Son yılarda, komşusu Çin’in iyice güçlenmesi ve Orta Asya’daki enerji kaynaklarının dünya geneli için daha da önem kazanmasıyla; Kazakistan’da olup biten ABD, Avrupa, Rusya için de önem taşıyor.
Kazakistan’daki protestolar ve yaşanan karışıklık hakikaten de, “olağanüstü” bir durum. Sadece bundan 10 yıl önce, ülkenin batısındaki Canaözen’de yaşanan protestolar dışında, ülkede bir karışıklık yaşanmadı. O zaman da, güvenlik güçlerinin göstericilere ateş açması sonucu 14 kişi hayatını kaybetmişti. 2011’deki bu olaylardan geriye gittiğimizde ise, 1980’lerde Sovyetler Birliği zamanındaki huzursuzluklar dışında, Kazakistan’da herhangi bir şey yaşanmadı. Kısacası Kazakistan, istikrarlı bir otokrasi idi. Enerji kaynaklarının yatırımcılar ve dış pazarlar için çekici hale gelmesinde de, istikrarının payı vardı.
Şimdi ise, orada olan biten aslında dünya geneli için son derece önemli. Sonuçta Kazakistan, Mendeleev’in periyodik tablosundaki 100 elementin 99’una sahip ve yeraltı kaynakları bakımından hakikaten de büyük stratejik öneme sahip bir ülke.
Son yılarda, komşusu Çin’in iyice güçlenmesi ve Orta Asya’daki enerji kaynaklarının dünya geneli için daha da önem kazanmasıyla; Kazakistan’da olup biten ABD, Avrupa, Rusya için de önem taşıyor. Ve tabii, enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 5’ini Kazakistan’dan karşılayan Çin için de...
İşin ironik yanı, Sovyetler’de Perestroika’nın yolunu açan gösteriler, Kazakistan’da başlamıştı. Almatı’daki gösterilerin patlak vermesinin o dönemdeki sebebi, Kazakistan Komünist Partisi’nin Merkez Komitesi’nin birinci sekreteri olarak, etnik kökeni Rus olan Gennadi Kolbin’in atanmasıydı. Kazaklar arasında milliyetçiliğin alevlenmesi bu atama ile olmuş; Nursultan Nazarbayev de, ulusal bilincin uyanmasını kullanarak siyasi ipleri eline almıştı. Ve bağımsızlığın yolu da böyle açılmıştı.
Nazarbayev’in devreden çıkmasıyla gücü devralan Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev’in, Rusya'nın önderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nden yardım istemesi ise, kendi ülkesinin güvenlik güçlerine güvensizliğinden kaynaklanıyor. Kremlin, yardım kisvesi altında, özellikle Kazakistan’ın kuzeyinde etnik Rusların bulunduğu kısmı tamamen etkisi altına almaya çalışabilir. Bu kısmın, enerji ve yeraltı kaynakları bakımından da en zengin kısım olduğuna dikkat çekelim. Dahası Rusya, başlıca gelir kaynaklarından enerji üretiminde eksik kaldığı zaman, Kazakistan’a dönüyor. Rusya’nın ayrıca, Kazakistan’da Baykonur Kozmodrom/Uzay İstasyonu gibi stratejik olarak vazgeçemeyeceği noktalar var.
Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, bilindiği gibi Sovyetler döneminin Varşova Paktı’nın yerini alan bir yapı. Rusya’nın bu örgüt çerçevesi dışında Kazakistan’a asker göndermesi, şu an lojistik olarak da mümkün değil; çünkü normalde Kazakistan ile olan sınırda konuşlanan Rus güçleri, şu an Ukrayna sınırına kaydırılmış vaziyette.
Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün, Şangay İşbirliği Örgütü’nün de, Kazakistan’da olup biteceklerde önemli rol oynamaya başlamasını bekleyebiliriz. Çin’in de üye olduğu Şangay İşbirliği Örgütü, Pekin-Moskova-Nursultan’ı birleştiren ve ortaklaştıran bir kurumsal çatı.
KIRGIZİSTAN GİBİ Mİ OLACAK?
Komşu ülke Kırgızistan’da son 16 yılda, üç ciddi ayaklanma gerçekleşti. 2005, 2010 ve son olarak da, 2020’de ülkenin parlamentosu “Beyaz Ev” göstericiler tarafından basıldı ve ateşe verildi. Ekonomik sorunlar ve seçimlere yönelik şaibeler, gösterileri tetikleyen başlıca sebepti. Üç sefer de, başkent Bişkek’teki gösteriler, ülke geneline yayıldı ve toplumsal öfke, otoriter ve yolsuzluğa batmış iktidar sahiplerine yönlendi.
