Değişimin yani mübadelenin geçirdiği işlemi ve izlediği yolu nereye kadar takip edebiliriz? Bir meta kendi kendini mübadele edebilir mi? Peki, metalar insana direnebilir mi? Bu haftaki sayımızda Marks bize, bu sorular ekseninde, metaların başkalaşımından yani dönüşümünden paranın el değiştirmesindeki temellere ışık tutacak. Aslında bir önceki yazıda değişim/mübadele bölümünde girizgâhını yaptığımız mübadele sürecini, meta sahiplerinin iradeleri vasıtasıyla mübadele esnasında zorunlu olarak doğan ilişkilerin para ya da metayı nasıl dolaşım sürecine ittiğini detaylandırma fırsatı bulmuş olacağız. Hazır soruları sormuşken cevaplarını da verelim; 1. Bu değişimin ve dönüşümün sonsuz olduğu varsayımı altında bir döngüyü takip etmekten öteye geçemeyiz. 2. Metalar kendi kendilerini mübadele edemez. Bir meta için en az iki meta sahibi gerekir. 3. Metaların ‘‘şeyler’’ olduğunu defaatle belirtikten sonra tüm şeylerin hiçbir şekilde insana karşı direnme gücü yoktur. Zaten insan, sistemlerle birlikte tüm şeyleri de iradesi altına alan bir varlık olarak sadece doğaya direnme güçsüzlüğüne sahiptir. Para ya da meta dolaşımında, altını para-meta olarak (bkz. bir önceki yazı son bölüm) kabul etmesi analizini basit bir dille anlatma isteğinden kaynaklansa da tüm eser boyunca altının, para-meta olarak doğruluğunu test etmiş ve bu tanımlama kavramsal bütünlüğü desteklemiştir. Burada altının işlevlerinden en önemlisi; söz konusu metaların değer ifadesini nesne haline getirmektir. Metaların küçüklükleri ya da büyüklükleri ne olursa olsun, altın bize bunların nitelleştirilmesinde aynı görevi gördüğü ve aynı zamanda nicel olarak da karşılaştırılabilir hale getirdiğini vermektedir. Şimdi, biz değerin genel ölçüsü ve eş değer biçimlerinin özelliklerini bildiğimiz için bu değer görüntüsünü ifade etme yeteneğinden dolayı özel eş değer meta olarak altını para olarak artık kabul edebiliriz. O zaman metaların ölçümünde kullanılan birim para mıdır? Hayır… Nedenini soracak olursak çünkü paranın insan emeği ile nesnelleşmiş metanın değer biçimini ifade etmesinden dolayı para, bu çalışma süresi esnasında geçen emeğin tam görüntüsüdür. Şöyle ifade edebiliriz;

