İsrail'den acı bir uyarı: "Aşı güçsüzleştirse de Delta’yı yenemiyor "
50 ve üzeri yaşta olan vatandaşlarına üçüncü doz aşı uygulamaya başlayan ilk ülke olan İsrail’in 56 yaşındaki Sağlık Bakanı Nitzan Horowitz 13 Ağustos’ta üçüncü doz aşını olduktan sonra, “Şimdi kritik bir zaman. Pandemiye karşı bir yarış içerisindeyiz” dedi.
Bakanın mesajı İsrailli dostları içindi, ancak mesaj aynı zamanda tüm dünyaya da bir uyarı niteliği taşıyor. İsrail, nüfusunu en yüksek düzeyde aşılayan ülkeler arasında. 12 yaş ve üzerindekilerin yüzde 78'i, büyük çoğunluğu Biontech olmak üzere, çift doz aşılarını tamamladı. Yine de ülke şu anda milyon kişi başına günlük yaklaşık 650 yeni vaka ile dünyanın en yüksek enfeksiyon oranlarından birine sahip. Pozitif vakaların yarısından fazlasının iki doz aşılı kişiler olması, Delta varyantının olağanüstü bulaşıcılığını gösteriyor ve aşılamanın faydalarının zamanla azaldığına dair endişeleri güçlendiriyor.
Aşılanmış İsraillilerde pozitif vakaların sayısının çokluğu, yeni pozitif vakaların kaçınılmaz olduğunu da gösteriyor ancak hala aşılanmamışların hastaneye yatma veya ölme olasılıkları çok daha yüksek. Ancak İsrail'in deneyimi, en iyi aşılanmış ülkelerin bile bir Delta dalgasıyla karşı karşıya kalacağını göstererek takviye 3. doz meselesini diğer gelişmiş ülkelerin gündemine sokuyor.
İsrail'in en büyük sağlık bakım organizasyonu olan Clalit Health Services'in (CHS) inovasyondan sorumlu başkanı Ran Balicer, “Bu, dünyanın geri kalanı için çok açık bir uyarı işareti. Burada olabiliyorsa, muhtemelen her yerde olabilir” diyor.
İsrail şimdi yakından izleniyor çünkü Aralık 2020'de aşılamaya başlayan ilk ülkelerden biriydi ve bir süreliğine diğer ülkeleri kıskandıracak hızda bir aşı takvimi uyguladı. 9,3 milyon nüfusa sahip ülke ayrıca sağlam bir halk sağlığı altyapısına ve vatandaşlarını yakından takip eden ve aşıların ne kadar iyi çalıştığına dair yüksek kaliteli, gerçek dünya verileri üretmesine olanak tanıyan bir sağlık sistemine sahip.
Madison, Wisconsin Üniversitesi'nde viroloji uzmanı David O'Connor, “İsrail verilerini çok yakından izliyorum çünkü dünyanın herhangi bir yerinden çıkan kesinlikle en iyi veriler” diyor. Scripps Research'ten bilim insanı Eric Topol, “ İsrail bir model ülke. Sadece mRNA aşılarını kullanıyor. Aşıları en erken uygulamaya başlayan ülkelerden. Yüksek bir nüfusa sahip. Öğrenmemize yardımcı olan çok büyük bir laboratuvar” diyor.
İsrail'in sağlık bakım organizasyonları demografik bilgileri, komorbiditeleri ve enfeksiyonlar, hastalıklar ve ölümlerle ilgili bir dizi koronavirüs ölçümünü takip ediyor. Balicer, “Gerçek dünyadan neredeyse gerçek zamanlı kanıtlar sunmamızı sağlayan zengin verilerimiz var” diyor. (Birleşik Krallık da çok sayıda veri derliyor. Ancak aşı kampanyası İsrail'den sonra hızlandı ve mevcut durumu gelecekte olabilecekleri daha az yansıtıyor ve üç farklı aşının kullanılması verilerin ayrıştırılmasını zorlaştırıyor.)
Sağlık Bakım Organizasyonu’ndan bilim insanlarının yaptıkları bir araştırmaya göre, zayıflayan bağışıklığın etkileri, kış başında aşılanan İsraillilerde kendini göstermeye başlıyor olabilir. Haziran ve Temmuz aylarında COVID-19 enfeksiyonundan korunma, bir kişinin aşılanmasından bu yana geçen süre ile orantılı olarak düştü. Ocak ayında aşılanan kişiler, Nisan ayında aşılananlara göre 2.26 kat daha fazla enfeksiyon kapma riski ile karşı karşıya. (Araştırmacılar, en zayıf bağışıklık sistemine sahip en yaşlı İsrail vatandaşlarının ilk önce aşılanmış oldukları gerçeğini de göz önünde bulunduruyorlar)
Aynı zamanda, yaz başında tek tük ülkede vakalara rastlanırken, o zamandan beri vakalar 7 ila 10 gün arasında sürekli iki katına çıkarak arttı ve yeni vakaların çoğu Delta varyantı. Vakaların artmasıyla birlikte, hastaneye ve yoğun bakım ünitelerine yatışlar şubat ortasından bu yana en yüksek seviyelerine yükseldi. Mevcut dalganın ne kadarının, Delta varyantının yayılma gücü karşısında bağışıklığın azalmasından kaynaklandığı belirsiz.
