6 partinin birlikteliği siyasi tartışma alanlarında “vatanseverlik”, “milliyetçi olmadan vatansever olmak” ve “vatanseverlik-ötekileştirici milliyetçilik karşıtlığı” soruları üzerine ilginin artmasına neden oldu.
CHP Lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nun davetiyle İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA, Gelecek Partisi liderlerinin 12 Şubat günü Ankara’da, Ahlatlıbel Tesisleri’nde bir araya gelmeleri ve 5.5 saat süren toplantılarından sonra birlikte çektirdikleri fotoğrafları, “
yarının Türkiye’sini inşa etmek için önemli bir adım” ve
Türkiye siyasi tarihinde yerini alma potansiyeli taşıyan etkili bir siyasi hamleydi.
Bu toplantı üzerine çok sayıda yazı yazıldı, yorum yapıldı.
Kılıçdaroğlu’nun bu toplantıyla ilgili topluma vereceği mesajları dinledikten sonra yazmaya karar verdim.
15 Şubat günü
Grup Toplantısı’nda konuşan
Kılıçdaroğlu şöyle diyordu: “Altı başkan bir bildiri imzaladık ve bunu kamuoyuyla paylaştık. Bütün vatandaşlara şunu söylemek istiyorum;
iyi ki bu ülkede muhalefet var. İktidar her yönetimde ama
muhalefet sadece demokratik yönetimlerde olur. Biz tüm iftiralara rağmen bir araya geldik.
Bizi bir araya getiren vatan sevgisi. Biz
haksızlığın hukuksuzluğun olmadığı bir ülke istiyoruz.
Parlamentonun saygınlığını istiyoruz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını soracağız...
intikam duygusuyla hareket etmeyeceğiz, demokrasiyle hesap soracağız. 28 Şubat 13.30'da 6 lider buluşacağız. Her şeyi düzelteceğiz. Ekonomiyi ayağa kaldıracağız.
Ne ezen, ne ezilen, insanca hakça bir düzen inşa edeceğiz. Adaleti sağlayacağız. 6 lider olarak ahdettik. Altında imzamız olan bu belgeyi saklayın, torunlarınıza gösterin...deyin ki, şu an sen böyle düzgünce yaşıyorsanız, onların sayesinde”.
Kılıçdaroğlu’nun mesajı açık, net ve etkiliydi. Önem verdiğim ve italikle altını çizdiğim yerlerin içinde mesajının en etkili yeri “
bizi bira araya getiren vatan sevgisi” tümcesiydi.
VATANSEVERLİK-ÖTEKİLEŞTİRİCİ MİLLİYETÇİLİK KARŞITLIĞI
Altı parti liderinin bir araya gelmesi, birlikte fotografları, müzakere yoluyla ortak akıl araması, tek lider değil, aksine işbirliği ve birlikte çalışmaya dayanan liderlik anlayışını sergilemesi, ve 28 Şubat günü açıklayacakları “
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” önerisini birlikte hazırlamaları siyasi açıdan çok önemli.
Siyasi açıdan niye önemli olduğuna döneceğim, ama ilk altını çizmek isteğim nokta Kılıçdaroğlu’nun “
vatan sevgisi” vurgusudur.
Niye Millet İttifakı, niye altı partinin birlikte çalışması, niye birlikte siyaset yapma tercihi sorularının
felsefi-kuramsal bir yanıtı da var. Bugünün yıkıcı kutuplaşmış, güvenin yerine korkunun ve kaygının aldığı, işsizlik, güvencesizlik, fahiş fiyatlar ve faturalar altında ezilen insanlarımızın sayısının her gün daha da arttığı mutsuzlaşan Türkiye tablosunu olumlu yönde değiştirmek ve dönüştürmek, siyaset ötesi ya da öncesi, vatan sevgisinin, Türkiye sevgisinin, diğer bir değişle,
vatanseverliğin bir gereğidir.
Özellikle muhalefet için vatan sevgisi ya da vatanseverlik vurgusunun önemi üzerine daha önce PolitikYol’da ve diğer yerlerde yazdım.
Son dönemde, Trump Amerika’sı, Modi Hindistan’ı, Orban Macaristan’ı, v.b karşılaştırmalı örneklerde de gördüğümüz gibi, demokrasiden sapnma, otoriterleşme ve sağ populizmle birlikte muhalefeti ve farkı olanı düşmanlaştıran, dışlayan ve ötekileştiren milliyetçiliğin de güçlendiğini ve liderler tarafından tercih edildiğini görüyoruz.
Otoriterleşme ile ötekileştirici milliyetçilik birlikte gelişiyor, güçleniyor.
Bu birliktelik, hem akademik ve kamusal, hem de siyasi tartışma alanlarında “
vatanseverlik”, “
milliyetçi olmadan vatansever olmak” ve “
vatanseverlik-ötekileştirici milliyetçilik karşıtlığı” soruları üzerine ilginin artmasına neden oldu.
Trump, Modi, Orban, vb. öreneklerde,
yönetim tarzlarıyla vatansever olmayan fakat ötekileştirici milliyetçilik örneklerini sergileyen liderler üzerine çalışmalar ve tartışmalar yapılmaya başlandı.
Bugünün Türkiye’sindeyse, altı liderin bir araya gelişi ve birlikte çalışmasıysa, ötekileştirici milliyetçiliğe karşı demokrasiyi savunan kapsayıcı vatanseverliğin bir örneği olarak okunabilir.
