Seçimleri kazandıran, seçim ikliminin kimin tarafından ve nasıl şekillendiğidir: Yaşamsever vatanseverlik temelinde haysiyetli ve adaletli bir Türkiye yaratmak isteği ve çabası, seçimleri kazanmanın anahtarı olarak gözüküyor.
Putin’in Ukrayna savaşı hala Türkiye’de ve tüm dünyada ana gündem maddesiyken, ülkemizde iç siyasette önemli gelişmeler yaşanıyor.
Türkiye, sadece iktidar değişikliği olasılığının güçlenmesi nedeniyle değil, aynı zamanda, gelecek yıl ikinci yüzyılına gireceğimiz geleceği için de tarihi önem taşıyan seçim sürecine girdi.
Putin’in Ukrayna savaşının küreselleşen dünya için sonuçları ve en geç gelecek yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimler artık uzun bir süre için Türkiye’nin ana gündem maddesi olacak.
Peki, iktidar ve muhalefet seçimlere nasıl hazırlanıyor?
Daha da önemlisi, tüm ciddi kamu oyu araştırmalarının gösterdiği gibi, her iki seçimi de kazanma olasılığı yüksek olan Millet İttifakı ve muhalefet partileri ne yapmalı, nasıl bir strateji ve taktikle seçimlere hazırlanmalı?
Ukrayna savaşı, dünya sistemi için sistem dönüştürücü nitelikte olmakla birlikte, Türkiye’nin yaklaşan seçimleri için şu ana kadar genel saptamalarda ciddi değişiklik yaratmadı:
Bu bağlamda
dört nokta da değişim olmadığını görüyoruz:
Birincisi, iktidar ve muhalefet cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine
kafa kafaya giriyorlar, ikisinin de seçimleri kazanma ve kaybetme olasılığı birbirine yakın oranlarda.
İkincisi, muhalefetin seçimleri kaybetmesinin temel nedeni iktidarın değil, aksine
kendisinin yapacağı hatalar olacak. Dolayısıyla stratejik ve taktiksel
hata yapmayan muhalefetin seçim kazanma olasılığı ciddi ve yüksek.
Üçüncüsü, başta işsizlik, yoksulluk ve hayat pahalılığı olmak üzere “
ekonomik sorunlar” ve insanların yaşadığı “
adaletsizlik sorunu” seçimlerin temel belirleyicisi olacak.
Dördüncüsü, 2018 yılının son yarısından bugüne geldiğimiz noktada, yurt içinde ve yurt dışında, güçlü iktidar-zayıf muhalefet denklemi ve “Türkiye=Erdoğan” söylemi bitmiş ve daha önemlisi,
muhalefetin seçimleri kazanacağı ve Türkiye’yi iyi yöneteceği algısı kabullenilmiş durumda.
CUMHUR İTTİFAKI
Bu dört nokta içinde, Cumhur İttifakı stratejik ve taktiksel olarak seçimlere nasıl hazırlanıyor diye baktığımızda şunu görüyoruz: Seçim Kanunu’nda kendi yararına yapacağı değişikliklerle Meclis’de çoğunluk kazanmak istiyor. Dış politika ağırlıklı olarak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tümüyle odaklanarak “Güçlü Lider-Güçlü Türkiye” algısını yaygınlaştırarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmak çabasında ve en önemlisi, ekonomik ve adaletsizlik sorunlarını gündemden düşürmek ve kendisinin yarattığı sorunlar olarak göstermemek için dinsel ve ilahi içerikli “
sabır-sabretme” söylemini kullanıyor.
Haysiyet eksikliğine sabredin denilemez; haysiyet eksikliği ilahi bir sınav olamaz. Yönetenin görevi, toplumdan, güvencesizlerden sabretmesini istemek değil “Haysiyetli ve Adaletli bir Türkiye” yaratmak için çalışmak olmalıdır.
Erdoğan, tüm konuşmalarında, sıklıkla, “milletimden sabretmesini istiyorum” diyor. Ekonomik ve adaletsizlik sorunlarının geçici olduğunu, milletin bir sınavdan geçtiğini, sabreden milletin “sabur” olunmak,
sabır nimetiyle mükafatlandırılacağını ima ediyor.
Sabır, bu söylem içinde,
ilahi bir hediye olarak görülüyor; bir duygudan, olgunlaşmadan daha da önemlisi bir “
imtihan”a” ya da “
sınav”a dönüşüyor:
zorluklara göğüs germek, sabırlı olmak, sabretmek, hastalık, fakirlik, darlık-yoksulluk-yoksunluk döneminde inananın vermesi gereken ve sonradan ilahi olarak mükafatlandırılacağı bir sınav sonucunda ilahi olarak mükafatlandırılacağı bir sınav olarak tanımlanıyor.
