Ülkenin yarısının içinde olduğu umutsuzluk durumu yerel seçimlerde yeniden umuda dönüşmeli. Burada en büyük görev yine CHP’ye düşmektedir. Algılar ile gerçekler arasında sıkışıp kalan insanlara bir umut ışığı olmak, muhalefetin en önemli işi olmalıdır.

“Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir fakat gerçek olarak algılanması çok önemlidir”

Henry Kissinger

ü

Seçimler bitti ama etkisi hala devam ediyor. Ekrem İmamoğlu’nun başlattığı değişim rüzgârı esmeye devam ederken, muhalefetin bütün partilerinde savrulmalar da devam ediyor. Maalesef kötücül bir manipülasyon süreci seçimlerde kendisini gösterdi. Yaratılan bu gerçeklik dışı algılar, ülkenin yarısını ötekileştirdi, umudunu yok etti.

İktidar ortaya koyduğu algılarla gerçeklerin yönünü değiştirmeye çalışarak şimdi de kaybettiği büyükşehirleri yeniden kazanmayı hedefliyor. Şayet muhalefet değişim konusunda sürekli aynı kısır döngü içerisinde tartışmaya devam ederse büyükşehirlerin kaybedilmesi an meselesi.

Hatırlayalım, Altılı Masa 1,5 yıl boyunca en önemli konuları son dakikaya kadar bekletti, seçim kampanyaları son dakika hazırlandı, aday son dakika açıklandı, çok hayati meseleler hakkında son dakika kararlar verildi, seçim gününden bir gün önce bile son dakika ittifakları yapıldı… Her şeyi kısır bir tartışmaya dönüştüren ve son dakikaya bırakan bir muhalefetin, yaklaşan yerel seçimlerde işi oldukça zor görünüyor.

Faydasız bu kısır tartışmalar sürerken iktidar tarafı da algılarla oynamaya devam ediyor. Özellikle İstanbul ve Ekrem İmamoğlu yönetimine odaklanmış bir stratejileri var. İmamoğlu, bir yandan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi zor bir görevi yerine getirirken bir yandan da algı yöneticilerinin manipülasyonları ile baş etmeye çalışıyor. Gerçeklerle yalanların arasına giren bu algıcılar, gördüklerimizi ve yaşadıklarımızı nasıl yorumlayacağımızı belirlemek için profesyonel bir mücadele veriyor. Bu algıcıların ortaya koyduğu bu anlayışa teslim olmak bizi birbirinden ilginç yalanların kurbanı haline getirecektir.

Ekrem İmamoğlu ve İBB yönetiminin karşısındaki uzman algı kadrosu, İBB ile ciddi olarak ilgileniyor. Yapılan bütün icraatları olmamış gibi, yapılmamış gibi aktarmaya çalışıyor. Genellikle de başarılı oluyorlar çünkü ‘yalan’ hep ‘gerçeklerden’ daha hızlı koşar. Günümüzde algı neredeyse her şey demek...

Yaptığınız işler ne denli büyük olursa olsun, algılar bir süre gerçeklerin görülmesini engelliyor, yavaşlatıyor. Ekrem İmamoğlu ve yönetimi bu kısacık zaman diliminde hiç küçümsenmeyecek işlere imza attı. Ancak Ekrem İmamoğlu ile uğraşan öylesine büyük bir güç var ki, ortaya koyduklarını anlatması bazen imkânsız hale geliyor. Zira kamunun, medyanın ve bürokrasinin bütün imkanları adeta İmamoğlu ve İBB faaliyetlerini kötülemek adına seferber edilmiş. Yapılan çok önemli işler var. İstanbul’da kangren olmuş ve yıllardır çözülmemiş o kadar sorun vardı ki bunların hemen hepsi çözüldü İstanbul’da.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Ben asla ve asla halkın oylarıyla alınmış bir belediyeyi AKP’ye teslim etmem!” sözü oldukça dikkate değer bir hedef. Ve bu hedef, 2019 yerel seçimlerindeki gibi doğru adaylar, doğru birliktelikler, doğru stratejilerle yeniden hayat bulmalı.
Dünyada aynı anda en çok metro yapan şehir olmak, 2.5 milyon çocuğa 21 milyon litre ücretsiz halk süt ulaştırmak, İstanbul’un her yerine kreşler açmak, İBB tarihinde ilk kez öğrenci yurtları açmak, sel baskınlarına son vermek, Askıda Fatura ile dünya çapında ödül alan bir dayanışma ağı kurmak, çöpten elektrik üretmek, Haliç’i canlandırmak, İstanbul’daki yeşil alan sayısı artırmak, İstanbul’da tarım ve hayvancılığı canlandırarak çiftçilere ve üreticilere destek olmak, Anne Kart ile ulaşımı annelere ücretsiz yapmak, istihdam ofisleri ile iş arayanları ve işverenleri buluşturmak, 110 bin İstanbulluya iş imkânı sağlamak, halk ekmek ile ekmeği insanlara ucuza ulaştırmak, öğrencilere eğitim desteği vermek, büyük İstanbul Otogarı’nı baştan sona yenilemek, mahalle bakkallarına destek olmak, kültür ve sanatı şehrin her yerine ulaştırmak, ücretsiz internet sağlamak, yeni kütüphaneler açmak, İstanbulluyu kültür-sanat ve bilimle buluşturmak, tüm inanç gruplarına eşit biçimde hizmetler vermek, kendi öz kaynakları ile metrobüs filoları kurmak, ‘Söz, Yetki, Karar İstanbullunun’ diyerek demokrasiyi işler kılmak, Deniz Taksi gibi bir hizmeti ortaya koymak, İstanbul’un kültürel mirasını korumak, üretici pazarları kurmak, Özel Gereksinimli Bireyler Eğitim Merkezleri (ÖZGEM) açmak, kadın istihdamını desteklemek, şehrin her noktasına ucuz ve sağlıklı yemekler veren Kent Lokantaları açmak ve depremzedelere yapılan sayılamayacak miktarda yardımlar…

Benzer işler eminim ki Ankara başta olmak üzere ülkemizin diğer belediyelerinde de vardır. Fakat yapılan bu önemli hizmetlerin algılara kurban edilmemesi için büyük çaba harcanmalı. Yerel seçimlerde büyük bir hayal kırıklığı yaşanmaması için suni ve faydasız tartışmaların bir kenara bırakılması şart. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Ben asla ve asla halkın oylarıyla alınmış bir belediyeyi AKP’ye teslim etmem!” sözü oldukça dikkate değer bir hedef. Ve bu hedef, 2019 yerel seçimlerindeki gibi doğru adaylar, doğru birliktelikler, doğru stratejilerle yeniden hayat bulmalı.

Ülkenin yarısının içinde olduğu umutsuzluk durumu yerel seçimlerde yeniden umuda dönüşmeli. Burada en büyük görev yine CHP’ye düşmektedir. Algılar ile gerçekler arasında sıkışıp kalan insanlara bir umut ışığı olmak, muhalefetin en önemli işi olmalıdır. 2019 seçimlerinde nasıl ki halkın duygularına dokunan bir anlayış ortaya kondu, 2024 seçimlerinde daha fazlası gerekli... Unutmayalım, “duygular” insanlar üzerinde alkol etkisi yapar.