Fırsat eşitliğinin anayasal bir hak olduğunu kurumunla, kuralınla, tutumunla kabul etmek, ülkesellikten kimliğe, kimlikten evrenselliğe ve en güzeli, kendin olmaya taşır. Milan Kundera, Roman Sanatı adıyla yayımlanan denemelerinde eserlerinin çevirileri ile ilgili yazar. 1968 ve 1969 yıllarında Şaka bütün Batı dillerinde çevrilmiştir. Çevirilerde nasıl bambaşka yazımlar olduğunu anlatırken: “Bir başka ülke. Çevirmenimle görüşüyorum: Tek bir Çekçe sözcük dahi bilmiyor. “Nasıl çevirdiniz?” Cevabı: “Yüreğimle.” Her ne kadar gülümseten bir anekdot olsa da konuşma sonrasında Kundera bu manzara karşısında ciddi bir zamanını dünyanın dört bir yanındaki çeviri eserlerini gözden geçirmeye ayırıyor. Kundera’nın heyecan verici roman kişilerinin yanında insanlığa ilişkin panoramayla, kavramlar üzerinden işlediği ve yayımladığı eserlerinden biri de Kimlik. Günlük hayat içindeki pek çok personaya dikkat çeken Kundera’nın elbette varoluş, günlük hayat ile ilgili sorun ve tartışmaları, romanın genelinde ve izleğinde var. Kimliğinden öte salt kendin olarak, eserle, üslubunla tüm dünya edebiyatında kalıcı olmak; edebiyatın, yazılı kültürün ihtişamı. İfade edelim ki; kimlik kavramı AB anlaşması ve Anayasa Hukuku bağlamında objektivist ve sübjektivist yaklaşıma göre farklı tanımlanıyor. Subjektivist yaklaşımda bir topluluğa kendini ait kabul etmek kimlik için yeterlidir. Objektivist yaklaşıma göre ise kimlik kazanmak için kimliği oluşturan unsur ve özellikler gereklidir. Her yazar, yarattığı bütün karakterleri içinde taşır diye düşünürsek ülke de her buluşunu, her coğrafi işaretini, sanayisini, icadını bünyesinde, adında, gerçeğinde, hayat kültüründe, yüreğinde taşır. KİMLİKTEN ÜLKESELLİK PRENSİBİNE Anayasa hukukundaki, siyaset bilimindeki, sosyolojideki, hatta edebiyattaki kimlik kavramının fikri mülkiyet hukukundaki izdüşümü, ülkesellik prensibidir. Patent, marka, tasarım, coğrafi işaret; tüm bu hukuki koruma altındaki verim alanları ülke ekonomisine büyük gelir ve fayda potansiyeline sahip. Söz konusu alanların ortak özelliği ülkesellik prensibine dayanmaları. ÜLKESELLİK NE DEMEK? Ülkesellik ilkesi gereği her ülke, maddi ve şekli (tescil gibi) koşulları yerine getirmek kaydıyla fikri mülkiyet haklarını kendi sınırları içinde korur. Yine aynı ilke gereği, her devlet sadece kendi ülkesi içindeki ihlallerde hak sahiplerinin, kendi ülkesinde tanınan hukuk yollarını kullanmasına olanak verir. Fikri mülkiyet hukuku, ulusal hukuk kadar uluslararası antlaşmalar hukuku olarak da anılıyor. Ülkesellik ilkesi gerçerli olmakla birllikte uluslararası tescilin kolaylaştırılması için Lahey’den Madrid’e pek çok uluslararası antlaşma mevcut. ULUSLARARASI PATENT, MARKA, TASARIM, COĞRAFİ İŞARETLER VE KİMLİK PCT (Patent İşbirliği Antlaşması); bir buluşun, birden çok ülkede korunması istenildiği  takdirde, bunu kolaylaştırmak ve ekonomik hale getirmek amacıyla üye ülkelerin imzaladığı bir antlaşma. Antlaşma kapsamında, patent başvurusunun başvuru tarihi, ileriki adımların atılması sonucunda üye 144 ülke için geçerli olabiliyor. Başvuru sahibi her ülkede ayrı ayrı araştırma ve inceleme raporu da hazırlatmak zorunda kalmayacağı için ekonomik olarak ciddi tasarruf sağlar. Patentlerde yer alan bilgiler; firmanın teknik personeline, mühendisine hitap ettiği gibi hukukçular ve işletme yöneticileri de bu bilgileri stratejik karar verme aracı olarak kullanırlar. Mühim olan, buluşun, icadın önce sanayisini yaratabilmiş olmak. Bu da sistemli bir sürecin oluşumunu ve devlet desteğini, korumasını, planlamayı içeriyor. Güçlü, bilinçli, planlı kurumsal yapıların varlığı elzem. PATENTTEN COĞRAFİ İŞARETE Marka, patent ve tasarım