HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Şırnak İl Örgütünde düzenlenen halk toplantısına katılarak gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Temelli şöyle konuştu: Bir önceki gelişimde yine bu kürsüde 7 gün 24 saat çalışacağız, bu barajı bunların başına yıkacağız dedik öyle de yaptık. Tıpkı 7 Haziran'da, tıpkı 1 Kasım’da olduğu gibi 24 Haziran’da da 3’üncü kez yine bu barajı bunların kafasına yıktık. Şimdi de 7 gün 24 gün çalışacağız ve bu kayyumları faşizmin çöplüğüne süpürüp atacağız. Bundan hiç şüphem yok. Sadece burada değil Türkiye’nin her yerinde bu zihniyeti süpürüp atacağız. Bu kayyumlar bir zihniyetin ürünüdür. Biz tüm belediyelerimizi geri alacağız. Halkın belediyeleri, halka karakol haline getirilemez. "31 MART'TAN SONRA BIRAKIN KAYYUM ATAMAYI SARAY'I TERK ETMENİN YOLLARINI ARAYACAKLAR" 40 yıllık mücadelenin iradesi buradadır, Botan’dadır, tüm Türkiye halklarının önündedir. Bu büyük demokrasi ve barış mücadelesini verenler işte buradadır, halk buradadır. Bunu biliyor ve sabah akşam bu korku ve kaygı ile bizi tehdit ediyor. Yok adaylarımıza bakacakmış, onların siciline göre karar verecekmiş. Yok biz kazanırsak tekrar kayyum atayacakmış. Cevabımızı 31 Mart’ta sandıkta alacak. O zaman bırakın tekrar kayyum atamayı, kayyumun adı bile aklından geçemeyecek. Aklından bir tek şey geçecek Saray’ı terk etmek. 24 Haziran’da işimizi eksik bıraktık, barajı yıktık ama ikinci tur konusunda eksik kaldık. Şimdi o eksikliği ikinci tura çevirme zamanıdır. Bütün toplumsal muhalefete, emek demokrasi güçlerine, kadınlara, gençlere çağrı yapıyoruz; gelin bu tekçi anlayıştan saray rejiminden kurtulalım. Gelin bu çağrıya el verin, kulak verin faşizme karşı mücadelemizi yükseltelim. Seçimler her şeyin çözümü değil, bunu biliyoruz ama seçimler mücadelemiz açısından önemli bir uğraktır. Belediyeleri almakla kalmayacağız yerel demokrasinin güçlenmesi için güçlü bir adım atacağız. Söz, yetki ve karar bizde olacak kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz. Yerinden yönetim, radikal demokrasi diyoruz. Her yerde bu mücadeleyi vererek ortak vatanımızda demokratik cumhuriyeti hep birlikte inşa edeceğiz. "NE MUTLU BİZE Kİ SİZİN GİBİ REHBERLERİMİZ VAR" Bugünkü gibi tekçi anlayışa sıkışmış zulümden başka bir şey vermeyen rejimin yerine, toplumsal barışı, demokratik cumhuriyeti var edeceğiz. Bizim bir hayalimiz fikriyatımız var. Fikriyatımıza tecrit vurulamaz. Önce bu tecridi kıracağız sonra barışı getireceğiz. Demokratik cumhuriyet; herkes için işçiler, emekçiler, kadınlar için çocuklar için cumhuriyet. Herkes için adalet, herkes için toplumsal barış. Bunu herkes için istiyoruz. Hangi kimlikten inançtan ve düşünceden olursa birlikte birlikte bu ortak vatanda yaşama irademizi ortaya koyacağız. Bunun mevcut yöntemle olmayacağını 95 yıldır test ettik. Her şey denendi, gelinen nokta ortadadır. Tüm toplum zapt u rapt altına alınmıştır; tüm demokratik kurumlar tasfiye edilmiştir; yaşam alanları yok edilmektedir. Buna karşı yeni yaşamı savunuyoruz, büyük insanlık yeni yaşamı var edecek diyoruz. Böyle yola çıktık, umutla yola devam ediyoruz. Bu kararlılığı bu umudu sizden sizin iradenizden alıyoruz. Bize düşen de halkı kendine rehber edinmektir. Ne mutlu