Bırakalım yüzde 100 kesin çizgileri, kuraklığın umutsuzlaştırdığı bu günlerde müminler yağmuru Allah’ından istesin. Meteoroloji de bilimsel verileri geliştirerek çalışmaya devam edip insanlığa hep yol göstersin.

Duayen gazeteci Memduh Bayraktaroğlu’nun ülkemizde medyadaki geçmişi kadar siyasi bir tanılılırlığı da vardır. Ben kendisini öncelerden Tercüman gazetesi ve merkez sağ siyasi deneyimlerinden hatırlarım. Şu an ise Youtube’da yaptığı hiciv içerikli cesur programları da sempati ile takip ederim.

Bayraktaroğlu geçenlerde Diyanetin, son günlerde yaşanan ülkemizdeki kuraklığa dair yağmur duası kararını oldukça neşeli bir şekilde hicvetti. Zira meteoroloji verileri, önümüzdeki günlerde Doğu Anadolu bölgemizden itibaren ülkemize yağışlı havanın gireceğini bizlere göstermekte. Bayraktaroğlu dolaylı olarak Diyaneti bilimi istismar etmek ve halkın üzerindeki otoritesini bu şekilde kullanmakla eleştirmekte.

Tabii burada Bayraktaroğlu, anladığım kadarıyla, yağmur konusunun bilimsel verilerin değişmezliği ve yanılmazlığı ile açıklanması gerektiğini, Diyanetin ise siyasi sicili ile bu konuyu kullandığını dolaylı ifade etmekte. Ülkemizde din, popülist siyaset ve taşra milliyetçiliğinde o kadar yoğun kullanılmakta ki bu durum Bayraktaroğlu’nun iddialarına biraz hak verdirmekte.

Hatta dini artık siyasi amaçları için kullananların ve bunlara destek verenlerin Allah inancı ve itikatlarını gerçek anlamda kaybettiklerine ilişkin ateist ve agnostik entelektüellerin düşündürücü analizleri de mevcut. Yani bu durum onlara bile artık pes dedirttirmekte. Ancak tüm bu tartışmaların ötesinde yağmur duası geleneği de Hz. Peygamber a.s dan bu yana devam etmekte.

Bu gündem aslında bana Bayraktaroğlu ve Diyanet örneğinden ülkemizde modernleşme sürecinden buyana çatışan iki zihniyeti anımsattı. Yani Kemalist aydınlanma veya anlaşıldığı kadarıyla 19. Yüzyıl mekanik pozitivist dogma ile İslamcı popülist dogma zihniyetlerini[1]. Bu durum bir bakıma bugün yaşadığımız karşılıklı toplumsal ve siyasal gerginliklerin uzlaşmazlıkların arkasındaki mevcut bakış açısını da teşkil etmekte. Bugünlerde çok popüler olan “nas” yani tartışılamaz dini itikada ilişkin “dogma” nın nasıl ülkemizdeki bilimsel düşüncede de tartışılmaz bir zihniyet yapısına dönüştüğünü birbirlerine benzeştiklerini önceden yazmaya çalışmıştım.[2]
Bugün artık bilim felsefesi dünyasında kesinlik kavramı temelden tartışmalı duruma gelmiştir. Einstein ve Heisenberg’in ardından kuantum fiziği ve dijital keşiflerle kesinlik dönemi kapanmıştır.
Aslında artık bugün bilimsel düşünce de kesinlik kavramı kalkmış durumda. İskoç Aydınlanmacı filozof David Hume (1711-1776) nedensellik-determinizm ilkesinin özde bir kesinlik içermediğini teorileştirir. Takipçilerinden Emile Boutroux ( 1845-1921) tabiat kanunlarının zorunsuzluğu tezini geliştirir. Boutroux, Taha Akyol’un değimi ile burada materyalizm ile iç içe geçirilmiş determinizme karşı tavır koyar.[3] Zaten son dönemlerdeki Kuantum teorisi ve mikro fizikteki gelişmeler yine Akyol’un değimi ile “hiçbir şey yoktan var edilemez varken yok edilemez “ilkesini sarsmıştı. Bu durum bende çağdaş Thomas Bauer’in müphemlik kavramına dünyamızın ve ülkemizin ne kadar gereksiminin olduğunu hatırlattı.[4] Kesinlik, fizikte olduğu gibi dinin anlaşılması ve ideolojilerde de bir katılığı temsil etmekte.

Bugün artık bilim felsefesi dünyasında kesinlik kavramı temelden tartışmalı duruma gelmiştir. Einstein ve Heisenberg’in ardından kuantum fiziği ve dijital keşiflerle kesinlik dönemi kapanmıştır. Bu arada kesinlik takıntısına karşı adeta müphemliği destekler biçimde inananları için kutsal kitapta “Hiçbir şey   hakkında da -ben bunu yarın muhakkak yaparım- deme.  Ancak Allah dilerse (yapacağım de).” Kehf-23-24 ayetini de hatırlatmadan geçmeyelim.

Bırakalım %100 kesin çizgileri, kuraklığın umutsuzlaştırdığı bu günlerde müminler yağmuru Allah’ından istesin. Meteoroloji de bilimsel verileri geliştirerek çalışmaya devam edip insanlığa hep yol göstersin.

[1] Dinde dogma, imanın esaslarını oluşturan itikat demektir. Metafiziksel bağlamda dogma olarak nitelendirilen şeyi kanıtlanmasına gerek yoktur. Dogma kelimesi felsefede ise çoğunluk tarafından kabul edilen yaygın görüş anlamında kullanılır. Nas ve inak kelimeleri dogma ile eş anlamlıdır. [2] https://www.politikyol.com/kemalist-aydinlanma-ve-ronesans/ [3] https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/taha-akyol/biraz-da-felsefe-5370382?sessionid=2 [4] https://www.karar.com/gorusler/ortak-aidiyet-icin-muphemlik-1690838