Bu tartışmalara ve çalışmalara katıldım, bu bağlamda Türkiye üzerine çalışmaya ve yazmaya başladım.
Türkiye’de de Cumhur İttifakı, söylem ve eylemleriyle ötekileştirici milliyetçiliğin örneğini oluştururken, Millet İttifakı, özellikle, altı liderin bir araya gelmesi, birlikte çalışmaları ve bu beraberliği simgeleyen fotoğrafları da içerik ve simgesel olarak vatanseverliği, milliyetçi olmadan vatansever olunabileceğini, bir başka deyişle “
kapsayıcı vatanseverliğin” bir örneğini sergiliyor.
Cumhur İttifakı’nın ötekileştirici milliyetçiliğine karşı Millet İttifakı ve altı muhalefet partisinin kapsayıcı vatanseverliği, sadece yaklaşan seçimlerin değil, Türkiye’nin geleceğini belirleyen felsefi-siyasal ekseni oluşturuyor.
Altını çizerek vurgulayalım, 20.yüzyılın başından farklı olarak, bugünün dünyasında
vatanseverlilik ve
vatan sevgisi sadece insanı değil, tüm canlıları, doğayı, gezegeni içeren
“yaşamseverliği” kendine öncül alıyor
. Yaşamsal haklara-birlikte yaşamaya-farklılıklar arası toplumsal güvene odaklanıyor
. Yaşam tarzı olarak demokrasi ve demokratik hukuk devletini savunuyor.
Ahlaki benlik-eşit vatandaşlık-kapsayıcı yönetim uygulamasını benimsiyor.
Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda
Atatürk, vizyoner ve dönüştürücü yönetim anlayışıyla
vatanseverliği ön plana çıkartan bir milliyetçilik yaklaşımına sahipti.
Bugünün Türkiye’sindeyse, altı liderin bir araya gelişi ve birlikte çalışmasıysa,
ötekileştirici milliyetçiliğe karşı demokrasiyi savunan kapsayıcı vatanseverliğin bir örneği olarak okunabilir.
Bu nedenle de, Kılıçdaroğlu’nun “vatan sevgisi” vurgusunu önemsemeliyiz ve bu şekilde anlamlandırmalıyız diye düşünüyorum.
MUHALEFET VE İTTİFAK SİYASETİ
Peki, Türkiye siyasi tarihine geçebilecek “12 Şubat Liderler Toplantısı ve Fotoğrafını” siyasi olarak nasıl yorumlayabiliriz?
Beş noktanın altını çizeyim:
Birincisi, ittifak siyasetinin muhalefetin yararına önemi giderek artıyor. Siyasi alanda güçlü iktidar-zayıf muhalefet denklemi, yurt dışındaki Türkiye=AK Parti ve Türkiye=Erdoğan algısı
tümüyle geçerliliğini yitiriyor.
İkincisi, muhalefet eko sistemi içinde gelişen ittifak siyaseti, 1990’ların parlamenter sisteminin içinde yer alan koalisyon ve koalisyon hükümeti kavramlardan
niteliksel farklılık gösteriyor.
İttifak, koalisyon demek değil. Sadece çıkar ve sonuç temelli bir araya gelmeyi değil, aksine, farklı aktörlerin birbirleriyle işbirliği yapması, birlikte çalışması, müzakere etmesi, birbirlerine etki etmeleri, hatta bu süreçte değişmeleri anlamına geliyor.
Kimsesizlerin kimsesi olan bir Türkiye’nin tekrardan yaratılması için çalışmak, bir araya gelmek… Bu gerçekleşirse, şüphesiz ki 12 Şubat, Türkiye siyasi tarihinde yerini “yeni bir dönemin başlangıcı” olarak alacaktır.
Üçüncüsü, farklı siyasi ideolojilere, siyasi kimliklere ve seçmen tabanına sahip partilerin bir araya gelip birlikte çalışmaları muhalefetin Türkiye’ye büyük zarar veren
yıkıcı kutuplaşma sorununu çözme olanağını güçlendiriyor.
Dördüncüsü, Erdoğan’ın mutlak güç-mutlak sadakat ekseninde ve dost-düşman ayrımına dayanan siyasetle sergilediği liderlik anlayışına karşı, hatta tam aksi yönde,
yeni ve farklı bir liderlik anlayışı sergileniyor: gücü paylaşan, müzakere eden, ortak akılı ön plana çıkartan ve ülke için iyi olana dayanan siyaset anlayışını benimseniyor.
Beşincisi, demokratik yönetim,
yerel yönetimlere ve
sivil topluma önem veren ve bu aktörlerle “
kapsayıcı, müzakereci, katılımcı demokrasi” temelinde ilişki kuran bir nitelik kazanıyor. Böylece,
güç paylaşımı, takım yönetimi, liyakat, karar alma süreçlerinin ve toplum yönetiminin merkezine konuluyor.
Altıncısı, Cumhur İttifakı’nın ötekileştirici milliyetçilik anlayışına karşın,
demokratlık ve kapsayıcı vatanseverlik temelli bir siyaset anlayışı benimseniyor.
Kimsesizlerin kimsesi, güvencesizlerin güvencesi, yaşamsallığın desteği olan bir Türkiye’nin tekrardan yaratılması için çalışmak, bir araya gelmek… Bu gerçekleşirse, şüphesiz ki
12 Şubat, Türkiye siyasi tarihinde yerini “
yeni bir dönemin başlangıcı” olarak alacaktır.