Yunus Emre Erdölen
Alman Anayasa Mahkemesi 24 Mart 2021 tarihinde
iklim değişikliği açısından oldukça önemli bir karara imza attı ve Federal İklim Değişikliği Yasası’nın iklim değişikliği ile mücadele nezdinde nesiller arası adaletsizliğe sebep olduğuna karar verdi. Davayı açan genç
iklim aktivistleri büyük bir hukuki zafer elde ettiler ve özellikle Avrupa kıtasındaki diğer davaların da seyrini etkileyebilecek, yeni davaların açılmasına sebep olabilecek bir kararın çıkmasını sağladılar.
NE OLMUŞTU?
12 Aralık 2019’da Almanya’da Federal İklim Değişikliği Yasası kabul edildi. Paris İklim Andlaşması’nın ortalama küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altına indirme ve Almanya’nın 2050’ye kadar karbon salınımını net sıfıra indirme amaçlarını temel alan Federal İklim Değişikliği Yasası, 2030’a kadar karbon salınımının 1990 yılı seviyesine göre %55 oranında azaltılmasını öngörmektedir. Söz konusu yasada, 2030 sonrası bir hedef belirtilmemekle birlikte 2025 yılında Federal Hükümetin, 2030 sonrası karbon salınımın azaltılması için somut hedefler ortaya koyması gerektiği belirtilmektedir.
Anayasa Mahkemesi’ne Başvuru
Davayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan başvurucular, yasadaki somut hedeflerin iklim kriziyle mücadele ve küresel sıcaklık artışının düşürülmesi için yetersiz olduğunu, bu nedenle insan onurunun korunduğu bir gelecek ve iyi bir çevrede yaşam haklarının ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Çoğu genç olan başvurucular, aynı zamanda 2030 sonrası somut hedef olmadığı için gelecek nesillerin iklim kriziyle mücadele için çok daha büyük fedakarlıklar yapacağını ve bu nedenle özgürlüklerinden mahrum olacaklarını ileri sürmektedir.
ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARI
Anayasa Mahkemesi, öncelikle gerçek kişi tarafından yapılan başvuruları kabul edilebilir bulmuştur. Mahkemenin gerçek kişilerin iklim krizi konusundaki bir yasa hakkındaki başvurusunu kabul etmesi ileride açılabilecek yeni davalara da kapı aralayan bir karar olarak karşımıza çıkmaktadır
Esas incelemesinde, Alman Anayasa Mahkemesi Anayasa 20a maddesini temel alarak incelemesini gerçekleştirmiştir. Alman Anayasa Mahkemesi aşağıdaki maddeyi hükümete iklim değişikliği ile mücadele etme görevini yükleyen bir madde olarak değerlendirmiş ve hükümete bu maddeye dayanarak iklim değişikliği ile mücadele etmesi için objektif bir sorumluluk yüklemiştir.
Madde 20a
[Doğal yaşam kaynaklarının ve hayvanların korunması] Gelecek kuşaklara karşı da sorumlu olan devlet, doğal yaşam kaynaklarını anayasal düzenin çerçevesinde yasamayla, yasalara ve hukuka uygun olarak yürütme ve yargı organlar aracılığı ile korur.
Anayasa Mahkemesi, ayrıca iklim krizinin küresel bir olgu olması nedeniyle devletin başka devletlerin mücadele konusundaki yetersizliklerini örnek göstererek iklim kriziyle mücadeleden kaçınamayacağını, aksine kendisine düşen sorumluluğu yerine getirip diğer devletlere örnek olması sorumluluğu altında olduğunu belirmektedir.
Mahkeme temel hak ve özgürlükleri doğal olarak etkileyecek olan karbon salınımının kısıtlanmasına ilişkin hükümlerin anayasaya uygun olması için iki koşul olduğunu belirtmiştir. Bu koşullar;
- Anayasa m.20a’daki çevreyi koruma amacı ve anayasadaki genel insan hak ve özgürlüklerinin kısıtlanma rejimiyle uyumlu olunması
- Karbon salınım miktarıyla ilgili düzenlemelerin gelecek nesillerin özgürlükleri nezdinde orantısız bir yük yaratmamasıdır.
Federal İklim Değişikliği Yasası m.1’deki 2050 yılına kadar karbon salınımının net sıfıra indirilmesi ve Paris İklim Andlaşması’nın küresel sıcaklık artışının 2 derecenin altına indirilmesi amaçlarını hatırlatan Anayasa Mahkemesi, mevcut yasa doğrultusunda bu hedeflere ulaşmak için 2030’dan sonra çok daha fazla efor harcanacağını, çok daha hızlı ve sert önlemlerin alınması gerekeceğini belirtmiştir. 2030’a kadar karbon salınımının %55 azaltılmasını öngören yasanın 2030 sonrası için bir somut hedef koymamasının, özellikle gelecek nesillerin hak ve özgürlüklerinin daha fazla tehlike altına sokacağını, 2050 karbon salınım hedefine ulaşılması için daha fazla özgürlüklerden feda etme yükü altına girileceğini belirten Anayasa Mahkemesi, bu nedenle düzenlemenin nesiller arası adaletsizlik yarattığına karar vermiştir.
Bu değerlendirmenin ardından mahkeme, hükümetin 31 Aralık 2022 tarihine kadar 2030 sonrası karbon salınımın kısıtlanması hedeflerini belirlemesi ve bunu nesiller arası adaletsiz bir durum yaratmayacak şekilde yapması gerektiğini belirtmiştir.