X kadar A metası = Y kadar Para-meta

Bu denklem bize bir metanın altın cinsinden basit ifadesini vermektedir.  Burada para-metayı, ya para biçimi ya da fiyat olarak değerlendirmemiz gerekir. Fiyat konusundaki vurguyu ileride daha iyi yapacağız. Şu ana kadar yapılan açıklamalarımızda örnek olarak; x kadar a metası = y kadar b metası demiştik. Yukarıdaki denklemde x kadar a metasının para-metaya eşitlenmesi ile ilk durumdaki metaların birbirine eşitlenme süreci bitmiş ve bu denklem ile a metası kendisini diğer tüm metaların içinde bulunduğu döngüden dışlamıştır. Artık onun değerinin bir eş değer genel biçimi vardır yani para… Altının para biçimi yerine geçmesiyle artık farklı ülkelerde farklı hesap birimi olarak karşımıza çıkabilir hale gelmektedir. Türkiye’de Lira, Avrupa’da Euro olarak yasa ile kabullenilmiş para biçimleri kendilerini farklı isim ve değer ile aynı zamanda aynı işlevlere sahip olarak hesap parası olmaktadır. PEKİ, PARANIN FİYATI VAR MIDIR? Hayır, yoktur… Fiyat, bir etiketten ibarettir. Marks, Kapital Cilt I’de şöyle der; ‘‘Fiyat, metada nesnelleşmiş emeğin para ile ifade edilen adıdır’’. Meta sahibi elinden çıkarmak istediği metayı altınla olan ilişkisini hayali olarak belirleyebilir. Altın biçimi düşünsel sürecin sonucu olarak değerin, fiyat ile ifade edilmesine doğru dönüşür. Paranın değeri ile metanın fiyatı arasındaki ilişki ise oldukça basit şekilde ifade edilir. Şöyle ki;  metanın değerinin yükseldiği durumda metanın fiyatı yükselir burada paranın değerinin bir önemi yoktur ancak metanın değerinin sabit kaldığı durumda fiyatlar sadece paranın değerinin değişmesi ile yükselir ya da düşer. Her meta için tek bir genelleme yapmanın doğru olmayacağı gibi değer-fiyat değişiminin temelinin para ile içselleştirilmesi de yanlış değildir. Para sayesinde metanın tüm metalardan kendini dışladığı ve o döngüden kendini çıkardığı gerçeğini, Hegel’in Kavram açısından özgürlüğe geçişi, ıstakozun kendi kabuğunu kırması, ya da çevirinin alamet-i farikasından mıdır bilemem ama Kapital’in iki farklı çevirisinin ilkinde Hieronymus için Adem Baba’dan kurtulmasının ya da diğer çeviride Kilise Babası olarak şeytandan kurtulma zorluğunu aşmasının değişim ve dönüşümünü örneklendirerek Marks, altından paraya geçişte, paraya altının bir kozadan çıkan kelebek gibi çıkıp özgürleşmesi anlamını yüklemiştir. BAŞKALAŞIM Metaların değiş-tokuşunu para aracılığıyla yaparken, fayda sağlayacağı alana girdiği an artık mübadeleden değil tüketimden bahsetmiş oluyoruz.  Bu sürece girerken elimizde iki unsurumuz var; 1. Para (P) ve 2. Meta (M). Aralarındaki ilişkiyi hâlâ açıklıyor olmak konunun derinliğini bir nebze olsun anlamamızı sağlamaktadır.  Bunlar hem yan yana yürüyen hem de iki karşıt olan kavramlar olarak; meta bize kullanım değerini, para ise mübadele değerini göstermekte ve karşı karşıya gelmektedir. Düşünsel olarak fiyatın belirtilmesinden tekrardan bahsetmeyeceğiz.  Yazının başında bu değişim ve dönüşümü ne kadar takip edebileceğimizi sormuştuk. Sorunun cevabı soru kadar net olmasa da bahsettiğimiz bu karşıtlık içerisinde mübadele sürecinin gerçekçiliğine bir netlik kazandırabilir. Şu gösterim neyi ifade etmektedir?

