Dönüm noktası teşkil eden Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler (INF) Anlaşmasından çekilmesinden sonra Birleşik Devletler, Çin ya da Rusya veyahut her ikisiyle nükleer savaş hazırlıklarına, nükleer silah yarışında tehlikeli yeni silahları test ederek ve yığarak doludizgin devam ediyor. Fox News ile bir mülakatında Savunma Bakanı Mark Esper Birleşik Devletler ordusunun odağını Afganistan’da olduğu üzere “düşük yoğunluklu çatışma”dan Rusya ve Çin gibi rakipler karşısında “yüksek yoğunluklu çatışmalar”a kaydırdığını söyledi. Bu tarz “yüksek yoğunluklu çatışmalar”a girebilmenin anahtarı, Esper’in “stratejik kuvvetler” adını verdiği nükleer silah cephaneliğinde yatıyor. Esper, “stratejik kuvvetlerimiz nükleer savaşın önündeki en büyük caydırıcı. Güçlü, güvenilir, becerikli ve hazır bir caydırıcının nükleer savaşın çıkmasını en başından engelleyen şey olduğunu düşünüyorum” beyanında bulundu. “Savunma” Bakanlığının Orwellvari dilinde  “barış”ı korumak, bir saat içinde milyarlarca insanı öldürebilecek olan cehennemî nükleer silahların başka bir adı olan Amerika’nın “caydırıcı”larını genişleterek sağlanıyor. Esper, “Çin bu Bakanlık açısından bir numaralı önceliktir” diyerek “caydırmak” istediklerini gizleme gereği duymadı. Çin’in “Birleşik Devletler’i Hint-Pasifik sahnesinden atmaya” çalıştığını söyledi. “Sahne” (tiyatro) kelimesi askeri kuramcı Carl Clausewitz tarafından “savaşın hüküm sürdüğü mekânın bir bölümü” olarak tanımlanmıştı.  Esper, Dünya nüfusunun yarısından fazlasına ev sahipliği yapan bu bölgede yaşayanları şaşırtacak biçimde Hint-Pasifik bölgesinin bir askeri “sahne” olduğunu düşünüyor; Dünya’nın öte tarafında yer alsa da Birleşik Devletler’in hüküm iddia ettiği bir sahne. Ancak bu Tanrı tarafından bahşedildiği varsayılan Asya’da hüküm sürme hakkını korumak için, II. Dünya Savaşı’nda nükleer silah kullanmış tek ülke olan Birleşik Devletler, bütün Çin anakarasının etrafını nükleer başlıklı füzelerle çevirme hazırlığı yapıyor. Japonya ve Güney Kore gibi yerlerden Çin anakarasına ulaşabilecek füzeler, ABD’nin bu yılın başlarında çekildiği INF anlaşması altında yasaklanmıştı. Esper, “Çin’i kötü davranıştan alıkoymak” için Birleşik Devletler’in artık “orta menzilli hedefleri vurabilecek” olması gerektiğini söyledi. 1,4 milyarlık bir halkı yok etmekten değil de bir çocuğu disipline etmekten bahseder gibi. Birleşik Devletler doludizgin biçimde yeni füzelerin konumlandırılmasıyla uğraşıyor. 19 Ağustos’ta Pentagon, Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması altında yasak olan, karadan fırlatılan Tomahawk füzeleri testini gerçekleştirdiğini açıkladı. Bu ayın başlarında Esper “aylar” içinde orta menzilli füzeleri Çin yakınlarına yerleştirmek istediğini söyledi. Konvansiyonel füzeler bir kez yerleştirildi mi, nükleer başlıklı olanlar bunları takip edecek. INF Anlaşması 8 Aralık 1987’de Başkan Ronald Reagan ve Sovyet lider Mihail Gorbaçev arasında, uzun süren silah denetimi müzakereleri sonrasında imzalanmıştı. Anlaşma 500 ile 5500 kilometre arasında menzile sahip, karada konumlandırılan balistik füzeler ve seyir füzelerinin yerleştirilmesini yasaklıyordu. Anlaşma Birleşik Devletler’in, Sovyetler Birliği’nin ve onun ardılı devletlerin orta menzilli füzeleri imha etmesini şart koşuyordu. Birleşik Devletler INF’den çekilme nedeni olarak, daha önce anlaşmanın ihlali olduğunu