenin gerçeği yerinden eden ve onun yerine geçen simülasyon dünyasında Antik Titanik bir fantezinin değil, yaşanılan hâlihazırdaki dünyanın tasviridir. Bu dünyada her şey kitle iletişim araçları dolayımında algılanır. Kitle iletişim araçlarıyla dolaşıma girebilmenin şartıysa, herkesin algılayabileceği kadar sığ ve herkesin ilgisini çekebilecek kadar sansasyonel olmaktır.
Antika Titanik, sığlığın da karmaşık olabileceğini ve zekice anlatıldığında derin görünebileceğini kanıtlar.
Antika Titanik, sığlığın da karmaşık olabileceğini ve zekice anlatıldığında derin görünebileceğini kanıtlar. Yüzeyin röntgenini çekerken, onun aynı zamanda ne kadar yüzer gezer olduğunu gösterir. Yetkin bir anlatıcının, romanını birden çok anlatıcı üzerinden çıpasız bir şekilde, her kahramanın, olayın ve kurumun aynı anda, değişirlerken, kendi öz’lerin var olmadığını, tümünün yüzeye ilişkin değişken birer göstergeden ibaret olduklarını haykırırlarken, yani romancının tüm başvuru kaynakları saçılırken, onlardan yine de tutarlı bir olay örgüsü ve bir anlatı oluşturabilme girişimidir. Simülasyon, gerçeği büker.  --- [1] Murat Menteş (2018) Antika Titanik, April Yayıncılık, 2018, s.294 [2] Murat Menteş (2018) Antika Titanik, April Yayıncılık, 2018, s.130