Pazar Politik

Kalanlar dirilirse: Gençlerin gitmek istemesi

Abone Ol
Sorun ne Türkçe dilindedir en basitinden ne de bu topraklara asıl içkin olan özgürlük ve dayanışmayla tanımlanacak gerçek geleneklerimizde. Sorun belki de bu hâkim görüşü gerçekten hep hâkim olacak zannetmekte.

Loading...

İnsan, yaşadığı toprakları sever. İçinde büyüdüğü kültürü özümser. Öyle olması beklenir.  Çünkü, insan bütün bir yaşamını kendi gerçekliklerinin üzerine inşa edebilir yalnızca. Farklı bir dili iyi öğrenmek, kendi diline hâkim olarak mümkün olabilir örneğin. Hayatı örgütleyebilmenin belki de en vazgeçilmez şartı, kendini kabul etmektir ya da. İnsan, içine doğduğu medeniyetle neden başını derde soksun ki… Anlam dünyasını kuran ve son nefesine kadar onu en çok belirleyecek olan ana dilinden başlayarak, kendine has öğelerle gül gibi yaşar gider. Onlardan rahatsız olacak raddeye gelmez. Bilakis, kültürü, insanın küçük göreceği bir şey değildir. Eğer, kendisinden olmayana düşmanlığı mubah sayan bir eğilime, kültür ismi verilen bir yerden değilse tabii, bu. Ancak, dünya üzerindeki uygarlıklar, eğer ırkçı ve gerici ideolojilerin kıskacına girmediyse bir ülkede, genellikle insanı tüm farklılıklarıyla sevmeyi merkeze alan özellikleriyle, kadim oldukları kadar barışçıldır. Asıl olanla sorun yaşamak, detayları kısırlaştırmaktır. Dolayısıyla, kendini hakir görmek, dokunularak daha da güzelleştirilecek inceliklerin yolunu kapatmaktır.  Fakat, bazen bir memlekette, yaratılan atmosfer, sahip olduğun tüm güzelliklerin de üzerini perdeler ve seni, kendin olduğun her şeyden parsel parsel uzaklaştırabilir. İçinde var olduğun topraklarda, alternatif bir şeyin olacağına ya da tarihin bir yerlerinde olduğuna aklın bir türlü kesmez. Örneğin, Ankara gibi, şu an, Orta Anadolu’nun ırkçılık ve siyasal İslamcılığın kalesi olan kasabalarından sadece demografik olarak daha büyük bir şehir olmanın eşiğinde ve bir zamanlar aslında kent olan bir yerde, insanların gazinolarda ailecek sosyalleştiğini tahayyül bile edemezsin, 70’lerde. Yarım asır önce, eğlenmenin tek alternatifinin içinde kapitalist sömürü düzeninin her boyutuna tanıklık edebileceğimiz pavyonlar olmadığını aklına bile getiremezsin. Alkol almanın ahlaksızlıkla eş değer görülüp hatta alanın ve satanın izole edilmeye çalışıldığı ve her köşesinde ne idüğü belirsiz kahvecilerden başka bir sosyal alanları olmayan şehirlerimiz, adına gelenekselcilik denilen gericilikle almış başını giderken bir üniversiteli olarak burada aydınlanamayacağını pek tabii düşünebilirsin bu yüzden. Bir zamanlar Yozgat gibi bir yerde bile Halk Komitelerinden haberdar olman için de zaten samanlıkta iğne aramaya dermanın olması gerekecektir. Ekonomisi, dünyanın epey gerisinde kalmış bir ülkenin insanı olarak işsizlik endişesinden ise bu güzel günlerin izini sürmeye zaten sıra gelemeyecektir. Dünyanın başka bir ucuna giderek, bir daha gelmek istemeyecek kadar memleketinden buz gibi soğuyabilirsin hasılı. Hele yaşamın en heyecan dolu çağında, tam da organize etmeye başlayacağın hayatının başındayken, ülken sana kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey vaat etmiyorken. Şu an olduğu gibi üç Türk gencinden ikisiysen mesela…
Gitmek istemekte aşırı haklı olan gençlerimize, dilimiz döndüğünce gerçekliğimizi anlatmak elbette çok kıymetli. Yine de giderlerse de canları sağ olsun, gençtirler ve haklıdırlar vurguladığımız sebeplerden ötürü.
Oysa sorun, doğal olmayan, dışarlıklı ortamın kendisindedir. Bir kesim, ekonomik ve politik olarak iktidarı ele geçirebilir. Ve yaratmak istediği insan tipini, yüz yıllardır süre gelen, kadim bir kültürün temsilcisi ilan edebilir. Bir memleketi de bu insanlardan başka hiç kimsenin yeri yurdu değilmişçesine manipüle edebilir.  Yani, şu an olduğu gibi. Sorun ne Türkçe dilindedir en basitinden ne de bu topraklara asıl içkin olan özgürlük ve dayanışmayla tanımlanacak gerçek geleneklerimizde. Sorun belki de bu hâkim görüşü gerçekten hep hâkim olacak zannetmekte. Yani sadece gençlerde değil tüm topluma sinmiş bu umutsuzlukta. Gitmek istemekte aşırı haklı olan gençlerimize, dilimiz döndüğünce gerçekliğimizi anlatmak elbette çok kıymetli. Yine de giderlerse de canları sağ olsun, gençtirler ve haklıdırlar vurguladığımız sebeplerden ötürü. Fakat önce buna biz çok da genç olmayanların yeniden inanmaya başlaması, bu inancın harekete geçmesi belki gitme planı olanları durdurur, gidenleri geri getirir. Zaten yaşayanları da diriltir belki.