Hayat tarzı ve fikir dünyası işgal altında olan bizim gibi ülkelerde iktidarların kullandığı en büyük silah; indoktrinasyondur. Esasında her sistem üç aşağı beş yukarı indoktrinasyon ile yoluna devam eder.

Neredeyse son üç yüz yıldır ideolojilerle boğuşan bu vatanın evlatları (dil-din-etnik kökeni ne olursa olsun hepsi bu vatanın evladı) defalarca yazılmış olan kurtuluş reçetelerine rağmen bir türlü beklenen ve arzulanan seviyede adil bir devlet sistemine kavuşamamıştır. Kimilerine göre kurtuluşun reçetesi ve yolu Pekin’den kimilerine göre Moskova’dan kimilerine göre Selanik’ten kimilerine göre İstanbul’dan (Osmanlıcı anlayış) kimilerine göre Londra’dan kimilerine göre Paris’ten kimilerine göre ise Washington’dan geçmekteydi. Türkiye’nin aydınları ve halkı neden bu arayışta başarılı olamadı?

Kanaatimce ilk sorulması gerekli olan soru bunca seçilen yoldan ziyade neden hedefe ulaşamadığımız olmalıdır. Batı’nın başardığı veya başaramadığı hangi konuları bizler teğet geçtik veya neden günümüzde mazlumlar coğrafyasının çoğunluğu İslam ülkelerinden oluşmaktadır? Veyahut Batı süper güç olduktan sonra bu coğrafyayı ve diğer yerleri nasıl kontrol altında tutmakta ve bu boyunduruktan kurtulmak için yapılması gerekli olan (lar) nedir? Bu soruya verebileceğim tek bir cevap var; ideolojilerin pençesine kendini kaptıran veya ideolojilere bulaştırılarak kendi olmaktan uzaklaştırılan insanlarımızın ve insanlığa unutturulan en büyük mevzu: Adil bir hukuk sisteminin inşa edilememiş olmasıdır. Bunun da en temel olmazsa olmaz şartı: Düşünce, vicdan ve din hürriyetinin hem ifade de hem de uygulamada tam ve etkili bir şekilde işliyor olmasıdır.

Bu vatan evlatlarının adil bir sistemin inşasında önündeki en büyük engel yüzyıllardır süre gelen ifade hürriyetinin tam ve etkili bir şekilde işlemiyor oluşudur: Dün bir şiir okuduğu için siyasi hayatı elinden alınan bugünün Cumhurbaşkanı, yarının Cumhurbaşkanı olması muhtemel olanların kendi partilerinde bile önünü kesen hamlelerle devam eden bir siyaset anlayışı...Bir ülkede insanlar fikirlerini aman bir zarar görmeyeyim duygu ve düşüncesiyle açıklayamıyor veya kendini gizlemek zorunda kalıyor veya hissediyorsa o ülke de ifade ve fikir hürriyetinden bahsetmek beyhude olsa gerek. İktidara muhalif olduğu iddiasında olanlar iktidardakilerden daha acı yöntemlerle alternatiflerin önünü kesme çabasındaysa bu şekil yürütülen bir siyasi anlayış için çokta söylenecek bir söz olmasa gerek.

Yüzyıllardır birikmiş olan dertleri çözmek hem kolay hem de zor: Eğer bizler şahsi hayatımızdan aile hayatımıza kısaca en yakın sosyal daireden en uzağına kadar ifade hürriyetini yayabilirsek ilk adımı atmış olacağız. Bu adım denildiği kadar da kolay değil. Çünkü çocukluğumuzdan gençlik çağımıza oradan yetişkinlik anımıza kadar sürekli hem yaşadığımız çevreden hem de dış daireden indoktrinasyon etkisine maruz kalmaktayız. Esasında indoktrinasyon kelime anlamı olarak eleştiriye (kapalı tutulan) açık olmadan inanç veya ideoljilerin kişilere benimsetilmesi veya öğretilmesi demektir.
Vatan sevdalılarının ortak noktası; ideolojiler değil, vatan sevgisiyle kimseyi yaftalamadan, yaptığı işi en iyi şekilde yapmaya çalışan namuslu ve dürüst fertler olarak hayatlarını idame ettirmek olmalıdır. 
Genelde daha çok güçlü konumda olanın zayıf durumda bulunana ideolji benimsetmesi yani kendi hayat görüşünü anlatması veya takdim etmesidir. Karşı taraftan gelen kabullenme veya redde göre ideoloji benimsetme ikna veya zorlamayla gerçekleşebilmektedir. Günümüzde uluslararası insan hakları hukukunun net bir şekilde kabul ettiği kurala göre; otoritenin yani devlet ve ajanlarının vatandaşlarına ideoloji benimsetmesi veya öğretmesi yasaktır. Şu önemli noktayı gözden uzak tutmamak lazım: Eleştirel düşünceye açık bir şekilde yapılan her türlü eğitim ve öğretim faaliyeti indoktrinasyon yasağı kapsamının dışında kalmaktadır. Bu anlamda kabul etmesekte yıllardır uygulanmış ve şu an kaldırılmış olan öğrencimiz andı bir indoktrinasyon yasağının apaçık bir ihlali örneğidir. Ülkelerin milli marşları indoktrinasyon yasağının ihlali olarak kabul edilmemektedir.

Hayat tarzı ve fikir dünyası işgal altında olan bizim gibi ülkelerde iktidarların kullandığı en büyük silah; indoktrinasyondur. Esasında her sistem üç aşağı beş yukarı indoktrinasyon ile yoluna devam eder. Bu sayede sizin gibi düşünmeyenlere itibar suikasti yapmak için otorite bazı kavramlar geliştirir ve bunlar üzerinden toplum nazarında muhalif düşünceleri değersizleştirmek için psikolojik operasyonlar düzenlersiniz.

Dünden örnek verecek olursak; irticacı, milli görüşçü, kafatasçı, şeriatçı. Bugüne gelecek olursak; dinsiz imansız, kemalist, seküler. Fakat günümüzde çok ilginç bir şekilde muhalif görüşler de indoktrinasyon faaliyetlerinde bulunurak dinci, Tayyipçi, yandaş medya gibi kavramlarla bu ortama malzeme taşımaktadırlar. Oysa vatan sevdalılarının ortak noktası; ideolojiler değil, vatan sevgisiyle kimseyi yaftalamadan, yaptığı işi en iyi şekilde yapmaya çalışan namuslu ve dürüst fertler olarak hayatlarını idame ettirmek olmalıdır.