gibi bir sınai mülkiyet hakkı olan coğrafi işaretler. Coğrafi işaretler, belirli bir coğrafya ile bütünleşmiş, kendine has karakteristik özelliklerini bu coğrafyadan alan sınai mülkiyet hakkı olarak tanımlanabilir. Coğrafi işaretler, ticari markalar gibi ürünleri tanıtmakta, ürünlerin kendilerine özgü bir pazar alanı oluşturmasına yardımcı olmaktadır. Coğrafi işaret dendiğinde ilk akla gelen gıdadan öte, lületaşından Hereke halısına pek çok alanı ve potansiyeli var. Aynı bir marka gibi işlev gören coğrafi işaret etiketi tüketici satın alma davranışı üzerinde doğrudan etkilidir. ÜLKESELLİKTEN KİMLİK OLGUSUNA Buluşlar, patentler, tasarımlar, teknolojiler ve coğrafi işaretler uygarlaşma sürecinin önemli parçası. Hakların korunması, ilerlemenin teşviki ve planlaması; birey-toplum ilişkisinin dengesini ve bütünsel bakış açısını gerektiriyor. Bu sayede, gerçek bireysel özgürlükler, sağlam toplumsal belirlenmişliklere evrilir. Ekonominin siyaseti ve hayatı şekillendirmesinden bahsedeceksek, en yenilikçi ve sarih yordam; üretimin, yaratıcılığın, ülke potansiyelinin fikri haklar bakımından güçlendirildiği, beyan edildiği bir sistemin korunması ve evrensel bazda atılımdır. Konunun yaşam içindeki farklı boyutlarına dikkat! Baskılardan ve tahakkümden uzak; yaratıcılığı, teknolojiyi, buluşları, gerçek coğrafi değerleri ve potansiyeli bireylerin lehine ekonomik bağımsızlık açısından kullanmanın sonuçları insanî ve hayatî. Patent, marka, coğrafi işaret, buluş, tasarımdan dem vururken; mevzunun bireysel özgürlüklerle ilişkisi önemli! Hukukun, bireyin özgürlüğünü hukuki ve ekonomik ilişkilerde değerlendirirken, ölçünün eşitlik ilkesi olması önemli! Amacın bireysel çalışma ve girişimcilik haklarının ötesinde örgütlenmenin ve birliğin de kazanımı olduğu vurgusu önemli! Keyfiliğe ve ayrımlara elden geldiğince az izin verilen bir toplumda birey ve grupların özgürlüklerinin daha iyi korunacağı, dahası hukuki güvenliğin, dayanışmanın sağlanacağı gerçeği önemli! Bugün, iş birliği de yaptığım, Ankara’daki değerli bir patent ofisinin yöneticisiyle konuştum. Marka yenileme masraflarının hiç olmadığı kadar artmasından bahisle bazı markalar için yenileme talebinde dahi bulunulmadığından bahsettiler. Bu, bize ne gösteriyor? Değil ekonomi için bahsi geçen durgunluk; bilakis mali kaynakların artırılmasının en önemli yolu fikri mülkiyet konularında gerçekçi planlama, potansiyeli kullanmayı ortaya çıkarmak, hukuki korumayı ve teşviği sağlamak; tüm edimleri eşitlik ilkesi ile gerçekleştirmektir. Rahmetle andığım Enes Kara’nın ifade ettiği yaşama sevinci de verim gücü de bu güzel ülkenin iyi insanlarının hakkı!.. KUNDERA’DAN NÂZIM’A, KENDİ OLMAK Bireysel üslubu öne çıkan Kundera’nın Kimlik’inden geçen yolumuz, bugün Nâzım Hikmet’in doğum gününe varıyor. Bir memleketin adının bir şairle anılmasının yüceliğinin altını çizmek gerekir. Kimlik ve ötesinde kendi olmanın, olabilmenin gönenci odağında bugün bir daha telaffuz ederek: İyi ki doğdun Nâzım Hikmet! Memleketimden İnsan Manzaraları’nın elimdeki nüshası anne babamın kitaplığından, ben doğmadan önceden. Şuurla seçme şansın olan değerlerini daha da ileri götürmek; dil bilinci, sevgisi, inceliği de yaşama sevincine dahil. Ulusal kimliğe saygı esas olmakla birlikte; kimlikten öte kendin olmak ve adaletin tesisi kainatı kucaklamaktır. Fırsat eşitliğinin anayasal bir hak olduğunu kurumunla, kurallarınla, tutumunla kabul etmek, ülkesellikten kimliğe, kimlikten evrenselliğe ve en güzeli, kendin olmaya taşır. Gerçek ışıltı Nâzım’ın sözlerinde saklı. Memkeketin şairini Kuvâyi Milliye ile anarak: “Ve bu anda, kalbi bir şahan gibi göklere salıp / ve pırıltılar görüp”