Karabük Üniversitesi yetkilileri, bulaşıcı hastalık taşıyan yabancı öğrencileri okula almadıklarını söyledi.

Cinsel yolla bulaşan hastalık taşıyanların kamusal hayattan dışlanması sivil toplum kuruluşları ve aktivistler tarafından 'ayrımcılık' olarak görülüyor. Anonim bir Instagram sayfasının paylaştığı kaynağı belirsiz anonim mesajlardan sonra, ‘Karabük Üniversitesi’nde Afrikalı öğrencilerle cinsel ilişkiye girenlerde cinsel hastalık çıktığına’ dair ‘haber’ler medyada yer almıştı. Karabük İl Sağlık Müdürlüğü de kentte HIV ve HPV vakalarında ‘anlamlı bir değişiklik olmadığını’ açıklamıştı. Hürriyet'ten Fevzi Kızılkoyun ve Mert Gökhan Koç'a konuşan Karabük Üniversitesi yetkilileri, 'söylentilerin önüne geçmek için' Şubat 2024’te kayıt olmak isteyen tüm yabancı öğrencilere Sağlık Kurulu raporu zorunluluğu getirildiğini söyledi: "Sağlık kurulu raporu almayan veya herhangi bir bulaşıcı hastalık taşıyan öğrenciye kayıtlarımızı kapattık."

'Bugüne kadarki sayılar ortalamanın çok altında'

Karabük’te bulaşıcı hastalık sayısının 'Türkiye ortalamasının altında olduğunu' söyleyen il sağlık müdürlüğü yetkilileri ise şunları dedi: "Bu konuda üniversiteyle birlikte birçok çalışma yürütüyoruz. Taramalar yapıyoruz, bugüne kadar herhangi bir anormallik görülmedi. 2024'te sadece bir yabancı öğrencide bulaşıcı hastalık belirlendi. Bugüne kadarki sayılar da ortalamanın çok altında."

Ayrımcı uygulama

Karabük Üniversitesinin bir önlem olarak duyurduğu 'dışlama uygulaması', birçok sağlık uzmanı, sivil toplum kuruluşu ve aktivistler tarafından 'ayrımcı' olarak görülüyor.

Anonim mesajlara konu hastalıklardan HPV, hem kadınlarda hem erkeklerde oldukça yaygın görülen bir virüs. Türkiye'de HPV virüsüyle karşılaşma oranı kadınlarda yaklaşık yüzde 85'ken erkeklerde ise bu oran yüzde 91'lere çıkıyor.

Kadınlarda rahim ağzı kanserine de yol açabilen tipleri bulunan hastalığın kanseri önleyebilen aşısı da bulunuyor.

Türkiye'de son yıllarda kampanya yürütülse ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca seçim öncesi söz verse de henüz bir uygulama başlatılmış değil.

Üç doz HPV aşısı asgari ücretin yarısından fazla.

'Yüzbinlerce insanın hayatını içinden çıkılmaz bir kaosa dönüştürüyor'

Aktivistler, kaynağı belirsiz mesajlara konu olan HIV için ise 'dışlama uygulamaları'nın 'ayrımcı' olduğunu belirtiyor.

Pozitif Yaşam Derneği'nin 2020'de yayınladığı bir basın metninde konu şöyle özetleniyor:

"Bugün kronik bir sağlık durumu olan HIV enfeksiyonu, etkili bir şekilde tedavi edilebilmekte ve tedavi sayesinde bulaştırıcılık ortadan kaldırılmaktadır. Ancak bu bilginin topluma ulaşması sağlanmamakta, toplum 1980’li yılların bilinmezliği ve önyargıları ile başbaşa bırakılmaktadır. Hekim, hukukçu, bilim insanı, kamu çalışanları, eğitmenler vs. toplumun tüm kesiminden insanlar mesleki, sosyal tutum ve davranışlarını, kararlarını kulaktan dolma ve gerçekle bir ilişkisi olmayan bilgilerle vermektedir. HIV’in bulaş yolları ve korunma yöntemleri hakkında doğru bilgiden mahrum bırakılan toplum, hala ölümcül olarak bildiği enfeksiyondan korunmak için kendisinde olan sorumluluğu üçüncü kişilere yüklemekte ve kamu sağlığının tesisi için HIV ile yaşayan insanların ifşa edilerek sosyal yaşamdan uzaklaştırılmasını kendisinde hak görmektedir. 1 Aralık Dünya AIDS Günü etkinlikleri kapsamında bazı sivil toplum örgütlerinin HIV farkındalığını arttırmak, herkese korunmanın, partnerin beyanından bağımsız, bireysel bir sorumluluk olduğunu hatırlatmak için 'HIV statümü paylaşmak zorunda değilim' sloganıyla yaptığı sosyal medya paylaşımı üzerine yine sosyal medyada gerçekle ilişkisi olmayan önyargılar paylaşıma sokulmuş, toplum HIV ile yaşayan bireylere karşı ismi başında Dr., Av. unvanı olan kişiler tarafından kışkırtılmıştır.

'Sonuçları hiç düşünülmeden üretilen söylemler'

Günlerce medya ve sosyal medyada gündemde tutulan paylaşımlarla henüz HIV ile ilgili temel bilgisi dahi olmayan toplum hafızasına ayrımcılığa söylemleri ve bilgileri kazınmıştır. Bugün Türkiye’de HIV tanısı alarak yaşayan 24.000 insan, onların eşleri, akrabaları, çocukları, arkadaşları ve iş arkadaşlarıyla birlikte yüzbinlerce kişi bu öfke ve nefret patlamasından doğrudan etkilenmiştir ve etkilerini sosyal, iş, aile yaşamlarında yıllarca göreceklerdir.  2020 yılına girdiğimiz şu günlerde artık HIV ile yaşayan insanların tedavi ile olağan yaşam sürelerini sağlıklı yaşadığı, virüsü bulaştırmadığı gerçeklerine sırt çevirmiş bir grup tarafından HIV ile yaşayan insanların 'doğranması, yakılması, yargılanması' söylemleri, sonuçları hiç düşünülmeden üretilmiştir. Bu damgalanma ve ayrımcılığın öznesi HIV ile yaşayan insanlar değil doğrudan üretenleridir. Bu çağ dışı söylem, tutum ve davranışlarla hem yüzbinlerce insanın hayatını içinden çıkılmaz bir kaosa dönüştürüyor hem de toplumu enfeksiyona karşı daha da savunmasız bırakıyoruz."