'MHP adeta AK Parti tabanına hortum bağlamış'
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 31 Mart seçimlerinin ardından yayınladığı 15 sayfalık “manifesto”ya tepki gösteren Devlet Bahçeli’ye, Davutoğlu’na yakın bir siyasetçiden, 16.5 yıl milletvekilliği yapmış Ayhan Sefer Üstün’den yanıt geldi. “Arızalı” yeni sistemden en fazla MHP’nin istifade ettiğine dikkat çeken Üstün, “MHP adeta hortum bağlamış gibi AK Parti tabanını kendine doğru çekiyor” dedi.
“Üç tane miting yapmadan AK Parti’den devşirdiği oylarla gücünü korumaya çalışıyor” diyen Üstün, “Bu arada maalesef AK Parti söylemleri de MHP’lileşmiş. Onun içinde bu duruma işaret edene saldırıyor. İstiyor ki AK Parti aleyhine yürüyen bu ilişki duyulmasın, görülmesin” ifadelerini kullandı.
Yeni sistemde ‘Güçlü Meclis, güçlü Hükümet’ denirken tam aksine son derece güçsüz bir Meclis yapısıyla karşı karşıya kalındığını belirten Üstün, “Gelinen noktada sistem tıkanmış görünüyor” dedi, siyasilerin içinde olduğu esaslı bir revizyon gerektiğini söyledi.
Üstün’ün son dönem tartışılmaya başlanan yeni sistemde revizyon, Davutoğlu’nun mesajları ve Bahçeli’nin son konuşmasına dair Duvar gazetesinden Nergis Demirkaya’nın sorulara verdiği yanıtları şöyle oldu:
Yaklaşık 16,5 yıl TBMM’de farklı kademelerde görev yaptınız. Son gelişmeleri nasıl izliyorsunuz?
Görülen o ki Meclis’in temel görevlerinden olan ‘Yasama ve Denetim Yetkisi’ adeta işlevsiz hale gelmiş. Meclis etkin bir yasama faaliyeti yapamadığı gibi etkin bir denetim de yapamıyor. Meclis neredeyse siyasi parti liderlerinin salı günleri grup toplantılarında halka seslendikleri bir platform, muhalefet partilerinin sesini duyurmaya çalıştıkları son kürsü haline dönüşmüş. ‘Güçlü Meclis, güçlü Hükümet’ sloganlarının aksine gelinen noktada son derece güçsüz bir Meclis yapısıyla karşı karşıyayız.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin birinci yılında sistemin eksiklik ve arızaları konuşuluyor. En çok şikayet de Meclis’in işlevsiz hale gelmesine dair. AK Parti içinde de eleştiriler var. Hatta askerlik yasasında adeta isyan çıktı. Bu tabloda revizyon tartışmalarını nasıl karşılıyorsunuz?
Aslında işin başında Sayın Ahmet Davutoğlu Meclis’e sunulan Anayasa teklifiyle ilgili endişelerini ve değişiklik önerilerini on sekiz sayfalık bir raporla yetkililere sunmuştu. Kuşkusuz benzer endişeleri taşıyan çok sayıda arkadaş da mevcuttu. Maalesef bu iyi niyetli öneriler dikkate alınmadı. En başında arızalar belliydi. Bu sistem Türkiye’ye özgü gibi gerekçeler öne sürülerek iyi niyetli uyarılara kulak tıkandı. Gelinen noktada da sistem tıkanmış görünüyor. Böylesi büyük sistem değişikliklerinde arızalar çıkabilir, revizyon ihtiyacı doğaldır.
Peki revizyon nasıl yapılmalı? Bunun yapılabileceğine inanıyor musunuz?
Revizyon bir ihtiyacın tezahürü ve yapılacaksa esaslı bir revizyon olmalı. Anayasal bütünlük içerisinde, anayasada ki aksayan maddeler revize edilerek işe başlanmalı. AK Parti grubundan da revizyon ihtiyacına yönelik çıkışları duyuyoruz. Esaslı bir revizyon yapılacaksa bunu siyasilerin işin içinde bulunduğu süreçlerle yapabilirsiniz. Ancak duyduğumuz kadarıyla bu iş için devlet mimarisi içinde fiili olarak en büyük bürokrat konumunda görülen Cumhurbaşkanı Yardımcısı görevlendirilmiş. Bu görevlendirmeye bakarak bir revizyon olacaksa bunun idari ve bürokratik yapılanmaya yönelik, dar çerçeveli bir revizyon olacağını söyleyebiliriz. Bu itibarla esaslı bir revizyon yapılacağı hususunda pek ümidim yok. Oysa sorun daha büyük, sistemin kurgusunda bir sorun var. Hangi sistemi ele alırsanız alın, o sistemin iç bütünlüğüne, ilkelerine, namusuna saygı göstermezseniz o sistemden verim almanız mümkün değildir. Hep söylüyoruz önceki sistemimiz parlamenter sistem olmadığı gibi şimdiki sistemimizin de Başkanlık sistemi olduğunu söyleyemeyiz.
