Pastanenin 2001’de el değiştirerek son sahiplerine geçtiğini ve onların da pastaneyi, çağdaş ve etik değerlere bağlı “Etik Kardeşler”den devraldığını anlıyoruz. Bu dönemde depreme karşı yapılan güçlendirme dahil pastaneye eklenen yeni fonksiyonların olduğunu okuyoruz. Metinde, pastanenin sanatla bağlı hedeflerinin gerçekleştiğini, ancak 2009’da AKM’nin kapatılması ve 2013’te Gezi Olayları ile Taksim’in yalnızlaşma dönemine girdiği ifade ediliyor. Kendilerinin bu sürece dayanamayan mekân ve markaların aksine, 2020’ye dek direndiklerini anlıyoruz. AKM inşaatı 2020’de başladığında sevindiklerini; kendilerinden talep edilen iyileştirmeleri yaptıklarını, ancak daha sonra mekân/alanlarına tahdit ve tecavüzler olduğunu örnekleriyle açıkladıklarını görüyoruz. Tüm bunları takiben, metin şu cümle ile bitiyor:
“Tüm bu süreçte yaşadığımız hiçbir zorlukta yanımızda olmayan ve onlar için var olduğumuzu zannettiğimiz kitlemizin bizi bizimle baş başa bıraktığını görünce ayrılma zamanımızın geldiğini anladık ve sonlandırdık.”Metinde sadece pastane tarihinin değil, Taksim ve İstanbul bağlamında toplumsal ve mekânsal anlamda yaşanan bin bir türlü gelişmenin aslında topluma hatırlatıldığını görüyoruz. Bu bağlamda, pastane sahiplerinin kızgın ve hayal kırıklığına uğramış olmaları anlaşılır. Çünkü çok katmanlı bu meselelerin bir çok nedeni bulunuyor: şehir yönetimi; şehircilik anlayışı, belediye; bakanlık. Dolayısıyla bu kurumlar dururken duyguları bir anda topluma yöneltmek fayda sağlamıyor.
ETİĞE REFERANSDiğer yandan, etik gibi Türkiye gibi bir ülkede pek önem atfedilmeyen bir değerin vurgulanması ve hatta “Etik Kardeşler”den bahsedilmesini ilginç buldum. Ancak böyle bir yazıda iyi, güzel ve doğru ile alakalı bulunan etik kavramının kullanılmasının açıklanması güzel olurdu. Zira bu kardeşler kimlerdi; adları mı “etik”ti; hangi etik değerleri niye benimsemiş ve başkalarına aktarmışlardı? Nitekim hazırlanan metin ve pastanenin websayfasında adı geçen yeni sahipler de kendilerinden istenen tadilat ve değişiklikleri başkalarına göre daha kolayca yerine getirebilecek olan mimarlar Tülin ve Hakan Kıran’dı. Acaba bu kardeşlerden pastaneyi niye devralmışlardı?
Kendileriyle ilgili ufak bir araştırma yaparak, bu sorulara cevap bulmaya çalıştım. Elbette bu sadece internetteki haberlerle anlamaya yönelik sınırlı bir bilgi ama en azından Gezi Pastanesi ile bağlamı kurmak açısından anlamlı geldi zira kamuoyu metni bunları içermiyor. Okuduklarımdan Tülin Kıran’ın sanatla ilgili bir geçmişinin olduğunu, konservatuarda ertesinde içmimarlık okuyarak, eşiyle ortak olduğunu ve yenilerde Londra’ya yerleştiğini öğrendim[4]. Keza Hakan Kıran’ın da bir çok yeme içme mekanının projesini yapmış bir mimar olduğunu ve Gezi Pastanesi misyonunu yaşatmaya önem verdiğini görüyorum[5].Toplum 36 senede toplumsal, siyasal ve ekonomik anlamda neler yaşadı. Şehir yönetimi; şehircilik anlayışı, belediye, bakanlık gibi kurumlar benimsedikleri birçok politika ile şehre ve şehirdekilerin yaşam alanlarına ve anlayışlarına zarar verdi.TOPLUMA ANLATMAK MI TOPLUMU SUÇLAMAK MI? Bu bağlamda, metinde “etik değerler” ne kadar açıklanmadıysa, Gezi’yi yaşatmak için yapılanların topluma nasıl ve ne kadar