Cumhuriyet Halk Partisi daha ne verebilirdi Muharrem İnce’ye yada ne verirse yetecekti. Seçim gecesi “Adam Kazandı” diyerek Erdoğan’ın kazandığını ilan eden Sayın İnce’nin kendi mağlubiyetini ve kaybedişini kabullenememesi neyin tezahürüdür. O süreçte parti veya parti yöneticileri ile ne yaşandıysa yaşansın, sonuçta kendisi kabul etse de etmese de Muharrem İnce kaybetti ve bizler kaybettik.

Türkiye 28 gün sonra yapılacak olan ve belki de Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimlerinden birine doğru adım adım ilerliyor. Yaşadığımız depremin etkisiyle de partilerin seçim kampanyalarını daha sessiz sedasız, şarkısız-türküsüz sürdürdüklerini gözlemliyoruz. Özellikle muhalefetin bu konuda daha duyarlı ve sakin davranarak seçmeni ikna edici bir tutum takındığını söyleyebiliriz.

Seçimlerin oylar sandıktan çıkıp tasnif edilerek tutanak altına alınmadan bitmeyeceğine inanan, gerçekçi bir insan olarak bu iş bitti demenin kampanyaya ve sürece oldukça zarar verdiği düşüncesindeyim. Elbette ki CHP ve Millet İttifakı adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanacağına, bu ülkeyi gerçek anlamda demokrasi ve özgürlüklere ulaştıracağına, ekonomik anlamda bir kuşatma altında olan ülkenin ve halkının daha müreffeh bir geleceğe adım atacağına inanıyor ve güveniyoruz. Lâkin, oldukça kıymetli, iyi değerlendirilmesi gereken, telafisi mümkün olmayan günleri yaşıyoruz. Özellikle ilk defa oy kullanacak olan genç seçmenler ile kararsızlar kitlesinin yer aldığı pastadan en büyük dilimi alabilmek çok önemli. Bir küçük eleştiri de Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kampanya ekibine yapmak zorunda hissediyorum. #sanasöz kampanya ve videolarının başka bir yere evrilmesi, kampanyanın ardı sıra farklı içeriklerle sürdürülmesi gerekirken durağan ve etkileşimsiz geçen gün sayısının bu kadar fazla olması anlamlı değil.

Peki bıkmadan, usanmadan verilen bunca mücadele ne için? İçinde bulunduğumuz bu süreç sadece adayların ve partilerin yasayla kendilerine tanınan demokratik haklarını kullandıkları bir vitrin mi? Yahut kişisel hırs ve egolarını tatmin edecekleri, istedikleri hoyratlıkta bulunacakları, geçmişte kapatamadıkları hesaplarını kapatacakları bir ortamda mıyız? Bizim bu seçim sürecini sadece bir seçim olmaktan çıkarıp, bir ülkenin yeniden küllerinden ve düştüğü yerden çıkmasını-doğmasını  sağlayacak, ezilen ve sömrülen insanlara umut olacak, ülkenin gelecek elli yılına ışık tutacak, sonraki nesillerin nasıl bir ülkede yaşayacaklarını, toplumsal dönüşümün seyrini belirleyecek derecede varoluşsal sebepler yüklememiz mi hatalı yoksa? Sayın Muharrem İnce’nin geldiği son noktaya baktıkça, bir siyasetçi için hırsın ve intikam duygusunun akıl ve mantığın ötesine geçtiğinde yaşayabileceği dönüşümü ve yok oluşu canlı canlı bir kez daha yaşıyoruz. Türkiye’de siyaset yapan birisi için gelinebilecek son nokta nedir? Ne olunabilir? Nereye aday olunabilir ve onun için yarışılabilir? Pek çok kariyerli siyasetçiye dahî nasip olmayacak şekilde, Cumhuriyet Halk Partisi’nde sırasıyla İl Başkanlığı, dört dönem milletvekilliği, grup başkanvekilliği ve nihayetinde 2018 seçimlerinde Cumhurbaşkanı Adaylığı. Cumhuriyet Halk Partisi daha ne verebilirdi Muharrem İnce’ye yada ne verirse yetecekti. Seçim gecesi “Adam Kazandı” diyerek Erdoğan’ın kazandığını ilan eden Sayın İnce’nin kendi mağlubiyetini ve kaybedişini kabullenememesi neyin tezahürüdür. O süreçte parti veya parti yöneticileri ile ne yaşandıysa yaşansın, sonuçta kendisi kabul etse de etmese de Muharrem İnce kaybetti ve bizler kaybettik. Geçmişte yaşanılanların intikamını alma hırsıyla, katıldığı tüm televizyon programlarında ne yapacağını değil CHP ‘yi karalama kampanyası sürdüren bu adamın peşinden mi gittik sahî hepimiz. 2018 seçimlerinde CHP adayı olan Sayın İnce %30,6 oy alabilmişken,şimdi arkasında böyle bir parti gücü olmayan bir aday olarak bu seçimde % kaç oy almayı umuyor?%5 mi %10 mu? Adaylığı seçimi ikinci tura bıraktırma riski doğurmaktan başka neye yarayacaktır? Henüz önünde vakit varken, Muharrem İnce bu savaş meydanından bir kahraman ve bir lider gibi çekilme onurunu ortaya koymalıdır. Kişisel hırs ve intikamı uğruna bu ülkenin geleceğini, umutlarını yok etmeye hakkı yok.

Bir diğer husus,kampanya sürecinin başlamasından bugüne kadar 13.Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na en büyük desteği veren ve söylediği gibi bu davanın en çalışkan neferi olan İBB Başkanı  Sayın Ekrem İmamoğlu ile ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın dışında Millet İttifakı Liderlerini miting meydanlarında ön saflarda henüz göremiyoruz. Muhalefet bloğunun, tüm kampanya döneminde tüm paydaşlarının ittifaka en yüksek marjinal faydayı sağlayabilecekleri bölgelerde güçlerini,farklılıklarını ortaya koymaları gerekiyor.  Ülkece böylesine kritik bir virajı dönmeye çalışırken bir adım geride durmak pek de anlamlı gelmiyor açıkçası.

Vakit herkesin taşın altına elini değil gövdesini koyma zamanıdır. Ya hep birlikte birleşe birleşe kazanacağız yada kazanacağız.