bize sizin gibi rehberlerimiz var. "SAVAŞA KAYNAK AKTARDIKÇA ÜLKEYE BARIŞ GELMEZ" Biz yurtseverler olarak bu ülkeye sahip çıktıkça, bize saldırmaya devam ediyor. Biz, yerimizi yurdumuzu savunanlar yaşamı yeniden var edenleriz. Türkiye’nin her yerinde bu mücadeleyi veriyoruz. Cumhuriyet’in 95’inci yıl dönümü nedeniyle gitmişler havaalanı açıyorlar. O havaalanı zulümdür. Dünyanın en büyük havaalanını açmak bu ülkeye barış getirmez. O yolları, köprüleri yaptıklarında hep bunu anlattık; bu ülkenin kaynaklarını böyle çarçur ettiğiniz sürece bu ülkeye huzur gelmez. Bu ülkenin kaynaklarını savaşa harcadığınız sürece S-400’ler, SİHA’lar aldığınız sürece bu ülkeye huzur gelmez. Başka bir demokrasi başka bir cumhuriyet istiyoruz. Bizim istediğimiz budur. Çoğulcu, demokratik, laik cumhuriyeti biz var edeceğiz. Kimsenin aç yatmadığı, işimi kaybederim kaygısı yaşamadığı, kendi işimizde çiftçilik, esnaflık yaparak ama birlikte üretip birlikte tüketerek var olmak istiyoruz. "İKTİDAR SAVAŞTAN VE ZULÜMDEN BESLENİYOR" Türkiye’deki iktidar sadece Türkiye halklarına bu zülmü dayatmıyor. Bu iktidar savaştan, düşmanlıktan, nefretten besleniyor. Böyle ayakta kalıyor ve zenginleşiyor. Haksız zenginleşme bunların manifestosu haline gelmiş. Varsa yoksa savaş. Bu savaş bütün bölgeye, Orta Doğu’ya yayılmış. Bunun çözümü, halkların kendi iradesini hayata geçirmesidir. Bunun önünü açmak lazım. İktidar Fransa, Almanya, Rusya ile bir masaya oturmuş Suriye’nin geleceğine karar vermeye çalışıyor. Suriye’nin geleceğine Suriye halkları karar verecek. Tüm dünya, BM savaşa karşı Suriye halklarının demokrasi ve barıştan yana geleceğinden yana yer almalıdır. Nasıl ki Türkiye’nin geleceğine Türkiye halkları karar verecekse, Suriye’nin geleceğine de Suriye halkları karar vermelidir. Suriye’deki politikanın altında yatan en önemli neden Kürt düşmanlığıdır. Afrin’e bu yüzden girdiler. Şimdi de gözlerini Fırat’ın doğusuna dikmişler. Masadan kalkıyor, Suriye’de askeri yöntemlerle yol almak mümkün değil diyor, bir kaç dakika geçiyor "Fırat’ın doğusuna müdahale edeceğiz" diyor. Orayı tehdit ediyor, tıpkı bizleri bu ülke halklarını tehdit ettiği gibi. Tehdit ile saldırganlıkla ayakta kalarak bütün haklarımızı gasp ediyor. "SAVAŞA BÜTÇE VAR, EMEKÇİYE YOK" Savaşla ayakta duran bu iktidar bütün halkların temel haklarını gasp etme peşinde. EYT’lilere kaynak yok diyor. Ama savaşa kaynak var, S-400 almaya, tank almaya kaynak var. Ne zaman ki emekçilerin hakları söz konusu oluyor, bütçede kaynak yok diyor. Bu bütçe sarayın bütçesi olmuş, halkların bütçesi olma özelliğini yitirmiş. Kendi bütçemizi kendimiz yapıp bütçe hakkımıza sahip çıkmalıyız. Demokrasi tam da budur. Demokrasi, söz, yetki, kararın hayata geçmesidir. Yerel demokrasi ve katılımcı bütçe diyoruz. Sözümüzle irademizle o bütçenin içinde olacağız. Birlikte var edeceğiz, hakça adaletli paylaşım için o bütçenin içinde olacağız. "GÖZALTILAR AKP'NİN SEÇİM KAMPANYASIDIR" 31 Mart’a az kaldı seçim kampanyamızı başlattık. Herkesi yan yana gelmeye ve bu anlayıştan kurtulmaya ortak mücadeleye davet ediyoruz. Yan yana gelelim bu doğal ittifakları yaparak iktidarın karşısında duralım. Demokrasi barış için bunu yapalım bütün farklılıklarımızla yan yana gelelim. Farklılıklarımız