Grup, birkaç haftadır hareketin iki kilit lideri arasındaki bir anlaşmazlıktan kaynaklı, cemaatin liderinin kim olacağı konusunda bir sürtüşme ve anlaşmazlık yaşıyor.
Mısır'daki Müslüman Kardeşler, 2013 yılında iktidardan indirildiğinden beri birçok sorun ve zorlukla karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Her zaman en uyumlu, disiplinli ve bütünlüklü İslamcı bir yapı olmakla övünen hareket, şimdi Mısır rejimiyle olan çatışmanın ve iç iktidar mücadelesinin bir sonucu olarak derin bölünmeler ve anlaşmazlıklar yaşıyor.
Grup, birkaç haftadır hareketin iki kilit lideri arasındaki bir anlaşmazlıktan kaynaklı, cemaatin liderinin kim olacağı konusunda bir sürtüşme ve anlaşmazlık yaşıyor: Müslüman Kardeşler'in vekili olan İbrahim Münir, Müslüman Kardeşler’in fiili lideri, Mahmud Hüseyin, İhvan’ın maliyesi ve medyasını kontrol eden eski Genel Sekreter.
Çatışma ve bölünmeler, Müslüman Kardeşler'in geleceği ve özellikle ülke içinde ve bölgesel olarak karşı karşıya kaldığı şiddetli baskı ve dışlama konusunda bir takım soruları gündeme getirdiği gibi hareketin birlik ve beraberliğini koruma becerisi hakkında da bazı sorgulamaları beraberinde getiriyor.
MEVCUT KRİZİ ÇÖZMEK
Münir’in 10 Ekim 2021'de altı önde gelen liderin üyeliğini askıya alması, yönetsel ihlâller nedeniyle soruşturma açılmasını talep eden bir açıklama yayınlaması Müslüman Kardeşler’de kriz çıkardı. Görevden alınan liderler Mahmud Hüseyin ve cemaatin Şura Konseyi'nin diğer beş üyesiydi: Midhat el Haddad, Hammam Ali Yusuf, Recep el Benna, Memduh Mebruk ve Muhammed Abdülvehhab. Bu isimlerin hepsi Mısır dışında ikamet etmekte.
Hareketi uzun süredir yöneten Mahmud Hüseyin'in örgütsel ağırlığı ve gücü göz önüne alındığında, karar son derece şaşırtıcıydı. Ancak yöneticiliği askıya alınan liderler Münir’in kararına karşı geldi ve onu cemaatin liderliğini vekâletle yürüttüğü liderliğinden azlettiklerini belirten bir bildiri yayınladı. Münir kararı reddedip geçersiz olduğunu ilan ederken Hüseyin ve grubunu hareketin yönetimini ele geçirmeye çalışmakla suçladı.
Sonuç olarak Müslüman Kardeşler, Münir’in liderliğini yürüttüğü Londra'daki kanadı ile Hüseyin ve 2013 darbesinden bu yana sürgünde olan İstanbul'daki kanadı şeklinde ikiye bölündü. Her iki taraf da meşru ve harekete liderlik etmesi gereken tarafın kendisi olduğu iddiasında ve hareketin tabanı da kimi takip etmesi gerektiği konusunda bölünmüş durumda.
Hüseyin, İhvan'ın İstanbul'daki örgütsel faaliyetlerini yürüttüğü, finansal varlıklarını kontrol ettiği ve medya kuruluşlarını denetlediği kanadının kontrolünü elinde tutuyor. Bu baskın kontrol, son sekiz yıl boyunca hareket üzerindeki hâkimiyetini pekiştirmesini sağladı. Öte yandan Münir, Müslüman Kardeşler'in uluslararası ağını denetlemekte ve neredeyse elli yıldır Batılı ülkelerde yaşadığı için yabancı hükümetlerle iyi ilişkilere sahip.
İlginç bir şekilde, her iki lider de Kardeşler içindeki muhafazakâr olduğu söylenen kanattan. Münir, organizasyondaki sembolik konumu ve tarihi rolü nedeniyle gençler arasında daha fazla destek görüyor.
LİDERLİK ARAYIŞI
Bölünme, Müslüman Kardeşler içinde yeni değil. Aslında, liderler ve üyeler arasındaki grupsal ve siyasi bölünmeler, 1928'de kurulan hareketin kendisi kadar eski. Bununla birlikte bu tür bölünmeler, geçtiğimiz on yılda ve hareketi paramparça eden, hareketin tabanı ve yönetimi arasında anlaşmazlıklar yaratan 2013 darbesinden bu yana Müslüman Kardeşler içinde yeni kural haline geldi.
Geçmişteki anlaşmazlıklar, esas olarak hareketin siyasi strateji veya taktikleriyle (örneğin, seçimlere katılıp katılmama veya boykot etme, rejim baskısına nasıl yanıt verileceği vb.) ilişkiliyken son yıllardaki ihtilaflar ise daha çok hareketi kimin yöneteceği, finansal varlıklarını kimin kontrol edeceği, medya kuruluşlarını kimin yöneteceği ve gündemini kimin tanımlayacağına ilişkin görünüyor.