Kazakistan da, benzer bir “huzursuzluk çemberine” girebilir. Ve tabii, tüm bu denklemde önemli bir husus da, Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesinin bölgede yarattığı etkiler. İslamcı militanların Orta Asya’da güçlenmesi söz konusu olacak mı ve böylesi bir durum söz konusu olursa, Kazakistan nasıl etkilenir henüz bilemiyoruz. Kazakistan’daki protestolarda ilk kez, açık havada topluca namaz kılan göstericilerin varlığına tanık olduk; bu da, ülke için gerçekten de yeni bir durumdu. Devlet yapısında, şimdiye değin laikliği ön plana çıkaran Kazakistan’da, yolsuzluklar ve iktidar çevrelerinin yozluğu, yeni nesiller arasında dini akımların etkisini de arttırabilir.
Tokayev’in göstericileri, “teröristler” olarak nitelemesinin ardında da, “İslamcı radikalizme” olan atıf var.
Kazakistan da, benzer bir “huzursuzluk çemberine” girebilir. Ve tabii, tüm bu denklemde önemli bir husus da, Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesinin bölgede yarattığı etkiler.
Afganistan’ı Taliban’ın ele geçirmesinden sonra, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan’daki faaliyetleri ve etkisi zaten artmıştı. Dolayısıyla, bölge ülkelerindeki yönetimler, Rusya’nın nüfuzunun artmasını, İslamcı etkilere de yeğleyebilirler.
Dikkatleri çektiyse, Tokayev de açıklamalarını Rusça yapıyordu; Orta Asya’da “lingua franca” hala Rusça.
TÜRKİYE, ABD VE AVRUPA’NIN POZİSYONU
Her ne kadar Rusya’da medyada, Kazakistan’da yaşananların ABD’nin organize ettiği bir “renkli devrim” olduğuna dair iddialar yer alsa da, Beyaz Saray aslında konuya çok uzak. Kazakistan’da görev yapan bir ABD Büyükelçisi bile yok. Oysa Chevron ve Exxon Mobile gibi Amerikan şirketlerinin ülkede büyük yatırımları var.
Kazakistan’ın petrolünün %80’i Avrupa Birliği ülkelerine ihraç ediliyor. Ülke ayrıca, AB’nin uranyum ihtiyacının yaklaşık dörtte birini karşılıyor. Avrupa Birliği ve ABD, Kazakistan’a olan ekonomik bağlarına rağmen, ülkedeki durumu değiştirmek için bir şey yapabilecek durumda ve niyette de değil.
Her ne kadar Rusya’da medyada, Kazakistan’da yaşananların ABD’nin organize ettiği bir “renkli devrim” olduğuna dair iddialar yer alsa da, Beyaz Saray aslında konuya çok uzak.
Türkiye’nin, Kazakistan ile başlıca bağı ise, “Türk Devletleri Teşkilatı”. Bu yapı, 11 Ocak’ta Kazakistan’daki olayları ele almak için olağanüstü toplantı yapacak. Türk Devletleri Teşkilatı üye ülkeleri arasında; Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan yer alıyor. Macaristan ve Türkmenistan teşkilatın gözlemci üyeleri arasında. “Türk Konseyi/Keneşi” adıyla 2009'da kurulan örgüt, şu anki adını ise Kasım 2021'de İstanbul’da yapılan zirvede aldı.
Kazakistan, şimdiye değin hep Rusya, Türkiye, Çin gibi bölgede etki sahibi olan ve olmak isteyen ülkeler arasında stratejik bir denge oturtmaya çalışıyordu. Türkiye’nin Kazakistan’da ağırlığını, insansız hava araçları ve diğer askeri satışlarla arttırmaya çalışması halinde, Rusya ile Ukrayna’dakine benzer bir zıtlaşma yaşayabilir. Öte yandan, Kazakistan’da gösteriler sonrası milliyetçiliğin yükselmesi, “Türk Devletleri Teşkilatı”nı Rusya ve Çin’in, daha bir gözüne batar hale getirebilir. Günümüz Ankarası’nın ülkedeki “İslami ilhamı” arttırmaya çalışarak da, özellikle Rusya ile arasını açması da mümkün.