bize güç verir, bizi güçlendirir. Halkın iktidarını var etmek için yan yana geleceğiz. O da boş durmuyor o da kampanya başlattı. Valilere, kaymakamlara, emniyet müdürlerine… Onun kampanyası bize karşı her zaman olduğu gibi zulümdür. Gözaltılar ilk gününden başladı. Amed’te, Kars’ta bugün de Şırnak’ta arkadaşlarımız gözaltına alındı. Bu, AKP’nin seçim kampanyasıdır. Matbu bir kağıt basmışlar KCK üyesi diye arkadaşlarımızı gözaltına almışlar. İddia var altı boş. Bu bir rehine politikası ve AKP’nin seçim kampanyası. Ne yaparsa yapsın bizim asla geri adım atmayacağımızı, boyun eğmeyeceğimizi biliyor. Bu tür yöntemlerle kampanya yapıyor. Hilesiyle şaibesiyle halkın iradesini gasp etmek peşinde. Bunlara cevabı 31 Mart’ta en güçlü şekilde sandıkta vereceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Onun şüphesi olmadığı için bu kadar kaygılı. O yüzden bu kadar bizi zan altında bırakarak tehdit ederek ayakta kalmaya çalışıyor. Bir kez daha en güçlü şekilde irademizi ortaya koyacağız. Bugünden 31 Mart’a kadar her gün aralıksız çalışmaya devam edeceğiz. Birlikte nasıl var edebiliriz, kentimizi nasıl yönetebiliriz bu soruları soracağız, omuz omuza mücadelemizi yükselteceğiz. Bu bir demokrasi ve barış mücadelesidir. Herkes bu mücadelenin içinde olmalıdır. Yitirdiklerimize sözümüz var, onların anısına saygı duyuyorsak onlara verdiğimiz sözü yerine getirmek boynumuzun borcudur. "ÖCALAN'A SÖZÜMÜZ VAR" İçerideki arkadaşlarımıza sözümüz var, tüm arkadaşlarımız özgür kalana kadar sözümüz var. Bu fikriyatın sahibine, İmralı’ya Sayın Öcalan’a sözümüz var bu tecrit bitene kadar Sayın Öcalan’ın özgür çalışma koşulları var edilene kadar biz çalışmalarımıza 7 gün 24 saat ara vermeden devam edeceğiz. Bu tecrit, demokrasiye, barışa, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne yönelik bir tecrittir. Amed’te Orta Doğu Krizi ve Demokratik Ulus Çözümü ismiyle bir konferans gerçekleştirdik. Çok başarılı bir konferans oldu. Sonuç bildirgesi yayınlandı. Orada vurgulandığı gibi Orta Doğu ile Türkiye’nin sorunları iç içe geçmiştir. Barış meselesinin merkezinde Kürt sorunu vardır ve bunu çözmeden yol almak mümkün değildir. Hem Türkiye hem de Orta Doğu açısından. Bu kadar net tanımlanmış bir sorunu çözmek zorundayız. Demokratik cumhuriyet tezimiz, sorunun çözümünü işaret eder. Bu ülkenin demokrasi meselesini çözdüğünüzde Kürt sorununu çözersiniz, Kürt sorununu çözdüğünüzde Orta Doğu’nun da Türkiye’nin de demokrasi sorununu çözersiniz. Bu bir hakikattir ve buna sırtını çevirenler bu ülkeye zulüm ve yoksulluktan başka bir şey veremez. Hep birlikte bu sorunun çözümü için hakikatin sesine kulak vermeliyiz. Çağrımız budur. Bu sorunun çözümü için tüm Türkiye halkları ve toplumsal muhalefet gerekli duyarlılığı göstermeli ve çözüm için inisiyatif almalıdır. Herhangi bir pazarlık ve iktidarın atacağı bir adımla sorunun çözülemeyeceği ortaya çıkmıştır. Bu iktidar bu sorundan besleniyor. Halklar bir araya gelirse bu sorun en kısa sürede çözülecektir. Yerel seçimler bu anlamıyla önemli bir adım olacaktır. Tüm arkadaşlarıma çalışmalarında başarılar diliyoruz. 24 Haziran’dan çok daha güçlü bir şekilde çalışmalarımızı geliştireceğiz kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz.