Bir Doların 25 Peso’ya yükselmesiyle, 2018’in başından bu yana Arjantin Peso’su dolar karşısında yüzde 30 değer kaybetti. Krizin keskinliği, hükümeti faiz oranlarını yüzde 40’a yükseltmeye zorladı. Bunun fayda etmediğini gören hükümet, ekonomiyi desteklemek için milyarlarca dolarlık kredi almak üzere IMF’ye başvurma adımları attı. Mavi göklerden inmiş bir yıldırım gibi görünen bu eşikteki felaket, Arjantin ve dünya ekonomisinin kırılgan durumunu ortaya seriyor. 2008 finansal krizinin başlangıcında ekonomin çöküşünü engellemek için umutsuz bir girişimle ABD ve Batı hükümetleri, ABD Merkez Bankası’nın bilanço büyüklüğünü dört katından daha fazlaya çıkararak 4,5 trilyon dolara yükselttiği devasa bir miktarsal genişleme programına, ya da basit bir şekilde ifade edersek para basmaya başladılar. Buna ek olarak ABD Merkez Bankası faiz oranlarını 2008 Aralık’ında yüzde 0,25’e indirdi. Business Insider’a göre bu oran 5000 yılın en düşük seviyesiydi. Ancak sisteme pompalanan ekstra para reel ekonomiye yatırılmadı. Eğer sistemde aşırı kapasite bulunuyorsa neden paranızı üretimi artırmaya yatırasınız ki? Aslında kriz sırasında kapasite kullanımı (gerçek çıktının bütün üretici güçler tam kapasiteyle kullanıldığında üretilecek olan potansiyel çıktıya oranı) 2008 Ocak’ında yüzde 81’den, 2009 Haziran’ında yüzde 67’ye geriledi. Ayrıca bir bütün olarak yatırım oranları 2008’de AB ve ABD’de, 1960’lardan bu yana en düşük düzeye gerileyerek GSYH’nin yüzde 20’sinin altına düştü. Açıkça, yatırım üretken mecralara yönlendirilmiyordu, çünkü ekonominin kötü durumu bu alanlarda daha az kar elde edilebileceği anlamına geliyordu. Spekülasyon orjisi Üretken yatırım yerine para akışı, ekonominin çeşitli alanlarında birtakım balonlar oluşumuna yol açarak spekülasyona yöneldi. Bu alanlardan birisi borsaydı. Örneğin Dow Jones, 2008 Ocak’ında 15095,98 seviyesindeydi. 2009 Şubat’ında 8341,32 seviyesine geriledi ancak miktarsal genişlemenin etkisiyle endeks 2018 Ocak’ında, yüzyılı aşkın bir sürenin en yükseği olan 26437,03’e yükseldi. Para ayrıca mülkiyete de yöneldi ve çeşitli kentlerde konut balonları oluştu. Örneğin Londra’da bir konutun ortalama fiyatı 2009’da 250 bin Sterlindi. 2018 Ocak’ında ise bu rakam 479 bin civarına yükseldi. Bütün bunlar üretimde ya da ücretlerde reel bir artış olmadan gerçekleşti. Bu paranın kullanıldığı bir diğer alan carry trade (para ticareti) idi. Bunun anlamı uluslararası bir spekülatörün bir para biriminde düşük faizle borç alıp daha yüksek faiz oranıyla diğer bir para birimine yatırmasıdır. Arjantin’de görülen şey tam da buydu. 