Gazeteci ve yazar L. Doğan Tılıç ile Türkiye’de gazeteciliğin bugünkü durumunu ve basının dijital dönüşüm süreçlerini konuştuk. Tılıç, gazeteciliğin doğruyu söyleme mesleği olduğunu ve gazetecinin iyi bir hikaye anlatıcısı olması gerektiğini söylüyor.
  • Sedat Peker’in iddiaları ile ortaya çıkan ve gazetecilerin içinde olduğu İlişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sedat Peker’in iddiaları ya da videoları ile ortaya çıkanlar çok da bilinmeyen şeyler değildi. İktidarın nasıl kirlendiğine, siyasetin nasıl mafyöz bir hal aldığına dair duyumlar, kuramsal olarak bilinenler ve kestirimler hep vardı. Yıllar önce Susurluk’la bunlar su yüzüne de çıkmıştı. Sedat Peker’le olan bütün bu kirli ilişkilerin bizzat o ilişkiler içinde olan biri tarafından anlatılması. Bu haliyle etkileyici oluyor. Ne yazık ki, iddiaları ciddiye alması ve soruşturması gerekenler sağır sultanı oynuyor. Hep olduğu gibi konuşulur, konuşulur unutulur havasındalar. "GAZETECİLİK ADI ALTINDA BU KİRLİ İLİŞKİLER İÇİNE GİRMİŞ İNSANLAR VAR" Gazetecilik açısından iki sorun var. Birincisi bu iddiaları ciddiye alıp araştırması gereken gazetecilikte, bazı istisnalar hariç, böyle bir çaba yok. İkincisi, gazetecilik adı altında bu kirli ilişkiler içine girmiş insanlar var. Onları ve yaptıklarını asla gazetecilik saymamak gerekir diye düşünüyorum ama maalesef sayıları hiç de az değil.
  • Basının dijital dönüşüm süreçlerini nasıl yorumluyorsunuz? Yerel basının dijital yeniliklere dair geleceği sizce nasıl şekil alır?
Basının/medyanın dijitalleşmesi bu işin teknolojisinde, mecraların yapısında önemli değişimlere yol açtı. Hem fırsatlar var yarattığı hem de tehditler. Ancak, teknoloji insanlık tarihi boyunca hep gelişti. İnsanın en büyük icadı olan tekerlekten bu yana sürekli yeni icatlar oldu ve insan hayatın her alanında o gelişmelere ayak uydurdu. Bu doğal ve kaçınılmaz. Büyük değişim ve dönüşüm dediğimiz bu şeyler içinde gazetecilik açısından değişmemesi, değişmeyecek şeyler var. Asıl sorun onların değişmesi, kaybolması. "GAZETECİLİK DOĞRUYU SÖYLEME MESLEĞİDİR" Yerel, ulusal ya da uluslararası, dijital ya da geleneksel, hangi mecrada olursa olsun gazetecilik doğruyu söyleme mesleğidir. Doğruya ve gerçeğe sadakat değişmemeli. Soru sormak ve merak etmek değişmemeli. Okumak, araştırmak, kendini bilgiyle donatıp belli alanlarda uzmanlaşmak değişmemeli. Bütün bunlarla donanmış bir gazetecinin iyi bir hikaye anlatıcısı olması gereği hep var olmalı. Bence odaklanmamız gereken yer burası. Onun dışında, her alanda sürekli yeni teknolojiler gelecek ve biz onları kullanarak işimizi yapacağız.
  • Türkiye’de internet haberciliğinin bugünkü durumunu nasıl buluyorsunuz?
Ne yazık ki, özdenetimin ve editoryal kontrolün yerleşmediği bir alan. Berber dedikoduları önemli habermiş gibi yayılıyor. Ancak, çok nitelikli örnekler de var. Olumsuzluklar internet haberciliğini reddetmeyi gerektirmiyor. Tersine önemli bir fırsat. Onu gazeteciliğin temel kurallarına ve etik ilkelerine uygun yaptığınızda internet haberciliğinin gazetecilik için son derece geniş fırsat ve olanaklar sunduğu tartışmasız.
  • Türkiye’de internet medyasının bir yönetmeliğinin olmamasını neye bağlıyorsunuz? 
Bu yalnızca Türkiye’ye özgü bir durum değil. Bu alanda düzenlemeler yavaş yavaş geliyor. Mevcut siyasi iklimde iktidarın getirdiği ve getirmeye çalıştığı kurallar da var. Onların ifade ve iletişim özgürlüğü yarardan çok zarar getirmesi gibi bir durumla da karşı karşıyayız.
  • Türkiye’de medya özgürleşir mi?
Neden olmasın? Ama özgürleşme sadece medyanın sorunu değil ki. Bütün bir toplumun ve temel kurumların da sorunu. Yargı özgürleşir mi? Üniversite özgürleşir mi? Özgürleşir… Ancak bu bir mücadele sorunu. Özgürlük için yeterince mücadele edildiğinde özgürleşir. "YOLUN BAŞINA İYİ BİR KÖŞE YAZARI OLARAK ÇIKMAK DOĞRU DEĞİL"
  • Köşe yazarlığı ciddi disiplin gerektiren bir alan. Bu pratiği kazanmak isteyen gazetecilere tavsiyeniz ne olur?
Köşe yazarlığı benim de yaptığım ama çok da tavsiye ettiğim bir şey değil. Öncelikle muhabir olmamız gerek. Belli alanlarda uzmanlaşmamız gerek. Köşe yazarlığı, illa da olacaksa, son derece donanımlı, birikimli gazeteciler için düşünülmesi gereken bir şey olabilir. İşin temelinde çok okumak var. Belki iyi bir hikaye anlatıcı olmak. Analiz becerisini edebi beceriyle harmanlamak falan. Ama önce iyi bir muhabir, iyi bir haberci, iyi bir gazeteci olmak. Bu yolun başlangıcında, iyi bir köşe yazarı olayım diye yola çıkmak doğru değil.
  • İletişim Fakülteleri gazetecilikte yaratıcılığı teşvik ediyor mu?
Bütün fakülteler aynı değil. Çok da fazla fakülte var. Gereğinden fazla. Ben gazetecilik eğitiminin önce belli bir alanda iyi eğitim almanın üstüne gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Uluslararası ilişkiler, tarih, ekonomi, sosyoloji, spor okuyabilir ve üstüne gazetecilik eğitimi alabilirsiniz. Böyle olsa keşke. Biliyorum bizde böyle değil. Bu durumda, öğrenci için iyi hocalara ve iyi bir fakülteye denk gelmek şans. Ancak, gerçekten gazetecilik konusunda tutkulu biriyseniz, sizin yapmanız gereken şey çok daha fazla. Okumak, okumak, okumak… Sorular sormak… Sürekli sorular sormak. Rol modeli olarak göreceğiniz gazetecilerin hayatını incelemek, yaşıyorlarsa onları takip etmek… Siz bunları yaparsanız, yaratıcılık da gelir.
  • Genç gazetecilere nasıl bir tavsiye verirsiniz?
Aşırı rekabetçi ve çok zor bir alana adım attıklarını bilsinler. Bazı “ünlü”lere bakarak bu işin paraya ve şöhrete giden kestirme bir yol olduğunu sanmasınlar. Çok okusunlar. Edebiyat da okusunlar. Belli ilgi alanlarında uzmanlaşmayı, derinleşmeyi hedeflesinler. Ve eğer bilgiye dayalı bir tutkuyla bu işi istemiyorlarsa, yol yakınken vaz geçsinler.