iddia etmiş olduğu SSC-X-4 karadan fırlatılan seyir füzesine dayanan Novator 9M729 füzesinin Rusya tarafından geliştirilmesini gösterdi. Rusya, Birleşik Devletler’i füze üretim tesislerini denetlemek için davet etmişti. Birleşik Devletler ise anlaşmayı askıya almasına uzanan suçlamaları ciddi biçimde temellendiremedi. Birleşik Devletler yeni nükleer silahlar geliştirme planlarına hız verirken, ABD ordusu konvansiyonel silah dağlarını yığmakla meşgul. Roman Schweizer, Defense One tarafından alıntılanan bir araştırma notunda “Pentagon, bir rakip karşısında kullanılacak üst düzey silah alımlarını kayda değer biçimde artırmak için harcamalarını çoğalttı” tespitinde bulundu. Savunma Bakanlığının üst düzey silah alım kalemine 20 milyar dolar ek yaptığını kaydetti: “Lockheed’e 12,7 milyar dolar, Raytheon’a 6,2 milyar dolar ve Boeing’e 1,2 milyar dolar.” Pentagon’un serbest harcamaları, ABD tarihindeki en yüksek Pentagon bütçesi olan,  Trump yönetiminin 738 milyar dolarlık savunma bütçesine çoğunlukla destek oyu veren Kongre’deki Demokratlar tarafından mümkün kılındı. Aslında Trump’ın nükleer yığınağının zeminini trilyonlarca dolarlık nükleer “modernleşme” programı başlatan Obama yönetimi hazırlamıştı. Trump sadece, Pentagon’un “stratejik rekabet” doktrini çerçevesinde geliştirerek ve daha küçük, daha “kullanışlı” nükleer silahlar geliştirilmesine destek vererek bu temel programı genişletti. Trump’a güya siyasal bakımdan muhalif olan Washington Post ve New York Times ABD’nin askeri yığınağının destekçileri. Bu ayın başında Times köşe yazarı Bret Stephens, Ronald Reagan’ı en başında INF anlaşmasını imzalayıp Rusya’ya karşı yumuşak davranmakla suçlayan  “ABD’nin Daha Fazla Nükleer Silaha İhtiyacı Var” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Times bunu takiben, Los Angeles Sosyal Sorumluluk Hekimleri’nden Robert Dodge’un Stephens’ın savaş çığırtkanlığını azarlayan mektubunu yayımladı. “Hayır, Birleşik Devletler’in daha fazla nükleer silaha ihtiyacı yok” diyordu Dodge. “Yeni bilimsel araştırmalar eski karşılıklı dehşet dengesi paradigmasının (mutually assured destruction) küçük bir bölgesel nükleer savaşı takiben katastrofik iklim değişiklikleriyle küresel kıtlığı davet ederek kendi kendine sağlanan yıkıma (self assured destruction) dönüştüğünü gösterdi. Misilleme olmasa dahi olacaklar bellidir. Kazanan yoktur.” Dodge’un yorumu bu ay yayımlanan ve Birleşik Devletler ile rakip nükleer güç (bu durumda Rusya) arasındaki nükleer savaşın nükleer kış tarafından takip edileceğini gösteren bir çalışma ile aynı dönemde neşrediliyor. Jeofizik Araştırmalar: Atmosferler Dergisi’nde yayımlanan çalışma “atomik patlamaların yol açtığı yangınların ortaya çıkardığı büyük dumanlar sonucu gezegen soğuyacak, duman güneşi engelleyerek yıllar boyunca gezegeni kaplayacak” sonucuna varıyor. Birleşik Devletler’in faaliyetleri kestirilemez sonuçlar doğurabilecek olan bir küresel silahlanma yarışına zemin hazırlıyor. Çin Başkanı Şi Cinping ve Rusya’ya nükleer bir saldırıda bulunan kim olursa “cehennem”e gidecek diyen Rusya Başkanı Vladimir Putin Amerikan tehditlerine kendi silah yığınaklarıyla yanıt veriyorlar. Bu ayın başlarında bir Rus nükleer füzesi bozulup patladığında, bir aylık süre zarfında gerçekleşen bu ikinci Rus nükleer felaketinde yedi kişi ölmüştü. [ alınarak PolitikYol için Ali Rıza Güngen tarafından çevrilmiştir.]