Gerek aktif siyasetin, gerek farkındalığını, haklarını, yaşamını sahiplenen yurttaşın demokratik hayat söylem ve isteminde; yaşamsal adalet yolunun sinerjiyle inşasını teminen hep beraber hukuku savunmamız gerekiyor. Doğru istikamet belli! Hukuk varsa hayat var!  Geçen gün Nuri Bilge Ceylan’ın doğum günüydü. Bu vesileyle arşiv notlarımı tazelerken Ceylan’ın Dirimart’taki güzel fotoğraf sergisi için yazdıklarımın üzerinden geçtim. Söz konusu sergi açılışında Ceylan’la hem sergi, hem fotoğraf, hem sinema, hem de sinema dünyasında hukuk üzerine konuşmuştuk. Daha önce ve sonra NBC’nin hukuki sorularına ve yanıtlarıma konferanslarımda, makalelerimde de değindim. Ceylan’ın sinemasındaki anlatım biçiminin duruluğu ve buna ilişkin söyledikleri hem sinema tarihi hem bugünün fikriyatı açısından çok önemli: “Bence iyi film, belli bir estetik ve ahlaki duyarlılıkla derine işleyen bir çözümlemeyi bir araya getirebilen filmdir.” Ahlaki duyarlılık üzerine bu bellek diriliğini müteakip Ceylan’ın dünyaya seslenen çok değerli öykülerindeki adalet tasavvurunun ne kadar kuvvetli olduğunu bir kere daha irdeledim, düşündüm. ‘Bir Zamanlar Anadolu’nun inanılmaz sorgu sahnesine çengel attı zihnim… Türkiye ve Dünya Sineması’nın yakın zaman en mühim filmlerinin adalet ideası etrafında iğne oyası gibi işlendiğini hatırladım, hatırlatmak, zikrederek birlikte çağrışım tepelerine çıkalım istedim… Gerçekten de adalet, demokrasi, hakkaniyet her ne kadar olgusal olarak derin anlama, emsale, örnekleme, açıklamaya tabi olsa da bir o kadar gündelik hayatın içinde, merkezinde, kalbinde olan hususlar. Ben tam adaletin kavram adımlarının güncesini kaydederken Altılı Masa’nın bildirisinde, oluşumun adı ilk kez “Millet İttifakı” adıyla yer alarak belgelendi. Pazartesi ise “Hükümet Programı” açıklanacak. Güncel siyasi tarihi birlikte değerlendirirken geleceğin güzel hikayesi için enerjimiz, paylaşıldıkça çoğalan bilgimiz, dikkat temasımız yüksek! Demokrasi ve adalet talebiyle birlikte, dijital dönüşümün sürdürülebilir teknolojilere ilişkin hukuki düzenlemelerinin aynı anda değerlendirildiği bir zamanda altını çizelim ki; yaratıcı eylemle bütünleşen yenilikçi bakış yeni bir yönetim tarzını, dünya anlayışını, yaşama biçimini  inşa etmek zorundadır. Floransa Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi kürsüsünü açan Giovanni Sartori diyor: “… demokrasilerin icadı, düşünce ve idealler tarihine dayanır ve en iyi de orada belirginleşir, çünkü siyasal sistemler insanın tasarlayıp kurduğu şeylerdir.” [1] Buradan devamla; Ekrem İmamoğlu, hakkında verilen Mahkeme kararının esasen ne anlama geldiğini anlatmak amacıyla il il gezeceğini söylemişti. Cuma günü İmamoğlu, Bursa’da; çok sevdiğim, adıyla müsemma Ulu Camii önünde dedi ki: “Adalet arayışı ve haysiyet mücadelesi için ülkemizin her yerine gidip bunu anlatacağız. Milletimizin hakkını ve iradesini asla yedirmem.” Böylelikle, Mahkeme kararı olmasaydı bu gezilerin de olmayacağı mesajını verirken adalet ve hak vurgusunu yineledi.
Anayasaya aykırı hak ihlallerinin, hukuksuzlukları aşarak hukuka uygun zemin yaratılmasını talep etmenin, tüm bunları halka mâl etmenin, milletin yasalara sahip çıkmasının demokrasi ile ilgisi var.