KARAR NEDEN ÖNEMLİ?
Alman Federal Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu karar oldukça önemli bir karar olarak karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle, anayasa gereğince hükümetin iklim kriziyle mücadele yükümlü olduğunun Anayasa Mahkemesince kabul edilmesi, hükümetin bu konu hakkında daha ciddi adımlar atmasına ve vatandaşlarında hukuk yoluyla bu yükümlülüğün yeterince karşılanıp karşılanmadığı hususunda baskı oluşturmasına vesile olacaktır. Yine Anayasa Mahkemesince bu davanın kabul edilebilir bulunup esas incelemesi yapılması gelecekte hükümetin iklim kriziyle ilgili yasalarındaki düzenlemeleri yetersiz bulan iklim aktivistlerinin yeni davalar açmasına ve iklim mücadelesini dava yoluyla sürdürmelerine sebep olacaktır.
24 Mart 2021 tarihli bu kararın en önemli yanı ise, iklim krizi ve nesiller arası adalet kavramlarını birlikte değerlendiren bir karar olmasıdır. Karbon salınımının azaltılması hedefleri, karbon salınımı hayatımızın her alanında (seyahat, günlük yaşam, ulaşım vb.) mevcut olduğu için karbon salınımının azaltılmasına yönelik uygulamalar da ister istemez temel hak ve özgürlükleri etkilemektedir. Alman Anayasa Mahkemesi açık bir şekilde, iklim kriziyle mücadele yükünün yetersiz hedefler konularak gelecek nesillerin sırtına yüklenmesinin anayasaya aykırı olacağına karar vermiş ve karbon salınımının azaltılması yükünün nesiller arasında eşit ve adil bir şekilde paylaşılması gerektiğini belirtmiştir.
Son yıllarda, genç iklim aktivistleri eylemlerini sadece kamusal alandaki protestolar yoluyla değil, Hollanda (Urgenda davası), İrlanda ve Fransa’da iklim krizi mücadelesini çeşitli davalarla mahkemelere taşıyarak sürdürmekte. Genç aktivistler, birbirlerinin sunduğu dilekçelerden ve argümanlardan faydalanarak bu alanda da bir iş birliği gerçekleştiriyor. Bu nedenle Alman Federal Anayasa Mahkemesi’nin bu kararındaki gerekçeleri, hem gözünü bu davaya çeviren iklim aktivistlerinin Almanya ve başka ülkelerde açacakları davalara ilham olma hem de diğer yargıçların da karar metriklerini etkileme şansı bulunmaktadır. Özellikle karar özetini içeren basın açıklamasını İngilizce ve Fransızca dillerinde de yayınlayan Alman Federal Anayasa Mahkemesi’nin de bu olası etkiyi gözettiğini unutmamak gerekiyor.
KARARIN SONUCUNDA NELER YAŞANDI?
Verilen karar sonrasında, 6 Mayıs 2021 tarihinde Almanya Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı
Olaf Scholz ve Çevre Bakanı
Svenja Schulze, bir basın toplantısı düzenleyerek karbon salınımının 1990 seviyesi nazaran 2030’a kadar %55 değil, %65 oranında azaltılma hedefinin olacağı ve karbon salınımının 2050 yılına kadar değil, 2045 yılına kadar sıfır seviyesine indirileceğini açıkladılar. Koalisyon hükümetinin bu kadar hızlı bir şekilde hareket etmesinin sebebi yaklaşan seçimler. 26 Eylül 2021’de düzenlenecek olan genel seçimlerde, anketlere göre kampanyalarının ana temasını iklim kriziyle mücadele olarak belirleyen Yeşiller oylarını ciddi miktarda arttırmakta ve anket ortalamalarına göre %25 civarın seyreden bir destek oranına sahip gözükmekte. Koalisyon ortağı CDU/CSU ve SPD, Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre hükümetin 2022 sonuna kadar bir düzenleme yapması gerektiği halde seçim döneminde Yeşillerin eline bir koz veya gündem maddesi vermemek için bu konuda hızlı hareket etti ve karbon salınım hedeflerini değiştirmeyi amaçladıklarını belirtti. Basın toplantısında açıklanan hedefler, nasıl yasada karşılık bulacak veya hangi süreçlerden geçerek somutlaşacak henüz belirsiz olsa da hem Anayasa Mahkemesi’nin kararı hem Yeşillerin artan siyasi baskısı nedeniyle Almanya iklim kriziyle ilgili somut gelişmelerin yaşanacağı bir ülke olarak karşımıza çıkmakta.
Kararın orijinal metnine ulaşmak için https://www.bundesverfassungsgericht.de/SharedDocs/Entscheidungen/DE/2021/03/rs20210324_1bvr265618.html
Kararın İngilizce basın özeti için https://www.bundesverfassungsgericht.de/SharedDocs/Pressemitteilungen/EN/2021/bvg21-031.html
Robert Kolej 2015, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2020 Mezunu. Galatasaray Üniversitesi Kamu Hukuku Yüksek Lisans öğrencisi. Element Strateji’de Siyasal İletişim Asistanı olarak çalışıyor, ABD siyaseti, karşılaştırmalı anayasa hukuku hükümet sistemleri alanında yazılar yazıyor.