Kongrede, başta 13. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere tüm liderler özgüven içindeydiler. Seçimleri kazanacakları üzerine inançları yüksekti. Bu nedenledir ki, tüm konuşmalar, seçim vaatleri değil aksine, seçim sonrası Türkiye’yi nasıl yönetecekleri üzerine odaklanmıştı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Belediye Başkanı Sayın
Tunç Soyer liderliğinde, büyük bir takımla ve büyük bir hazırlıkla, çok başarılı ve
Türkiye’nin geleceği için çok değerli bir çalışmaya imza attı.
İkinci Yüzyıl için
İktisat Kongresi, Cumhuriyetin 100. yılında, 9 aylık toplantıların sonucunda yapıldı.
BİRİNCİ İKTİSAT KONGRESİ
Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasında,
Cumhuriyetin 29 Ekim 1923’de ilanından önce, Türkiye Cumhuriyeti’nin “
kurucu metni” olan
Lozan Antlaşması görüşmelerinde verilen arada,
Atatürk’ün vizyoner liderliğinde yapılan
İzmir İktisat Kongresi,
üç amacı içeriyordu:
Atatürk’ün vurgularıyla,
birincisi, “
fakat bir milletin doğrudan doğruya hayatıyla, yükselmesiyle, düşmesiyle ilgili ve ilişkili olan milletin ekonomisidir…Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olura olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmazsa meydana gelen zaferler devamlı olmaz”.
Bu anlamda, siyasi bağımsızlık ile iktisadi bağımsızlık, siyasi modernleşme ile ekonomik modernleşme
ilişkilidir ve
birbirlerinden ayrılamazlar.
İkincisi, “…
içinde bulunduğumuz halk devrinin, milli devrin, milli tarihini yazabilmek için kalemlerimiz sapanlar olacaktır…sapan kullanan kol her gün daha kuvvetlenir…iktisat devri lazımdır ki, artık milletimiz insanca yaşamayı bilsin”.
Bu cümle, kongrenin ana öznesinin ve ana amacının,
insanca yaşamak ve
üretim olduğunu bize söylüyordu ve;
Üçüncüsü, “
Türkiye İktisat Kongresi çok önemlidir, çok tarihidir, milletin ve memleketin hayat ve gerçek kurtuluşunu sağlamaya araç olacak kuralların temel taşlarını ve ilkelerini …hazırlayıp …çok kıymetli bir hatırayı” kazandıracaktır.
Bu yönüyle de Ulusal Kurtuluş Savaşının kazanılmasıyla ortaya çıkan “
Yeni Türkiye”nin
nasıl yönetileceğinin kurucu metinlerinden biri olma niteliğini taşımaktadır.
İKİNCİ İKTİSAT KONGRESİ
Bu üç amacı benimseyerek ve benzer bir yapı içinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi, “
çiftçi, işçi, sanayici, tüccar, esnaf” paydaş buluşmalarıyla, “
sivil toplum, akademisyen ve uzman” çalışmalarıyla, “
Yüksek İstişare Kurulu” toplantılarıyla ve “
İktisat Kongresi”yle,
İkinci Yüzyıl için İktisat Kongresi çalışmasını büyük başarı içinde gerçekleştirdi.
Geçmişten ders alarak geleceğe bakan bir anlayışla ve “
Geleceğin Türkiyesi’ni inşa ediyoruz” mottosuyla, kapsamlı ve detaylı bir metni ortaya koydu.
Tüm paydaşların oylarıyla kabul edilen metin ve sonuç bildirgesi şüphesiz ki, belli konularda eleştirilecek, belli eksikleri içerecektir ama altını çizerek vurgulayayım:
Oydaşmayla kabul edilen çok değerli bir “
çerçeve metni” de ortaya çıkartmış oldu.
Elimizdeki metin, tartışıldıkça, zenginleşecek ve güçlenecektir.
Farklılıklar içinde çokluğun oydaşmasıyla kabul edilmesi çok önemlidir.
Farklı düzeylerde katkı verdiğim bu çalışmayı önemsiyorum.
Cumhuriyetin yüzüncü yılında, ikinci yüzyıla girerken bir İktisat Kongresine ihtiyaç vardı. Bu kongrenin İzmir’de olması da önemliydi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, lideri ve takımıyla bunu başardı. Teşekkürler ve tebrikler.
Liderlerin konuşmaları, ayrıntılı, inandırıcı, net mesajlarla doluydu ve geçmişe dönük değil, geleceğe dönük yapılacakları ve bu bağlamda yapılan kapsamlı çalışmaları içeriyordu.
İKTİSAT KONGRESİ VE MİLLET İTTİFAKI
Kongre’nin önemli etkinliklerinden ve boyutlarından biri de Millet İttifakı’nın liderleriyle katılmaları ve liderlerin konuşmalarıydı.