Kendi olmanın, birlikte fikir üretiminin, bizzat kendi alanım olan fikir ve eser korumasının, bilgi birikiminin, eğitimin, hak arama iradesinin demokrasi ile ilgisi var. Evet, yaşanan ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuki neticelerin demokrasiyle ilgisi var! Ekrem İmamoğlu hakkında verilen cezaların onanıp onanmaması hususunun demokrasi ile ilgisi var. İmamoğlu’nun il il gezerken ve destek olduğu projeleri anlatırken kendisine, partisine, Millet İttifakı’na istediği oyun demokrasi ile ilgisi var. Yüksek Seçim Kurulu kararlarının kesin olmasının ve temyiz edilememesinin demokrasi ile ilgisi var. Siyasi etikle, vicdanla, ilkesel duruşla birlikte; Gaffar Okkan’ın, Uğur Mumcu’nun katillerinin şimdiye dek bulunamamalarının, yargılanmamalarının, cezalarını çekmemelerinin demokrasiyle ilgisi var. Soma, Çorlu, Bartın’daki faciaların sorumlularının açıklıkla tespitinin ve gereğinin yerine getirilmesinin demokrasiyle ilgisi var. Bilhassa bugün “Yeter! Söz Milletin,” demenin, temsil adaletinin sağlanmasının, seçimin adaletli bir şekilde güvenle sonuçlanmasının demokrasi ile ilgisi var. Anayasaya aykırı hak ihlallerinin, hukuksuzlukları aşarak hukuka uygun zemin yaratılmasını talep etmenin, tüm bunları halka mâl etmenin, milletin yasalara sahip çıkmasının demokrasi ile ilgisi var. Kendi olmanın, birlikte fikir üretiminin, bizzat kendi alanım olan fikir ve eser korumasının, bilgi birikiminin, eğitimin, hak arama iradesinin demokrasi ile ilgisi var. Gıdanın, tarımda verimin, temiz havanın, iklimin, sürdürülebilir ekonominin, sağlığın, barınmanın, iyi hayatın demokrasi ile ilgisi var. 6,5 Milyon gençten yaklaşık 4 milyonunun muhalefete eğilimi görülürken seçimlere çok az bir süre kala erken seçim için verilen kararların, üniversitelerin açık olduğu hatta tam da sınav takvimimize denk gelen zamanda olmasının, bu durumda en az 1,5 milyon gencin oy kullanamama riskinin ve sorumluluğunun demokrasiyle ilgisi var. Gençler üzerinden yapılan hesabın, sandık güvenliği kadar katılımın da öneminin demokrasiyle ilgisi var. Siyasetin seçim boyutunu tartışırken siyaseti düzenleyen tüm yasaların ve düzenlemelerin ele alınmasının, siyasetin doğallaşmasının, seçim sistemi ile yönetim sisteminin birbirine bağlı olduğunun açıklıkla kabulünün ve gereğinin icrasının demokrasiyle ilgisi var. Ve yazının başında dile getirdiğim Nuri Bilge Ceylan’ın fotoğraflarına ilişkin fikri haklarla ilintili sorularına verdiğim yanıtların, fikri hakkın kapsamına ve beyanına ilişkin yasaların ve bu bağlamda, ülkenin yaratıcı kültürel politikalarının belirlenmesinin demokrasi ile ilgisi var. Görüyorsunuz… Hukuktan başka dayanak, adaletten başka yol yok! Nuri Bilge Ceylan’ın pek çok filminde memleketin ve hayatın adaletini muazzam ışığıyla, olay örgüsüyle, tekniğiyle, duruluğuyla işlemesi güzel ülkemiz için derin ve kıymetli bir mana içeriyor. Çünkü bu ülke tamamen hukuk savunusu üzerine kuruldu. Müdâfaa-i Hukuk Cemiyetleri, Redd-i İlhak Cemiyetleri ve neticesinde elbette ikinci yüzyılına adım attığımız Türkiye Cumhuriyeti! Mustafa Kemal Atatürk’ün hep içtenlikle belirttiği muasır medeniyet hedefine varan yolda adalete susamış, güzel ülkemizin hukukunu savunmak demokrasinin ve hayatın ta kendisidir. Hakikat budur! İşte bu nedenle, gerek aktif siyasetin, gerek farkındalığını, haklarını, yaşamını sahiplenen yurttaşın demokratik hayat söylem ve isteminde; yaşamsal adalet yolunun sinerjiyle inşasını teminen hep beraber hukuku savunmamız gerekiyor. Doğru istikamet belli! Hukuk varsa hayat var! --- [1] Giovanni Sartori, “Demokrasi Teorisine Geri Dönüş”, T. Karamustafaoğlu, M. Turhan,  Ankara, 1993, s.XVII.