Bildiğim bir şey var ki, herkesin, özellikle de ülkeyi yönetmeye talip tüm siyasi partilerin bu seçimin aynı zamanda gidip gitmeme ve dönüp dönmeme seçimi olduğu bilinciyle hareket etmesi gerekliliği. Bu biraz kişisel bir yazı. Politikyol’da yazmaya New York tecrübelerimi paylaşarak başladım. Bu yazılar kültür ve sanat aktiviteleri hakkındaydı. Oysa yüksek lisans eğitimi için yurt dışına gideceğimi duyanların Türkiye’ye dönmemem önerileri ya da orada tanıştığım bazı kişilerin Amerika’da kalmayı düşünmediğimi öğrendiklerinde yaşadıkları şaşkınlıklar da New York tecrübeme dahildi. Yanlış anlaşılmasın, “Herkes ülkesine dönsün” gibi bir yaklaşımımım asla olmadı. Bilâkis, doğmadığınız bir ülkede hayat kurabilmenin ve yalnızca ülke vatandaşı değil “dünya insanı” olmanın çok kıymetli olduğunu düşünürüm. Benim dönüş kararım Türkiye’deki yaşamımı ve işimi sevmemle ilgiliydi. Yanlış giden şeylerin düzeleceğine olan inancım da yüksekti. Öyle ya, şaşıranlara geleceğin güzel olacağına inandığımı söylemiştim. Fakat Millet İttifakı’nın dağılma riski ile karşı karşıya kaldığı o hafta sonu ilk kez kendime “acaba kalmalı mıydım?” sorusunu sordum. New York’u ve verdiği özgürlük hissini çok sevmemiş miydim? Amerika’da da sevdiğim bir işim ve yaşamım olamaz mı? Daha da önemlisi, Türkiye bana gelecek sunuyor mu? İnsanların ümitle baktığı Millet İttifakı bileşenleri bile dışarı yansıyan kavgalar ediyorsa gitme yollarımı düşünmem gerekir miydi? Neyse ki, sorgulamalarımın uzun sürmesine gerek kalmadı. Çok severek takip ettiğim sosyal girişim SEBUKA’nın (Sen bu kadınların avukatı mısın?) Instagram hesabında gitme/kalma üzerine anket görünce ben de Twitter takipçilerim arasında benzer sorgulamaları yapan insanlar olup olmadığını merak edip anket yapma kararı aldım. Tabii oylamaya katılan kişilerin ülkeyi temsil gücünün yeterliliği tartışmaya açık. Üstelik sosyal medya anketleri her zaman gerçeği yansıtmayabiliyor. Bununla birlikte, bini aşkın kişinin katıldığı ve net sorular içeren bir anketin bazı anlamlar içerebileceğini düşünüyorum. Bu yüzden de anket sonucunu paylaşma kararı aldım. Anket iki sorudan oluşuyor. İlk soruda yurt dışında yaşayan takipçilerime seçimi muhalefetin kazanması durumunda ülkeye dönüp dönmeyeceklerini sordum. 627 katılımcının %51’i yani 320 kişi dönmem dedi. Doğrusunu söylemem gerekirse ben dönerim seçeneğinin çoğunluğu oluşturacağını düşünüyordum. İkili konuşmalarımda gözlemlediğim kadarıyla dönmeyi düşünmeyenlerin sebepleri arasında orada bir aile/çevre kurmuş olmaları, yaşam standartlarının yüksekliği, mevcut maaşlarını Türkiye’de kazanamayacak olmaları, almakta oldukları eğitimin kalitesi, sunulan kişisel gelişim imkanlarının genişliği var. İnsanlar emeklerinin karşılığını alabilirse, Türk Lirası hak ettiği değere ulaşabilirse, temel ihtiyaçlar lüks olmaktan çıkarsa, gerek ilköğretim/lise gerek üniversite eğitimi dünya standartlarına erişebilirse belki de dönerler. Bu da gösteriyor ki dönmeme sebeplerinin bir kısmı da dolaylı olarak aslında seçimle ilgili. %51 ile anketi dönmem diyenler kazanmış olsa da 307 kişinin seçimi muhalefet kazanırsa dönmeyi düşünüyor olması da önemli bir veri. Bu aslında Türkiye’de çalışıp bu ülkede üretmek isteyen bir grup insanın ülkenin yönetiminin kendilerine mutlu oldukları bir yaşam sunamadığının göstergesi. Vatandaşı olduğunuz ülkede yaşamak istemenize rağmen yaşamıyorsunuz. Peki neden? Burada mesele iktidarla aynı siyasi görüşe sahip olma meselesi değil. Elbette ki ve neyse ki ülkede farklı siyasi görüşler var. Burada mesele hak ettiğiniz hayatı yaşayamama meselesi. Yani siz iktidar ile aynı görüşte değilsiniz diye mutlu olacağınıza inanmıyorsunuz. Asgari ücretin yeterliliğinin simit fiyatı ile hesaplandığı, üniversite kazanan öğrencilerin barınamadığı, akademik özgürlüğün kapsamını merkezi idarenin belirlemeye kalktığı, insan hakları sözleşmelerinden bir karar ile çıkılabildiği, öngörülen doğal afetlerin etkilerinin önlenemediği, insanların kendilerini özgürce ifade edemediği bir ülkede mesele sizin oy verdiğiniz partinin iktidarda olup olmaması değil. Mesele aslında hukukun size tanıdığı temel hak ve özgürlüklerinizden yararlanıp yararlanamama meselesi.
Burada mesele iktidarla aynı siyasi görüşe sahip olma meselesi değil. Elbette ki ve neyse ki ülkede farklı siyasi görüşler var. Burada mesele hak ettiğiniz hayatı yaşayamama meselesi. Yani siz iktidar ile aynı görüşte değilsiniz diye mutlu olacağınıza inanmıyorsunuz.
İkinci soru ise benim gibiler içindi. Muhalefet seçimi kaybederse Türkiye’de yaşayanlar “bu sefer” ülkeden gider mi? 453 katılımcının %67’si giderim dedi. Yani 304 kişi seçimin sonucuna göre ülkeden gitmeyi düşünüyor. Peki neden? Sanırım bu sorunun cevabı yukarıda saydıklarımla aynı. Temel hak ve özgürlükler ve/veya ekonomik, sosyal ve kültürel şartlar. Yalnız, giderim diyenler bakımından bir fark var. Geleceğe dair ümitleri olduğu için bu ülkede üretmeye devam eden bu kişiler mevcut ümitlerini de artık kaybedecekler. Bu, çok üzücü. Seçim kazanılırsa dönerim diyen 307 kişi gerçekten döner mi ya da seçimin kaybedilmesi durumunda o 304 kişi gider mi bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki, herkesin, özellikle de ülkeyi yönetmeye talip tüm siyasi partilerin bu seçimin aynı zamanda gidip gitmeme ve dönüp dönmeme seçimi olduğu bilinciyle hareket etmesi gerekliliği. Umarım ülkemiz için her şey çok güzel olur.