İsveç’te kilisenin nasıl faaliyet göstereceği demokratik yöntemlerle halka soruluyor. Kilisenin başında 2014 yılından beri Antje Jackelén isimli kadın başpiskopos var. Bunun haricinde LGBTİ+ bireyleri ve haklarını gözeten bir tutum da izliyor İsveç’in Lutheryan kilisesi… İlkin otobüs durağının yanından geçerken dikkatimi çekti reklam tabelasındaki iki kadının resmi. Yas halinde olduğu belli yaşlıca, beyaz saçlı bir kadına orta yaşlı rahip kıyafetli başka bir kadın biraz mesafeli de olsa teselli eder biçimde sarılıyor. Altta ise İsveççe şöyle bir soru” Vad vill du att Svenska krykan ska göra?”, Türkçesi şöyle: İsveç Kilisesi’nin senin için ne yapmasını istersin? İlk bakışta fazla anlamlandıramadığım bu sorunun Krykovalet yani kilise seçimleri ile ilgili bir reklam kampanyası olduğunu öğrendim. Evet İsveç’te kilisenin nasıl yönetileceği, halka nasıl hizmetler vereceği ve hangi konularda faaliyet göstereceği demokratik yöntemlerle halka soruluyor. Doğrusu soruluyormuş zira benim dört yılda bir yapılan bu seçimlerden dört yıl önce Malmö’ye taşınmış biri olarak haberim yoktu. Fakat bu durum İsveçliler için de çok farklı değil çünkü kilise seçimlerinin diğer bir adı da Glömda valet yani Unutulmuş seçim. Belli ki güçlü görselliği ile bu reklam kampanyası kilise seçimlerinin hatırlatılmasını ve oy kullanma oranlarının arttırılmasını hedefliyor. 10 MİLYONLUK NÜFUSUN YARISI KİLİSENİN ÜYESİ İsveç Kilisesi, kilise üyesi vergi müellifleri tarafından finanse ediliyor. 16 yaşını geçmiş her üyenin de seçimde üç farklı seviye için oy kullanma hakkı var. Yani toplumun inançlı kesimi kiliselerinin tasarruflarında da söz sahibi. Kilise üyesi olmadığım için ben bu seçimlere katılamıyorum fakat üye olup olmamak her kökenden ve yaştan bireyin kendi inisiyatifinde hatta bazen bu vergi Hristiyan inancında olmayan kişiler tarafından dahi topluma katkı sağlaması amacıyla ödeniyor. 10,4 milyon nüfusa sahip İsveç’in kilisesi 5,7 milyon üye ile hayli büyük imkanlara sahip bir kurum. 2000 yılından itibaren kendi seçimlerini kendi organize ediyor ve devletten bağımsız bir yapıya sahip. Kilise seçimlerine İsveç’in geleneksel partilerinin haricinde daha farklı organizasyonlar ve gruplar da katılıyor. Gelgelelim henüz geçtiğimiz pazar günü yapılan seçimlerde yine beklenen katılım sağlanamamış, 2017’deki %19’luk katılım oranı %17,5’te kalmış. Bu oldukça düşük katılım kilise organının faaliyetlerinin halk tarafından çok da dert edilmediğini gösteriyor. Belki yine de kazanan %27,6’lik oy ile iktidardaki Sosyal demokrat parti (Arbetarepartiet / Socialdemokraterna- S) olmuş. Kilisenin sağ görüşlü partilerin eline geçmemesini önemseyen ve bu doğrultuda kampanya yürüten Sol parti (Vänstern i Svenska Kyrkan- VISK) de oylarını arttırmış. Kilise seçimi propagandasında Sol Parti “Dra kyrkan mer åt vänster” – “Kiliseyi daha sola çekin” sloganı benimseyerek insan hakları, iklim değişimi ve eşitlik gibi konuları ön plana çıkarmış. Sosyal demokratlar “För allas lika värde” – “Herkesin eşit değeri için” sloganı ile daha ziyade eşitlikçi bir söylem gütmüş. Sağ görüşe sahip diğer oluşumlar örneğin, evimize kadar broşür yollamış olan, İsveç için alternatif grubu (Alternativ för Sverige) programında İsveç’in temel değer ve gereksinimleri olarak gördükleri çekirdek aile, sosyal hizmetleri öne çıkarıp İslamlaştırmaya karşı dururken seçim sonuçlarına göre oyların %1,24’ünü alabilmiş. İSVEÇ KİLİSESİ OLDUKÇA LİBERAL BİR YAPIYA SAHİP İsveç kilisesi oldukça liberal bir yapıya sahip; kilisenin başında 2014 yılından beri Antje Jackelén isimli kadın başpiskopos var. Kadınların üst seviyede varlığı şaşırtıcı derecede yaygın hatta oturduğumuz apartmanda dahi kadın papaz bir komşumuz var. Geçen senelerde dönem sonu mimari proje sunumlarını tarihi Lund katedralinin modern toplantı salonlarından birinde ve yine bu katedralin başı başka bir kadının katılımıyla gerçekleştirmiştik. Bunun haricinde LGBTİ+ bireyleri ve haklarını gözeten bir tutum da izliyor İsveç’in Lutheryan kilisesi. Elbette bu ana akımın dışında pek çok farklı kilise var ve diğer dini grupların ibadethaneleri ve örgütlenmeleri mevcut. Toplumdaki renklilik ve çok seslilik hali demokratik değerlerin içselleştirilmesi ile inanç alanında da demokratik pratiklere alan açmış durumda. Görünen o ki bu seçimler halk tarafından yeterince takip edilmiyor ve belki de bazıları böyle bir seçim olduğunu gerçekten bilmez ya da unutmuş durumda. Elbette türlü eşitsizlikler, adaletsiz durumlar ve hatta sistematik ırkçılık İsveç’te de karşı karşıya kalınabilecek olgular ve sağ partiler özellikle göçmenlerin sık yaşadığı Malmö gibi şehirlerde yükselişe geçmiş durumda. Yine de cemaatinin yönetimde belirleyici olduğu, olabildiğince demokratik bir kurum olarak İsveç kilisesinin işleyişinin başka bağlamlar için de bir umut teşkil ettiğini düşünüyorum. Benzer seçimlerin ve demokrasi pratiklerinin ülkemizde Diyanet İşleri ve bunun gibi kurumlar için de uygulanacağı günlerin hayaliyle İsveç’ten selamlarımı iletiyorum.