Adnan Saygun Kongre Salonu tümüyle dolmuştu, bize ayrılan yerden liderleri dinledim.
Notlarımı maddeler halinde sıralamak gerekirse:
Birincisi, başta 13. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere tüm liderler
özgüven içindeydiler. Seçimleri kazanacakları üzerine
inançları yüksekti.
Bu nedenledir ki, tüm konuşmalar, seçim vaatleri değil aksine,
seçim sonrası Türkiye’yi nasıl yönetecekleri üzerine odaklanmıştı.
İkincisi, liderler konuşmalarında, Kemal Kılıçdaroğlu’na, sadece “13. Cumhur Başkanı Adayımız” değil aynı zamanda “
13. Cumhur Başkanımız” olarak hitap ediyorlardı.
Bu, hem seçimleri kazanma bağlamındaki özgüvenin bir göstergesi, hem de Millet İttifakı içindeki birlikteliğin ve güvenin ifadesiydi.
Üçüncüsü, liderlerin konuşmaları, ayrıntılı, inandırıcı, net mesajlarla doluydu ve geçmişe dönük değil,
geleceğe dönük yapılacakları ve
bu bağlamda yapılan kapsamlı çalışmaları içeriyordu. Liderlerin, “kayıt altındayız, bize hesap sorabilirsiniz eğer bu söylediklerimizi yapmazsak” cümleleri,
özgüven ve
inandırıcılığı arttırıyordu;
Dördüncüsü, demokrasi-ekonomi, demokrasi-adalet, demokrasi-birlikte yaşama ve demokrasi-itibar ilişkisi, tüm konuşmalarda vurgulanıyordu. Cumhuriyetin
başarılarının, Mustafa Kemal Atatürk’ün
liderliğinin, vizyonunun ve değerinin vurgulanması çok önemliydi. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar geçen yüzyıl içinde çözülemeyen, demokrasi ve birlikte yaşam gibi sorunların ve eksiklerin göz ardı edilmemesi de çok yerindeydi;
Beşincisi, bir eksiklik ve sorun olarak, Millet İttifakı liderleri içinde
Meral Akşener’in toplantıya katılmaması garipken,
niye gelmediğini salonu dolduran insanlara açıklama nezaketinde bile bulunmaması, ki öğrenme salondakilerin hakkıydı, salondaki herkes tarafından çok yadırgandı.
Meral Akşener’in, “insanlara, canlılara, mekâna değer vermeyen bir siyasetçi” olduğu üzerine kanaatim netleşti.
Meral Akşener’in, depremlerin hemen sonrası dönemde, tüm odaklanmamızı deprem bölgesine ve oradaki insanlarımıza vermenin ahlaki ve vicdani bir sorumluluk olduğu bir zamanda, Altılı Masa’dan kalkarak tüm gündemi değiştirmesi, o zaman PolitikYol’da yazdığım gibi nasıl “
ahlaki ve vicdani yoksunluk” örneğiyse, Adnan Saygun’u dolduran insanlara niye katılmadığı hakkında hiçbir bilgi vermemesi ya da açıklamada bulunmaması da benzer şekilde, “
nezaket yoksunluğu” sorununun sergilenmesiydi.
Meral Akşener’in, “
insanlara, canlılara, mekâna değer vermeyen bir siyasetçi” olduğu üzerine kanaatim netleşti.
Akşener, hep vurguladığı gibi, “devleti sevebilir”; ama, hatırlatalım:
insan, canlı, yaşam sevgisinden kopuk devlet sevgisi, kendini sevmektir, “
aynaya bakar, cana bakmaz”.
Hem, İkinci Yüzyıl için İktisat Kongresi, kapsamlı içeriği ve çeşitlilik içinde birliği sergileyen paydaşlarıyla, hem de Millet İttifakı liderleri, konuşmaları ve sergiledikleri özgüvenle, 14 Mayıs seçimlerini kazanma ve 15 Mayıs sabahı Yeni Türkiye’ye uyanma olasılığının güçlü olduğunu gösterdiler.
Kongre sonrası yapılan “
Kılıçdaroğlu-HDP Görüşmesi”nin ve “
Mehmet Şimşek’in Cumhur İttifakı’nın
ekonomi direksiyonuna geçemeyi kabul etmemesi”nin önemli gelişmeler olduğunu not edelim.
Geleceğin Türkiye’sini inşa etmek için önemli adımların atıldığı bir hafta yaşadık.
Afetler, felaketler, krizler, güvencesizlikler, riskler ve belirsizliklerle dolu bir dönemden geçerken,
umuda ve
değişime dönük bu adımlara tüm ülke olarak ihtiyacımız vardı.