Bölünme, Müslüman Kardeşler içinde yeni değil. Aslında, liderler ve üyeler arasındaki grupsal ve siyasi bölünmeler, 1928'de kurulan hareketin kendisi kadar eski.
Hareketin eski vekil lideri Mahmud İzzet’in tutuklanmasının ardından Eylül 2020'de İhvan'ın liderliğini vekâleten yürüten Münir, hareketin içinde gerçek bir güce sahip değil. Müslüman Kardeşler üyelerinden bazılarına göre, Münir’i emanetçi olarak hareketin başına geçirme ve vitrin süsü olarak kullanma fikri, Mahmud Hüseyin'e aitti. İhvan'ın eski bir üyesi ve hem Münir’i hem de Hüseyin'i açık bir şekilde eleştiren Şeyh İsam Telime’ye göre Hüseyin, Münir’i hareketi ele geçirmek ve kendi amaçları doğrultusunda yönetmek için bir araç ya da atlama taşı olarak kullandı.
Diğer üç neden, hâlihazırdaki krizi öncekilerden farklı kılıyor. Birincisi, bu son anlaşmazlığın tarafları, parti liderliğinin en üst seviyesinden olan insanlar, hâlbuki liderlik geçmişte daima anlaşmazlıkları yumuşatma ve bölünmelerin önüne geçme eğilimindeydi. Müslüman Kardeşler, liderliğine değer veren bir harekettir ve üyeler liderlerinin rehberliğini ve talimatlarını takip etme eğilimindedir. Ancak bu sefer taban, hareketin kontrolünü ele geçirmek için savaşan taraflar arasında arada kalmış görünüyor.
İkincisi, liderler arasındaki bölünmeler kamuoyunun gözü önünde cereyan ediyor, her bir kanat diğer kanadı karalamak ve itibarını zedelemek için bir kampanya yürütmekte. Disiplinli ve gizli bir örgüt olan Müslüman Kardeşler, iç farklılıkları ve anlaşmazlıkları etkisizleştirme ve bunların kamuoyunun dikkatini çekmesini engelleme eğilimindedir ama aynı zamanda birleşik ve uyumlu bir hareket imajını korumaya da arzuludur. Fakat şimdi hareket, liderlerin anlaşmazlıkların kamuoyuna intikalini engelleyemedi ve bu, tabanda bir infial yarattı.
Üçüncüsü, bu kriz, Müslüman Kardeşler'in benzeri görülmemiş bir baskıyla ve Mısır rejimi tarafından şeytanlaştırıldığı bir zamanda ortaya çıktı. Geçmişte baskı, Kardeşler'in taban içindeki dayanışmayı artırır ve daha fazla uyum kazanmasına yardımcı olurken, 2013'ten bu yana karşılaştığı aşırı baskı, onu parçaladı ve siyasi stratejisini önemli ölçüde etkiledi.
YÜZEYİN ALTINDA
Müslüman Kardeşler'in mevcut krizi, hareketin on yıllardır çektiği sıkıntıların ve daha derin yapısal sorunların bir yansımasıdır. Bu konuda dört temel konuya değinmeye değer. Birincisi, grup örgütsel katılık ve elastikiyet yoksunluğu sorunu yaşamaktadır; bu, iç ve dış zorluklara yanıt verme yeteneğini önemli ölçüde etkileyen bir hakikattir. Hareketin karar alma süreci, esas olarak kaynaklarını kontrol eden ve faaliyetlerini yöneten küçük bir liderler grubu tarafından yürütülür. Bu iç çember, 16 üyeden oluşan Genel Rehberlik (Genel Mürşid) ve Rehberlik (İrşad) Bürosu'ndan oluşur. Her iki kurum da Şura Konseyi benzeri diğer kurumların aleyhine geniş kapsamlı yetkilere sahiptir. Bu nedenle Genel Mürşid ve İrşad Bürosu üyeleri tutuklandığında hareket felç olur ve siyasi gelişmelere hızlı yanıt veremez hale gelir. İhvan liderliğinin birinci, ikinci ve üçüncü kademelerinin çoğunun tutuklandığı ve hareketi kargaşaya sürüklediği 2013 darbesinden sonra durum buydu.
İkincisi, Kardeşlik, iç şeffaflık ve hesap verebilirlik konusunda net kurallardan yoksundur. Liderliğe sadakat, itaat ve körü körüne güveni içeren özellikler, hareketi yöneten örgütsel kültür ve değerler kodu, lidere sınırsız ve kontrolsüz güç verir. Sonuç olarak, liderlik, kararlarının veya eylemlerinin üyeler tarafından sorgulanması veya meydan okunmasını beklemez. Aslında, bu kararlara meydan okumaya veya sorgulamaya cesaret edenler, dışlama, marjinalleştirme ve bazen de şeytanlaştırma ve ihraç etmeye eğilimlidir. Kardeşler bu çerçevede, son birkaç yılda eski cumhurbaşkanı adayı Abdülmunim Ebu’l Futuh de dâhil birkaç önemli şahsiyeti ve onlarca genç üyesini ihraç etti.