Sisteme dair eleştirilerini yüksek sesle dillendirmeye başlayan Sayın Davutoğlu ne yapıyor, bundan sonra ne yapacak?
Sayın Davutoğlu Başbakanlığı bıraktıktan sonra da ülke meseleleri hakkında önerilerini Sayın Cumhurbaşkanımıza yazılı olarak iletiyordu. Ancak gelinen süreçte bu endişelerini kamuoyuyla paylaşmak üzere on beş sayfadan oluşan bir metni, manifestoyu açıkladı. Bu metin oluşurken benzer endişe taşıyan kişilerle geniş çaplı istişarelerde bulundu. Akabinde YSK’nın İstanbul seçimlerinde almış olduğu yenileme kararı üzerine bir değerlendirme yaptı. Ramazan ayı içerisinde de Anadolu’da ki iftar davetlerine katılarak buralardan mesajlar verdi. Sayın Davutoğlu Başbakanlık, Bakanlık ve Genel Başkanlık yapmış bir siyasetçi. Sözleri dikkate alınmalıydı. Maalesef bu olmadı. Son olarak Elazığ ziyaretinde çok önemli mesajlar verdi. Bu ikazları ülkemizin iyiliği için yapmakta. Elazığ’da adaletten, ekonomik krizden ve yeni sistemin arızalarından bahsetti. Sözleri yoğun bir ilgiyle karşılandı.
Türkiye’nin birçok ilinden, aynı endişeleri taşıyan vatandaşlarımız, sivil toplum örgütlerimiz, çeşitli platformlar Sayın Ahmet Davutoğlu’nu davet ediyorlar. Bundan sonra da bu tür davetlere katılıp fikirlerini açık bir şekilde söylemeye devam edecektir.
Yeni bir oluşum içinde olduğu iddia edilen eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan hakkında suç duyurusunda bulunulmasını, çalışma arkadaşlarına soruşturma açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Basında çıkan bu haberler doğruysa, bir Bakanın bakanlığında yaptığı atamalardan yola çıkarak terör soruşturmasına dahil edilmeye çalışılıyorsa bir hukuk cinayetine imza atılır. Böyle bir kapı açıldı mı bunun nereye varacağı belli olmaz. Kendi boynuna ip geçirmek gibi bir şey. Anayasa olarak bakanların, başbakanın ve cumhurbaşkanının sorumlulukları ve yargılama usulleri net olarak bellidir. Bu girişim bir yerlere yaranmak için yapılmışsa ciddiyetsizlik, bilinçli bir adım olarak yapılmışsa daha büyük hedeflerin ilk adımı olarak görülmelidir. Yargıyı araçsallaştıran tüm girişimlere şüpheyle bakmamız gerekir.
Bu arada Ahmet Davutoğlu’nun konuşmalarına en sert tepki MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’den geldi. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Sayın Davutoğlu’nun söylemleri hem AK Parti içerisine hem de Türkiye kamuoyuna yönelik. Burada bir değerlendirme yapılacaksa öncelik AK Parti içerisinden gelmesi beklenir ama ses alakasız bir yerden MHP Genel Başkanından çıkıyor. Neden? Çünkü yukarıda arızalarını işaret ettiğimiz sistemin kurgulanmasında ve bu sistemle birlikte gelen ittifak yapılanmasında en fazla Bahçeli’nin katkısı ve faydalanması var. Bu sistemle gelen ittifaktan en fazla MHP istifade etmiştir. MHP adeta AK Parti tabanına hortum bağlamış gibi AK Parti tabanını kendine doğru çekiyor. Üç tane dahi miting yapmadan AK Parti’den devşirdiği oylarla gücünü korumaya çalışıyor. MHP tabanının önemli bir kısmı İYİ Parti’ye gitmiş. Bir kısmı da dışarıda bekliyor. AK Parti’den devşirdikleri seçmenle ayakta kalabilmişler. Bu arada maalesef AK Parti söylemleri de MHP’lileşmiş. Onun içinde bu duruma işaret edene saldırıyor. İstiyor ki AK Parti aleyhine yürüyen bu ilişki duyulmasın, görülmesin.
Taban devşirdiğini söylediğiniz MHP’nin ittifaka oy katkısı yok mu?
Aslında bu sorunun cevabı 23 Haziran İstanbul seçimlerinde ortaya çıktı. KONDA gibi seçim sonuçlarını birebir bilen araştırma şirketleri bu duruma işaret ediyor ve MHP seçmeninin büyük bir bölümünün AK Parti adayına oy vermediğini söylüyorlar.
Bunlar da ilginizi çekebilir