2017 Haziran’ında Arjantin Devleti 2,75 milyar Dolarlık 100 yıl vadeli bir tahvil çıkartabildi ve 2016’da doğrudan yabancı yatırım miktarı GSYH’nin yüzde 16,2’sine erişti. Arjantin gibi ülkeler ve yükselen piyasa olarak adlandırılan diğer ülkeler krizi önlemek için yabancı yatırımların akışına bağımlı hale geldiler. Bolca kolay kredinin sistemde dolaşması anlamına gelen ABD’nin gevşek para politikasıyla bu mümkün oldu. Aslında kolay kredi, kapitalistlerin bakış açısından, borçlanmak için değil spekülasyon için kullanma gerekçesiyle kötü giden işleri açısından anlamlı göründü. Bu sırada Arjantin’deki Macri yönetimi gibi hükümetler ucuz uluslararası krediye bağımlı hale geldiler. Arjantin’in bütçe açığı 2015’te GSYH’nin yüzde 5,4’ü kadardı ve dış borcun GSYH’ye oranı 2013’te yüzde 25,5’ten 2017’de yüzde 36,7’ye yükseldi. Kredi ve QE refahı sona eriyorArjantin ve Dünya ekonomisinin krizi Olanlar sadece zeki bir liderlikle çözülebilecek nitelik taşımıyor. Ekonomide zayıf canlılığın sonuna geliniyor ve Arjantin kapitalizminin bütün altta yatan çelişkileri yüzeye çıkıyor. Bunlar 2008 krizinde olan çelişkilerin aynısı fakat yönetici sınıfın izlediği gevşek para politikasıyla üzerleri örtülmüştü. Ancak sisteme pompaladıkları bu ekstra para sadece nihai sonucu erteledi ve durumu daha da kötüleştirdi. Arjantin bir krize doğru gidiyor, seçenek sadece krizin bedelini kimin ödeyeceğine ilişkin; yönetici sınıf mı, işçiler ve yoksullar mı? Macri, artık “aşamacılığı”nı terk etmesi ve yönetici sınıfını kurtarmak amacıyla işçi sınıfına saldırısının dozunu artırması için büyük baskı altında. Ancak bütün bunlar bir sonraki dönemde sınıf mücadelesinin devasa patlamasına sahneyi hazırlıyor. Arjantin’in yakın dönemde deneyimledikleri biricik bir özellik taşımıyor, küresel sürecin parçası. Citi Research’ten bir analistin belirttiği üzere “doların daha fazla değerlenmesi [bulaşmanın] vücut bulması için en olası tetikleyici”. Dolar yükseldikçe bu durum yükselen piyasa olarak adlandırılan zayıf ekonomilere baskıyı artırıyor. 21 Mayıs’ta Dolar Türk Lirası karşısında yüzde 1,3 ve Güney Afrika Rand’ı karşısında yüzde 0,7 değer kazandı. Aynı süreç Brezilya, Rusya ve diğer birçok ülkede daha az yoğun olsa da görülebilir. Türkiye, Hindistan ve Endonezya yükselen Dolar ve Batı’da artan faiz oranları karşısında aşırı derecede kırılgan. Ancak bu ülkeler çözümlenmemiş çelişkilerle dolu Dünya ekonomisinde sadece en zayıf halkalar. 2008 krizine yol açan etkenlerin hiçbiri çözüme kavuşmadı, tam tersine ani çöküşü engellemek üzere sisteme pompalanan Dolarlar, Avrolar, Renminbiler nedeniyle durum daha da kötüleşti. Bu zayıf halkalardan birisindeki derin bir kriz, yeni bir kriz ve bütün dünyada yoğun bir sınıf mücadelesi dönemini açarak bütün dünya ekonomisini tepetaklak edebilir. [marxist.com'daki orijinalinden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]
Haftanın Çevirisi | Arjantin: Peso’nun çöküşü dünya ekonomisinin kaygı verici durumunun işareti - Jack Halinski-Fitzpatrick
Popüler Haberler
Turabi Çamkıran, yangında tüm mal varlığını kaybetti
MHP'li İlyas Topsakal'ın torpil istediği belge ortaya çıktı
Menzil'de miras kavgası: Taş ve sopalarla birbirlerine girdiler
İddia: Ayşe Barım’ın şirketine bağlı çalışan Mert Demir ve Serenay Sarıkaya ifade verecek
Serbest bırakılmıştı: Dersine girdiği 12 yaşındaki öğrenciyi istismar eden müftü tutuklandı
MEB'den özel okullar için yeni karar