aktarıldığına dair bilgi verilmediğini de vurgulamak lazım. Hatta bu metni okuyana dek pastaneyle ilgili bunların yaşandığını bilmek mümkün değil. Bir başka deyişle, topluma ulaşmak için bir adım atılmışa benzemiyor. Oysa bu pastanenin bir websayfası olduğu gibi, keza bir basın açıklaması ile de bu yapılabilirdi. Onun yerine son dakikada başvurulan yol, pastaneye asılan ve üstünde “1987-2023” yazan ve hâlen asılı duran[6] siyah bir pankartla ve metindeki ifadelerle topluma yönelik bir sitem belirtmek. Adeta onlar yardım dilemeden, pek de bilgi vermeden, birileri onları ve yaptıkları fedakarlıkları fark etsin istemişler. Bu sitem bana Sezen Aksu’nun Kavaklar şarkısını hatırlattı:
Ah kavaklar ah kavaklar
Bedenim üşür yüreğim sızlar
Beni hoyrat bir makasla
Ah eski bir fotoğraftan oydular
Orda kaldı yanağımın yarısı
Kendini boşlukla tamamlar
Ah omuzumda bir kesik el ki
Hala, hala durmadan kanar
Türkiye’de bazı mekanların bu denli uzun süre devamlılık göstermek oldukça zor ve hepsi de iyi ki varlar. Ancak bir gün kapatsalar dahi belediye ve birçok kurumla yaşadıkları sorunları çözmenin yolunun topluma sitem etmekten geçmediği açıkKÜSMEK BİR SORUN ÇÖZME YOLU DEĞİL
Oysa toplumsal veya siyasal sorunlar sitemle ve/veya küsmeyle çözülmüyor. Küsme ancak küçükken ailede gördüğümüz ve yetişkin olduğumuzda fark edip, aşacağımızı umduğumuz bir tavır. Topluma yönelik bir mesaj yazılırken, en azından 36 sene mekâna geldikleri için bir teşekkür edilebilir; gelecek için umut verilebilirdi (başka bir zamanda tekrar buluşma veya Ortaköy’deki şubede devam etme ile örneğin).
Burada zamanla önemli sembollere dönüşen mekân sahiplerinin de müşterilerinden beklentiye sahip olmasını normal karşılamak lazım. Ancak hizmet sunanların küsmek yerine toplumu mobilize edecek yolları bulmak, bunun yollarını aramak gibi bir sorumlulukları var belki de. Sonuçta önem verdikleri kültürü yaşatmak için onlar didinirken, şüphesiz İstanbullular da didindi.
Toplum 36 senede toplumsal, siyasal ve ekonomik anlamda neler yaşadı. Şehir yönetimi; şehircilik anlayışı, belediye, bakanlık gibi kurumlar benimsedikleri bir çok politika ile şehre ve şehirdekilerin yaşam alanlarına ve anlayışlarına zarar verdi. Sonuçta insanlar geldi ve hizmeti aldı ama mekanları sahipleri yaşattı. İstanbul’da çok uzun zamandır var olmaya devam eden bu mekanlar arasında Pelit Pastanesi; Saray Muhallebicisi, İnci Pastanesi (Beyoğlu’nda başka yere taşındı); Baylan, Divan; Bebek Badem Ezmesi var. Türkiye’de bu denli uzun süre devamlılık göstermek oldukça zor ve hepsi de iyi ki varlar. Ancak bir gün kapatsalar dahi belediye ve bir çok kurumla yaşadıkları sorunları çözmenin yolunun topluma sitem etmekten geçmediği açık.
[1] http://www.geziistanbul.com/hakkimizda.html [2] https://www.diken.com.tr/gezi-pastanesi-kapandi-kitlemiz-yasadigimiz-hicbir-zorlukta-yanimizda-olmadi/ [3] Diken websayfasında Avusturya yerine Avustralya denmesi de gazetecilikte gelinen kalitesiz noktanın bir özeti adeta. [4] https://britisyasam.co.uk/muzik-ve-mimarinin-bulustugu-aile-londrada-yasayan-ic-mimar-tulin-kiran-anlatiyor/ [5] https://foodinlife.com/mimar-hakan-kirandan-avrupai-cafeler/ [6] 1 Eylül itibarıyla sırf bunu görmek için oradan geçtim.