M – P – M

Meta – Para – Meta…

Diyelim ki kumaş üretiyorsunuz ve para karşılığında bu kumaşı satıp ihtiyacınız olan iplikleri aldığınızda M – P – M; Kumaş – Para – İplik haline gelmiş oluyor. İşte bu bize ürünler arasında değişimi vermektedir. Kumaşı elinden çıkaran kişi yerine parayı (satış), kumaşı alan kişi ise paranın yerine kumaşı yerleştirir (alış). Değişim genel değer değişimi olan paranın ta kendisiyle yapılıyor. O zaman bir soru;  kumaşın karşısında duran para yani varsayım gereği altın neden orada duruyor?  Fiyatın, başından beri belirttiğimiz altın cinsinden ifadesi yüzünden… Yukarıdaki gösterimde dört durum söz konusudur, Marks bunu dört uç durum üç oyuncu (personae dramatis) şeklinde ifade eder. Aşama aşama şu şekilde açıklanabilir; 1.Metanın para ile karşılaşması 2.Meta sahibinin karşısında para sahibinin yer alması 3.Metanın paraya dönüşümü ile genel eş değer biçimini alması 4.Paranın kullanım değerinin diğer metaların içeriğine bağlı olması Görüldüğü üzere bu bir döngüdür. Meta olarak başlayan süreç paraya ve tekrardan metaya dönüşmektedir. Bu bir başkalaşımdır ve bunu 3. biçime dönüşmüş bir metanın başka bir M – P – M diziliminde birinci basamakta olabileceği olasılığı bize meta dolaşımını vermektedir. Dikkat edilirse artık bu bir takas değildir fakat bir sorun var: her satıcı bir alış yapmak zorunda mıdır? Totoloji yapmak ya da yukarıdaki biçimi birebir tüm piyasaya uydurmak istersek evet deriz ancak durum öyle değildir. Evet, satışı yapılmış bir şeyin alıcısı çıkmalı ki metanın ve paranın dolaşımından bahsedebilelim fakat Meta-Para-Meta’da ki ikinci meta birinci meta sahibi tarafından alınmak zorunda değildir. Burada önemli olan paranın metaların dolaşımına aracılık etmesi ve metaların bu sayede ürüne dönüşebilmesidir. Dikkatinizi çekmek istediğim yer ise birinci durumda hem metanın hem de paranın hareketini görürken ikinci durumda sadece para hareket etmektedir. Paranın metalar arasındaki hareketi metaların hareket etmesine sebep olmaktadır desek yanlış olmaz. Bunun önemini son paragrafta anlamış olacağız. DOLAŞIM NASIL OLUYOR? Daha basit örneklerle ilerleyecek olursak, diyelim ki; 100 metre kumaş, 1000 metre iplik,10 tane kitap ve 6 şişe şarap aynı anda satılıyor ve hepsinin değeri eşit olarak 500 lira olsun. Hepsinin toplam değeri 2000 TL olacak demektir. Bunlar bir döngünün içerisinde birbirine kenetlenmiş halde iseler yani meta sahipleri bu ürünler için sıralı bir şekilde karşı karşıya geliyorsalar o zaman para en son şarap satan tüccarın elinde toplanır hale gelir. Fark ettiniz mi? 500 lira dört kere el değiştirerek en son meta sahibinin elinde durur vaziyete gelmiştir. Şimdi, o zaman şunu sormalıyız bu alım ve satışlar ne kadar sürede gerçekleşmektedir? Hepsinin birbirleriyle olan değişimi ve son kertede şarap satan satıcıya ulaştığı ana kadar geçen süre bize paranın el değiştirme hızını vermektedir. Fiyatlar toplamı =2000 TL Meta sayısı= 4 El değiştirme hızı = 1 gün Dolaşımdaki para miktarı = 500 TL İşte size yaratılmış bir yasa, isteyen totoloji olarak alabilir: Matematiğin hizmet ettiği bu iktisadi süreçte, eşitlikteki dolaşımda olan para miktarının basit usul gösterimini görmektesiniz. Herkesin çok paraya değil de eldeki paranın dolaşım hızının yüksek olması politika çıkarımlarında daha faydalıdır dersek bu başka tartışmanın konusu olarak başka bir yazıya kalsın isteriz. DÖRT METADAN BİRİNİN EL DEĞİŞTİRME HIZI ARTARSA DİĞERİ NE OLUR? Eldeki veriler sabit ve eşitlik, varsayım gereği bozulmayacağına göre bir metanın dolaşım hızında gerçekleşen bir artış başka bir metanın dolaşım hızında azalışa neden olacaktır. O zaman bu dört metanın oluşturmuş olduğu alan içerisinde dolaşım sayesinde hareket edebilecek para miktarı sınırlı bir şekilde olmaktadır. Eşitlikte basit bir içler dışlar çarpımı ile de rahatlıkla paranın el değiştirme hızı ile miktarının çarpımı bize toplam fiyatı vermektedir. O zaman karar verici bir merci olduğumuzu varsayarsak altın paranın bir miktarını dolaşımdan çekmek için aynı miktar ve oranda bir banknot yaratıp piyasaya sürmemiz yeterli olacaktır. Toplayacak olursak; söz konusu zaman içerisinde denklemde bahsedilen değişkenlerden hareket ederek paranın toplam miktarı aynı zamanda metaların toplam fiyatları ve dolaşım hızları ile belirlenmektedir. *** Bu bölümün devamını haftaya ikinci kısıma geçtiğimizde bir ön bilgilendirme şeklinde eleştirilerinize sunacağım ve sermayenin çıkış nedeni olan metaların dönüşümünü paranın sermayeye dönüşümü ile devam edeceğim.