Türkiye’nin bir türlü orta gelir tuzağından kurtulamayışının nedeni; üretken ekonomiye geçişinin önündeki en önemli engel bu aidiyet çatışması değil mi? Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları toplumun tümünü birleştirecek ortak kimliğin oluşabileceği umudunu korumak adına iyi bir başlangıç olduğu söylenebilir.

Cumhuriyet; yüzüncü yılını kuruluş sürecinin -tabulaştırılarak- ertelenen, sorunlarıyla yüzleşerek kutlamaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz 20.Yüzyılın ikinci yarısından, 2002 yılına kadar sivil ve askeri bürokrasinin koruyuculuğuna emanet edilen, kurumsal yapı yirmi yılı aşan AKP iktidarında köklü değişime uğratıldı.

Günlük yaşamın hemen her alanında, geleceğimizi belirleyecek disiplinlerde uyulması gereken, gelenek ve kurallar yok sayıldı. Denetlenemeyen siyasal bir erke dönüşen “parti devleti” yönetimi Türkiye’nin maddi kaynaklarını ve kültürel birikimini tüketmeye yöneldi.

Ülke; seçimlere giderken, yüz milyarlarca dolar tutarında dış borç yükü ve henüz belirlenemeyen, uluslararası yükümlülüklerle karşı karşıya bırakıldı. Akıl ve İktisat biliminin kurallarının alt üst edilmeleriyle, büyüyen ekonomik kriz 15 Mayıs gününden sonra gelecek iktidarın karabasanı olacak.

AKP; kendi tabanını bir arada tutmak adına Ortaçağ modeli İslamcı tezlerden yarar umuyor. En son başvurduğu; (yüksek faiz= enflasyon) denkleminin, ekonomiyi kurtarmak bir yana, felakete doğru sürüklediğini gizlemek istiyor. Eskilerin gözbağcılık adını verdikleri yöntemleri inatla sürdürüyor.

Türkiye’de yeni bir sosyo-ekonomik olgu biçiminde ortaya çıkan, “kentli yoksulluğu”, kırsalda üretimin durma aşamasına yaklaşması, bozulan iç dengeler; siyasette yeni bir toplumsal uzlaşma modelinin, daha doğrusu bir “ortak paydanın” oluşturulmasını dayatıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun uzun uğraşılarıyla başardığı, farklı siyasal görüşteki partilerin bir araya geldikleri Millet İttifakı, uzlaşma beklentilerini güçlendiriyor.

Sürekli kapatılma tehdidi altındaki HDP’nin, yeni bir parti kimliği ile seçimlere girmesi, uzun süredir cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş’ın, sosyal medyada yürüttüğü muhalefet etkili oldu.

AKP karşısındaki seçmenleri, Cumhur İttifakının ötekileştirici çabaları karşısında dikkatli olmaya yönelten, önemli bir gelişme ise geçtiğimiz hafta yaşandı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt” başlıklı virali, Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana tabulaştırılan ve ayrılıkçılık temelinde büyüyen, Kürt sorununun üzerindeki 100 yıllık örtüyü kaldırmaya yeterli olacak mı, şimdiden kestirmek kolay değil.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt” başlıklı virali, Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana tabulaştırılan ve ayrılıkçılık temelinde büyüyen, Kürt sorununun üzerindeki 100 yıllık örtüyü kaldırmaya yeterli olacak mı, şimdiden kestirmek kolay değil. Ancak toplumda gözlenen ilk tepkiler; kimlikler ve aidiyetler üzerinden yürütülen, ayrıştırıcı siyaset anlayışının, bu konuşmayla muhalefet üzerindeki etkisini yitirdiğini gösteriyor.

Kılıçdaroğlu’nun ikinci çıkışı ise Alevi yurttaşlarımızı dışlayarak, geçmişte iç barışı ciddi ölçülerde tehdit eden, yarı resmi anlayışa karşı kendisinin de Alevi olduğunu açıkça vurguladığı viraldi.

Yavuz Sultan Selim döneminde, Doğu sınırlarını ve üzerinden geçen ticareti güvenceye alarak, Safeviler ile denge sağlamak amacıyla başlatılan Doğu seferleri, İmparatorluğun etki alanını Mısır üzerinden Hint Okyanusuna kadar genişletmesiyle sonuçlanmıştı. Ama içeride yüzlerce yıl sürecek ayrımcılığı önlemeye yetmeyecekti.

Uzun yıllar önce ekseni değişen “İpek Yolunun”, denizdeki geçitlerinin denetim altına alınmasını gerektiren bu hareketlilik, “Osmanlı” devletinin Müslüman Topluluklar üzerindeki siyasal meşruiyetini sağlayan önemli bir gelişmeyle sonuçlandı.

Bu süreçte yaşanan bir dizi tarihsel olay arasında en önemlisi sayılabilecek olanı 2. Mahmut Döneminde Yeniçeri Ocağı’nın tasfiyesiydi: Vaka-i Hayriye ile doruk noktasına ulaşan, resmi ayrımcılığa karşı önemli bir çıkış olarak görülebilir “Alevi” virali. Kısa sürede milyonlarca kişi tarafından izlenmesi toplumda gördüğü ilginin kanıtı.
Yavuz son Abbasi Halifesi Mütevekkili İstanbul’a getirerek, uzun yıllar sürecek mezhep temelli egemenlik mücadelesini başlatırken, bir siyasal çizgiyi de -Sünni İslam-güçlendirdi.

Osmanlı Hanedanı geçen yıllar içinde Fransız İhtilalinin ardından, saltanatını korumak adına yetkileri merkezde toplama girişimlerini 3.Selim ile başlattı.

Bu süreçte yaşanan bir dizi tarihsel olay arasında en önemlisi sayılabilecek olanı 2. Mahmut Döneminde Yeniçeri Ocağı’nın tasfiyesiydi: Vaka-i Hayriye ile doruk noktasına ulaşan, resmi ayrımcılığa karşı önemli bir çıkış olarak görülebilir “Alevi” virali. Kısa sürede milyonlarca kişi tarafından izlenmesi toplumda gördüğü ilginin kanıtı.

İlk kez bir Cumhurbaşkanı adayı kimliğini kamuoyu ile bu denli açıkça paylaşıyor.

Aslında Türkiye’nin bir türlü orta gelir tuzağından kurtulamayışının nedeni; üretken ekonomiye geçişinin önündeki en önemli engel bu aidiyet çatışması değil mi? Toplumun tümünü birleştirecek ortak kimliğin oluşabileceği umudunu korumak adına iyi bir başlangıç olduğu söylenebilir, Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklaması.

Türkiye’nin; Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, sanal korku tünellerinde tüketilen dinamizmini güçlendirerek, Dünya’daki gelişmelere ayak uyduracağını gösteriyor.