Müslüman Kardeşler'in mevcut krizi, hareketin on yıllardır çektiği sıkıntıların ve daha derin yapısal sorunların bir yansımasıdır.
Üçüncüsü, Kardeşlik, iç ve dış zorluklara nasıl yanıt verileceği konusunda net bir vizyona ve tutarlı bir stratejiye sahip değildir. Liderlik bitkindir çünkü sürekli rejim baskısı ve bölgesel dışlanmışlıktan kaynaklanan gündelik sorunlarla uğraşmaktadır. Bu sıkıntılı zamanlarda birliğin nasıl sürdürüleceği konusunda net bir strateji geliştirilemedi. İhvan liderliği darbeyi durduramamış ve siyasi sürece adapte olamamıştır, aynı zamanda hem yurtiçinde hem de bölgesel olarak desteğinin çoğunu kaybetmiştir.
Dördüncüsü, hareketinin genç neslinin yabancılaşmasıdır. Son birkaç yılda, hareketin alt kademeleri arasında terfi, liyakate dayalı veya üyelerin niteliklerine bağlı değildi; daha ziyade, liderliğe olan bağlılıkları ve inançlarıyla bağlantılıydı. Bu tutum, İhvan'ı karar alma süreçlerine taze kan ve fikirler sokmaktan mahrum bırakmış, bu da stratejisini ve siyasi taktiklerini etkilemiştir. Böyle bir tutum genç üyeleri yabancılaştırdı ve onları Kardeşliğin liderliğinden memnuniyetsizliğin bir işareti olarak ya hareketi terk etmeye ya da pasif bir tutum almaya zorladı. Aslında hareketin 2013'ten bu yana siyasi, sosyal ve örgütsel kayıpları çok büyük ve genç üyelerin güvenini yeniden kazanması ve örgütsel ağını yeniden inşa etmesi yıllar alacak.
GELECEKTEKİ ZORLUKLAR
İhvan içinde sürmekte olan liderlik savaşını Münir'in mi yoksa Hüseyin'in kanadı mı kazanacağına bakılmaksızın, hareket öngörülebilir gelecekte birçok kronik sıkıntılarla karşı karşıya. Birincisi ve en önemlisi, liderliğin 2013'ten bu yana yaşadığı birçok bölünme ve kırılmadan sonra hareketi birleştirme yeteneğidir. Bu bölünmeler sadece ideolojik veya politik değil, aynı zamanda örgütsel ve stratejiktir. İhvan'ın önde gelen üyeleri on yıllardır ilk kez birden fazla ülkeye, büyük ölçüde Türkiye, İngiltere, Malezya, Sudan ve Katar'a dağılmış durumda. Hareket artık üyelerinin kontrolünde değil, özellikle de devam eden bölünmeler yüzünden inancını yitiren gençler hareketten kopuyor. İhvan'ın Türkiye'deki ofisine yeni seçilen genç bir lider olan Heysem Said’e göre, yeni liderliğin ana görevi, hareketi yeniden bir araya getirmek ve birleştirmektir.
İkincisi, hareketin liderliği, sekiz yıldır cezaevinde çile çekmekte olan siyasi mahkûmlarının ne olacağı sorunuyla karşı karşıya. Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi rejimi altında binlerce mahkûm acı çekiyor. Örgüt üyeleri, bu mahkûmların ve ailelerinin acılarını sona erdirmede başarısız olduğu için liderliği itham ediyor. Sisi rejiminin Müslüman Kardeşler ile uzlaşma noktasında hiç renk vermediği doğrudur; ancak hareketin liderliği şu ana kadar, tutukluların serbest bırakılması için rejime baskı uygulayabilecek ciddi adımlar atmadı veya bir girişimde bulunmadı.
İhvan içinde sürmekte olan liderlik savaşını Münir'in mi yoksa Hüseyin'in kanadı mı kazanacağına bakılmaksızın, hareket öngörülebilir gelecekte birçok kronik sıkıntılarla karşı karşıya.
Üçüncüsü, Müslüman Kardeşler önemli ölçüde düşmanca ve uzlaşmaz bir bölgesel ortamda mücadele yürütmektedir; bu, hareketin Sisi rejimi içinde manevra yapma ve siyasi kazanımlar elde etme kabiliyetini etkiledi. Türkiye ve Katar gibi Müslüman Kardeşler'e sığınma hakkı tanıyan ve destek sağlayan ülkeler bile kendilerini Mısır rejimiyle ilişkilerini yeni bir değerlendirmeye tabi tuttular ve bu da grubun siyasi yeteneklerini etkiledi. Dahası, hareketin liderliği, siyasi tutsakların acılarına son vermek ve Sisi rejimine onları serbest bırakmasını sağlamak amacıyla baskı yapmak için uluslararası desteği seferber etme konusunda acınası bir şekilde başarısız oldu.
Elbette Müslüman Kardeşler'in mevcut krizinin derin köklerine inilmediği ve sorunları derinlemesine ele alınmadığı takdirde hareket, önümüzdeki yıllarda daha fazla sorun ve bölünme yaşayacak, geleceği belirsiz kalacaktır.
(Çeviri: İslam Özkan)