Açık olan, yeni vakaların nadir olaylar olmadığı. 15 Ağustos itibariyle, 514 İsrailli ağır veya kritik COVID-19 tanısı ile hastaneye kaldırıldı. Sadece bu sayı sadece 4 gün öncesine göre %31'lik bir artış gösterdi. 514 kişiden %59'u tamamen aşılanmıştı. Aşılananların %87'si 60 yaş ve üzerindeydi.
Hükûmet için COVID-19 konusunda danışmanlık yapan İsrail Teknoloji Enstitüsü'nde biyoinformatik uzmanı olarak çalışan Uri Shalit, “Yeni vakalar hızla artıyor ve bu vakaların içerisinde çok sayıda aşısını tamamlamış insan var. İsrail'den gelen önemli haberlerden biri şu: 'Aşılar işe yarıyor ama yeterince değil” diyor.
Doktor Dror Mevorach’a göre, “Hükümeti ve Sağlık Bakanlığı'nı en çok korkutan şey hastanelerin üzerindeki yük”. Hastanede, COVID-19 hastalarının 200 yatağı doldurduğu Ocak ayındaki gibi bir dalganın altında ezilmeleri durumunda sağlık personelinin nöbet çizelgelerini yeniden oluşturuluyor. Mevorach, personelin çok yorgun olduğunu ve travma sonrası stres bozukluğu etkisinden kaçınmak için haftalık bir destek grubunu yeniden başlattıklarını söylüyor.
Artışı engellemeye çalışmak için İsrail, 30 Temmuz'da 60 yaş ve üstü vatandaşlarına üçüncü doz aşılamayı başlattı. Sonrasında yaş sınırı 50’ye düşürüldü. Sağlık Bakanlığı'na göre şimdiye kadar yaklaşık 1 milyon İsrailli üçüncü doz aşısını oldu. Dünya Sağlık Örgütü Genel Müdürü Tedros Adhanom Ghebreyesus da dahil olmak üzere küresel sağlık liderleri, dünya nüfusunun çoğunun tek bir doz bile aşılanamadığı göz önüne alındığında, gelişmiş ülkelere takviye dozları uygulamamaları çağrısı yaptı. Takviye doz aşılar üzerinde kafa yoran ya da halihazırda uygulayan zengin ülkeler, bu aşıları bağışıklığı zayıflamış ve sağlık çalışanları gibi özel gruplar için uygulama eğilimindeler.
Yine de araştırmalar, takviye dozların önemli bir etkiye sahip olabileceğini öne sürüyor. Araştırmacılar, 3. doz aşıların enfeksiyona karşı çok önemli bir ilk savunma hattı olan burun ve boğazda ihtiyaç duyulan antikorlarda hızlı bir artışa neden olduğunu gösteriyorlar. Mevorach, İsrail hükümetinin 50 yaş ve üzerindekileri takviye dozla aşılamaya başlama kararının, üçüncü dozu olan 60 yaş üstü kişilerin iki doz aşılı akranlarına göre yüzde 50 daha az hastaneye yatmak zorunda kaldıklarını gösteren Sağlık Bakanlığı verilerine dayandığını söylüyor. Çalışmalar ayrıca takviye doz yapılan 4500'den fazla hastadan oluşan bir örneklemde, 3. doz aşı olanların yüzde %88'inin ikinciden daha kötü bir yan etki ile karşılaşmadıklarını ve bazen daha hafif yan etkilerle karşılaştıklarını gösteriyor.
Biyomedikal veri bilimcisi olan Dvir Aran, takviye dozların tek başına Delta dalgasını önlemesinin pek mümkün olmadığını söylüyor. İsrail'de şu anki yeni dalga o kadar yüksek ki, halihazırdaki artışın yüzde 60’ı bile hastanelerin kapasitelerinin dolmasını bir belki iki hafta ancak geciktirebilir. Aran, halen ilk veya ikinci doz aşılarını yaptırmayanları aşılamanın ve İsrail'in geride bıraktığını düşündüğü maske ve sosyal mesafe önlemlerine geri dönmenin de kritik olduğunu söylüyor.
Aran'ın Amerika Birleşik Devletleri ve diğer zengin ülkeler için takviye dozlara yönelik mesajı ise çok açık: “ Takviye dozların çözüm olduklarını düşünmeyin”
(Kaynak: https://www.sciencemag.org/news/2021/08/grim-warning-israel-vaccination-blunts-does-not-defeat-delta )
Bunlar da ilginizi çekebilir