Evet, kafamıza çekiçle vuracaklar, sonra bir kez daha vuracaklar… İsteyen istediği kadar vuracak ve biz buna ses çıkartmayacağız. Hatta hoşumuza gidecek, daha fazla vurmaları için aynı insanların yanından ayrılmayacağız…
Durun; hemen kızmayın. Siyasetten bahsetmiyorum…
Bu hafta sonu Portekiz’in en büyük halk festivallerinden biri São João Festivali gerçekleşecek. Portekizce orijinal adıyla Festa de São João do Porto. Her sene 23-24 Haziran günleri kutlanır. Lizbon’daki Santo António Festivali’nden sonra Portekiz’in en büyük ikinci halk festivalidir. Hatta bazı Portekizlilere göre en büyüğüdür. Portekiz genelinde düzenlenen bir etkinlik değildir çünkü her şehrin ayrı festivali vardır. Şehirler arasında en güzel festivali düzenleme yarışları yapılır… Porto’daki halk festivali 23-24 Haziran günlerinde kutlanır. 23 Haziran gecesi eğlence gecesidir. O gece hiçbir Portolu evinde durmaz. Herkes dışarı çıkar. Sokaklarda milyonlarca insan olur. Milyonlarca insan derken lafın gelişi değil, gerçekten milyonlarca…Festivalin hem eğlence yönü gayet iyidir hem de birkaç ritüel vardır ki bunlar festivalin deneyim boyutunu oldukça yükseltir. Örneğin, o gün Porto’da sokağa herkes elinde oyuncak çekiçle çıkar. İçi hava dolu plastik tokmak şeklinde yapılmış çekiçlerle sokağa çıkmak bir gelenektir. Her Portolunun evinde mutlaka bu tür plastik tokmaklardan vardır. Plastik çekiçleri olmayanlar için o güne özel plastik çekiçler satışa çıkar. Gayet ucuz bir meblağ karşılığında satın alabilirsiniz.
Mutlu olan ve mutlu olduğunu diğer insanlarla paylaşmak isteyen herkes ellerindeki bu plastik çekiçlerle başka bir insanın kafasına vurur ve yoluna devam eder. Herhangi bir konuda bir kişiyle tanışmak isteyen de çekiçle o kişinin kafasına vurur. Karşısındaki da ona vurursa muhabbet açabilir. Bu bir gelenektir ve çekiç bunun içindir. Rivayet odur ki bu gelenek eğlenirken sarhoş olan Portekizli erkeklerin beğendikleri ve tanışmak istedikleri kızların kafalarına ellerindeki pırasalarla vurmasına dayanır. Dolayısıyla Porto’daki bu etkinliğe katılırsanız binlerce insanın birbirlerinin kafasına çekiçle vurduğuna şahitlik edeceksiniz. Biri size vurursa da kızmayın. Tabii ki siz rahatça istediğinize vurun…
Herkes sabaha kadar sokaklarda gönlünce eğlendikten sonra tüm şehir güneşin doğuşunu seyretmek için Porto’nun Atlas okyanusu kıyısındaki kumsallarına doğru yürüyüşe geçer.
Bir ikinci ritüel ise dilek balonlarıdır. Gün battıktan gün doğana kadar insanlar dilek dileyerek küçük sıcak hava balonlarını gökyüzüne bırakırlar. İnanışa göre balonları düşmeden gökyüzünde kaybolursa dilekleri kabul olacaktır. Balonlar suda ve toprakta çözülebilir maddeden yapıldığı için çevreye zararı da en aza indirilir.
En önemli ritüel, tam gece yarısında Porto’nun Ribeira Mahallesi’ne giderek, tarihi Dom Luis demir köprüsün üzerinden atılacak havai fişekleri seyretmektir. Bu gösteri dakikalarca sürer ve muhtemelen hayatınızda görebileceğiniz en büyük ve en uzun havai fişek gösterilerinden biri olacaktır. Daha sonra eğlence Porto sokaklarında, açık hava partisi şeklinde devam eder. Yüzbinlerce insan Porto sokaklarında içer, dans eder sabaha kadar eğlenir. Ritüeller burada bitmez. Herkes sabaha kadar sokaklarda gönlünce eğlendikten sonra tüm şehir güneşin doğuşunu seyretmek için Porto’nun Atlas okyanusu kıyısındaki kumsallarına doğru yürüyüşe geçer. Alışık olmayanlar için sabahın 5’inde binlerce insanın kumsala doğru yürüyor olması ilginç bir görüntüdür. Güneşin doğuşuyla São João Festivali biter. Herkes evlerine dinlenmeye çekilir. O gün Porto’da resmî tatildir.Modern dünyada bu tür eğlenceleri düzenlemek şehirleri yönetenlerin şehirde yaşayanlara karşı asli görevidir. Modern dünyada eğlence bir lüks değil; ihtiyaçtır. Bir şehir için yol, köprü, tünel, su, elektrik ne kadar önemliyse düzenlenen sosyal ve eğlence etkinlikleri de o kadar önemlidir. Halkı mutlu olmayan şehirler üretken olamaz. Üretken olmayan ülkeler de asla istendiği gibi gelişemez. Mutlu şehirler kurmak aslında gelecek nesillere karşı en önemli görevimizdir. Çünkü yarının yöneticileri bugünün şehirlerinden çıkacaklar… Dolayısıyla nasıl yetişirlerse öyle yönetirler…
Gençliğini doyasıya yaşayamamış, dans etmemiş, eğlenmemiş, sosyalleşememiş, çocukluğundan beri ideolojik baskılar ve dogmalarla büyümüş insanların yönettiği ülkelerde/şehirlerde yeni nesiller asla mutlu olamaz!