Pazar Politik

Kılıçdaroğlu Kürtlere CHP’den daha fazla güven veriyor

Abone Ol
Cumhurbaşkanı Adayı Kılıçdaroğlunun Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlundan daha fazla ilgi uyandırdığı/uyandıracağı söylenebilir.  Bu ilgiyi desteğe dönüştürmenin yolu CHPnin temkin yerine güven ikame edebilme becerisinden geçiyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçen haftaki Diyarbakır ziyareti daha önce planlanmış ama ertelenmiş bir ziyaretti. Ama Kılıçdaroğlu, son 12 yıldır Diyarbakır’a CHP genel başkanı olarak defalarca kez gelmesine rağmen bu ziyaretin hepsinden çok konuşulmuş olmasının farklı sebepleri var: Son 12 yılda AK Parti ile Kürt seçmenler arasındaki mesafenin ilk kez bu kadar açılmış olması. CHP ile HDP arasındaki politik karşıtlığın görünür biçimde azalması. CHP’nin 2002’den bu yana Tunceli ve Kars haricinde vekil çıkarmadığı Kürtlerin yoğun yaşadığı Diyarbakır, Urfa, Van gibi kentlerde vekil veya vekiller çıkarmasının kamuoyu araştırmalarında artık kuvvetle muhtemel görünüyor olması. Kılıçdaroğlu’nun ‘’Helâlleşme’’ çağrısının Kürt sorununun çözümüne dair söylenebilecekler hakkında beklenti oluşturması. Bunlar ilk akla gelen sebepler. Ama Kılıçdaroğlu’nun bu ziyaretini diğer Diyarbakır ziyaretlerinden ayıran en önemli özellik Kemal Bey’in Diyarbakır’a bu kez güçlü bir Cumhurbaşkanı adayı olarak gelmesi. Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP yaklaşık bir yıldır Kürt kentlerinde daha görünür olmak için koordinatörlüğünü Parti Meclisi Üyesi Devrim Barış Çelik’in yaptığı  “Doğu Masası” adını verdiği bir yeni çalışma grubuyla zaten sürekli sahada aktif olarak çalışıyor. Yakın zamanda Van, Muş, Urfa, Diyarbakır, Hakkari gibi illerde geçmişte merkez sağ başta olmak üzere başka siyasal partilerde siyaset yapmış isimlerin CHP’ye katılması ve CHP’nin bölgede  kararsız ve memnuniyetsiz seçmenler açısında cazibe merkezi olarak görülmeye başlaması gibi bu çalışmaların somut sonuçlar ürettiği görülüyor. Doğu Masası’nın bağlı olduğu CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı başkanlığındaki  heyetin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ziyareti, başta KDP Genel Başkanı Mesud Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani olmak üzere bir dizi görüşme gerçekleştirmesi CHP’nin Kürt meselesi konusunda yeni bir politik hat oluşturma çabasının yalnızca seçim hesapları  ve Türkiye sınırlarının içiyle sınırlı kalmadığını da göstermişti. Türkiye'nin kritik dönemlerinde siyasilerin kurduğu önemli cümlelerde Diyarbakır geçti. İktidar olma eşiğindeki partilerin veyahut iktidar partilerinin Diyarbakır ziyaretleri de özellikle Kürt meselesi bağlamında sıklıkla konuşuldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 12 Eylül 1980 darbesiyle getirilen siyasi yasakların 1987 referandumuyla kaldırılmasının ardından 1991 yılındaki seçimlerde Başbakanlık koltuğuna oturmuş, aynı yıl Diyarbakır’a gelmişti Demirel, Diyarbakır’da ‘’Kürt Realitesini tanıyoruz’’ demişti. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Turgut Özal ise aynı dönemlerde, aralarında Cengiz Çandar’ın da olduğu kendine yakın gazeteciler üzerinden Bekaa’daki PKK lideri Öcalan ile görüşmeler yürütüyordu. 1999 yılında Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz da Diyarbakır’a gelmiş ve “Avrupa Birliği’ne üyeliğimize giden yolun Diyarbakır’dan geçtiğine inanıyorum” demiş ve Kürtlere demokrasi vaadinde bulunmuştu. 1990’lı yıllarda Susurluk kazası başta olmak üzere bir çok karanlık ilişkiyle  anılan Mehmet Ağar 2000’ler sonrası siyasete girmeye karar verdiğinde, Diyarbakır’dan başlayan Güneydoğu gezisine çıkmış çok konuşulan ‘Silahla dolaşacağına, düz ovada siyaset yapsınlar’’ açıklamasını yapmıştı.
Kılıçdaroğlunun özenle tasarlanmış Diyarbakır temaslarında verdiği mesajlar olumlu karşılansa da geçmişteki bu hatıralar ve malum sonuçları Kürt kamuoyunda temkinli bir iyimserliğe neden oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Başbakan olarak 2005 yılında ilk kez uğradığı Diyarbakır’da ‘’Kürt sorunu vardır ve bu sorun benim sorunumdur’’ demiş, bu konuşma AK Parti’nin Kürt meselesinde çözüm arayışları için bir milat olarak kabul edilmişti. Öyle ki MHP ile ittifaka rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2021 yazında yaptığı Diyarbakır ziyaretinde ‘’2005’te durduğumuz yerdeyiz’’ ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu da Diyarbakır ziyareti öncesinde “Şuna kesinlikle inanıyorum; bu ülkeye demokrasi gelecekse, bu ülkede kimse kimliğinden, inancından ötürü ötekileştirilmeyecekse, bunun yolu, Diyarbakır’dan geçer” diyerek bu geleneği sürdürdü. Kılıçdaroğlu’nun özenle tasarlanmış Diyarbakır temaslarında verdiği mesajlar olumlu karşılansa da geçmişteki bu hatıralar ve malum sonuçları Kürt kamuoyunda temkinli bir iyimserliğe neden oluyor. CHP’nin bölgeden almaya başladığı desteğin güven verici adımları artıracağı mı yoksa günün sonunda Ankara’da bilineni devam ettirmeye mi yarayacağını zaman gösterecek lâkin bugünden Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet partisi genel Başkanı Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla ilgi uyandırdığı/uyandıracağı kesin. Bu ilginin desteğe dönüştürmenin yolu CHP’nin bu temkini güvene dönüştürme beceresine bağlı. Tabii Kemal Kılıçdaroğlu isminin Kürt seçmenler nezdinde güven oluşturabilme gücünün CHP’nin kurumsal kimliğinin önünde seyrettiğini kaydetmekte fayda var.