MİLLET İTTİFAKI VE MUHALEFET
Bu yazının yayınlandığı gün, önemli bir siyasi gelişme olarak, Millet İttifakı’nı oluşturan altı parti, DEVA Partisi ve Başkanı Ali Babacan’ın davetiyle ikinci defa toplanıyor olacak.
Muhalefet, İktidarın Seçim Kanunu’nda yaptığı değişikliklerden moral olarak etkilenmemiş, hatta tersine, daha da, stratejik ve taktiksel olarak, dinamikleşmiş gözüküyor.
Dahası, hata yapmadığı ve doğru stratejik ve taktiksel manevralarla hareket ettiği sürece, seçimleri kazanma şansının yüksek olduğunu bilerek hareket ediyor görüntüsünü veriyor.
Doğru stratejinin, sadece seçimleri kazanmak değil, aynı zamanda, Türkiye’yi iyi, demokratik, adil yönetme kapasitesine ve iradesine sahip olduğunu topluma inandırıcı olarak anlatmak olduğunu biliyor.
Bu bağlamda, Cumhur İttifakı’nın “ben-öteki” ayrımına dönük ve gerçek sorunları maskeleyen kutuplaştırıcı ve ideolojik milliyetçi söylemine karşı Millet İttifakı ve muhalefet, seçimlere hazırlanırken gerek kendisini iktidardan ayrıştırmak gerek seçim iklimini şekillendirmek gerekse de ve en önemli olarak kendisinin Türkiye yönetiminin özgünlüğünü topluma inandırıcı olarak anlatmak için,
üç kavram üzerine odaklanabilir: “
haysiyet-yaşamdaşlık-vatanseverlik”.
Toplumun yaşadığı ekonomik ve adaletsizlik sorunlarının sadece maddi değil, esasında, insanlarımızda çok ciddi bir “haysiyet sorunu” yarattığını vurgulayabilirler.
İşsiz, hayat pahalılığı içinde ezilen, güvencesiz insanlarımız, haysiyetleri eksilmiş bir psikoloji içindeler.
Türkiye’yi, tüm canlılarıyla farklılıkları içinde insanlarıyla, doğasıyla, gezegenle birlikte, yaşamı ve yaşamsallığı öncül görerek yönetmek, muhalefetin temel amacını oluşturabilir.
Haysiyet eksikliğine sabredin denilemez; haysiyet eksikliği ilahi bir sınav olamaz. Yönetenin görevi, toplumdan, güvencesizlerden sabretmesini istemek değil “
Haysiyetli ve Adaletli bir Türkiye” yaratmak için çalışmak olmalıdır.
Haysiyetli ve Adaletli bir Türkiye için çalışmak, seçim kazanmaktan daha da önemlidir. Bu muhalefetin, 2023 ve sonrası Türkiye hikâyesi olabilir.
Bu, sadece insan ve insan hakları odaklı da düşünülmemelidir. Haysiyetli ve Adaletli Türkiye, tüm canlıları, doğayı ve gezegeni, diğer bir değişle “
yaşamı” kapsamalıdır.
Yaşam, Yaşamsallık, Yaşamdaşlık, haysiyetli ve adaletli bir toplumun odak noktasıdır.
Türkiye’yi, tüm canlılarıyla farklılıkları içinde insanlarıyla, doğasıyla, gezegenle birlikte,
yaşamı ve yaşamsallığı öncül görerek yönetmek, muhalefetin temel amacını oluşturabilir.
Bunu da muhalefet, sadece demokratlık temelinde değil, Türkiye’yi, yaşamı, yerelden küresele gezegeni sevdiği için, yaşamsallık temelinde vatansever olduğu için yapmalıdır.
Cumhur İttifakı’nın milliyetçiliğine karşı, “
yaşamsallık temelinde vatanseverlik”; ötekileştirişi milliyetçilik değil, “
kapsayıcı vatanseverlik”, “
demokratlıkla uyumlu vatanseverlik”, Millet İttifakı’nın ve muhalefetin ana söylemi olabilir.
20.yüzyılın vatanseverlik kuramı ve ideolojisinden farklı olarak, 21.yüzyıl vatanseverliği ve Türkiye sevgisi, yaşamsal, kapsayıcı ve demokrat olmak durumundadır.
Seçim Kanunları ve içerikleri bir yere kadar önemlidir. Seçimleri kazandıran, seçim ikliminin kimin tarafından ve nasıl şekillendiğidir: Yaşamsever vatanseverlik temelinde haysiyetli ve adaletli bir Türkiye yaratmak isteği ve çabası, seçimleri kazanmanın anahtarı olarak gözüküyor.