Fransızca ‘’Laïcité’’ kelimesinden gelen Laiklik veya Laisizm; devletin tüm inanç gruplarına aynı mesafedeki uzaklığını tanımlarken pratikte ise devlet kurumlarının, dini kural, ritüel ve kurumlarından ayrı tutulmasını kapsamaktadır. Laiklik ilkesinin uygulanmasında ülkelerarası farklılaşmaların görülmesi de doğal bir durumdan ibarettir. Ancak laiklik ilkesinin Müslüman bir ülkede yerleşmesi, dinin; siyasal İslam ile Müslümanlık şeklindeki iki ayrı boyutunun ayrımından mütevellittir. Siyasal İslam bir ideoloji iken Müslümanlık bir inançtır.
Siyasal İslam, bir ideoloji olmasından kaynaklı olarak siyasi bir program taşımaktadır. Bundan ötürü toplumu ve devleti, din kurallara göre biçimlendirmeyi hedeflemektedir. Müslümanlık ise ruhani bir inanç yapısını gündelik yaşama kodlamayı ve bu ölçüde hayatını devam ettirmeyi tanımlamaktadır. Dolayısıyla laiklik ilkesine karşıt olan İslam dini ya da Müslümanlık kimliği değil; siyasal İslam ideolojisidir. Zira siyasal İslam’ın asıl kavgası demokrasi ile ilgilidir.Dinin ya da dinsizliğin, devlet yönetiminde referans alınmadığı ve devletin din ya da dinsizlik karşısında taraf olmamasını savunan laiklik ilkesi, teokratik devlet yapısından demokratik düzene geçişte, din otoritesinin devlet mekanizmasıyla sınırlandırıldığı demokrasinin olmazsa olmazlarından biri hâline gelmiştir.
Bu uygulama, kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin sorununu çözmek adına doğru bir hamle mi yoksa bu uygulamanın yaygınlaşmasına neden olarak mahalle baskılarıyla birlikte toplum arasında bir bölünmeye mi sebep olacaktır?
Demokrasinin ilke ve kurallarının inşa edilip insan haklarının yaşatılarak öğretildiği sistem; demokratik eğitim modelidir. Demokratik eğitim modelinin temel amacı; bağımsız, eleştirel ve çözümleyici perspektife sahip ve demokrasinin kuralları ile uygulamalarına hâkim bireyler yetiştirmektir. Dolayısıyla demokratik eğitim modelinin olmazsa olmazlarından birisi laiklik ilkesidir.
Laiklik ilkesi, modern bir devletin kamusal zorunluluk ve teamül gereği vatandaşlarına karşı sergilediği tarafsızlık duruşunun karşılığıdır. Devletin kendi gözündeki değerine kıyasla vatandaşlarına olan bakış açısıdır. Dolayısıyla laiklik meselesi, bir din düşmanlığı olmadığı gibi esasında bilimsel bir uzmanlık alanı da değil; bir vatandaşlık meselesidir. Vatandaşlar arasında ayrım gözetilmeksizin bireylerin inançlarına müdahalede bulunulmadığı ve eğitim-öğretim faaliyetleriyle dini işlerin birbirine karıştırılmadığı laik eğitimde; dogmatik yapılar değil akılcı ve bilimsel olan rehber edinilmektedir. Laik eğitim; özgür düşünceli bir toplum tahayyülü kurgularken aynı zamanda eğitim programlarının ve ders içeriklerinin bilimsel ilkeler çerçevesince hazırlanmasını ve bu doğrultuda hareket eden yönetici ve öğretmenler yetiştirilmesini hedeflemektedir. Modern eğitim sistemlerinin geldiği son noktada; eğitimdeki program ve dal farklılıklarını ve dezavantajlarını en aza indirgemek göze çarptığı gibi kız ve erkek ayrımı yapılmaksızın eşitlikçi bir yaklaşımın geliştirildiği gözlenmektedir.Peki ayrı bir kız okulları projesi ile Türkiye’nin modern eğitim sistemine ne katılması düşünülmektedir?
Bu uygulama, kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin sorununu çözmek adına doğru bir hamle mi yoksa bu uygulamanın yaygınlaşmasına neden olarak mahalle baskılarıyla birlikte toplum arasında bir bölünmeye mi sebep olacaktır?Peki bu okullardan mezun olan kız çocuklarının karma eğitim programlarına sahip yüksek öğretim, toplumsal hayat ya da iş kariyerindeki uyumu ne yönde seyredecektir?
Ailelerin kız çocuklarını erkeklerle birlikte okula göndermek istememesi, Millî Eğitim Bakanlığı uygulamaları üstünde, sosyolojik bir boyutla çözülmesi gereken bir problemdir.Laiklik ilkesinin devlet yönetiminde ve eğitim sisteminde hâkim kılınarak bu uğurda taviz verilmemesi; ilk olarak devletin istikbali, toplumun birlik ve beraberliği, bireyin yaşamı adına hayati bir önem taşıdığı gibi her şeyden önce demokrasinin işleyişi açısından çok önemli bir zaruret teşkil etmektedir.
ü
ü