Geçtiğimiz gün bir sokak röportajında yalnız yaşayan bir emeklinin geçinemediği için huzurevi başvurusu yaptığını anlatırken gözyaşları içinde kaldığı video viral oldu ve hepimizi çok etkiledi. Videodaki beyefendinin çaresizliğine üzülürken birkaç ay önce izlediğim başka bir video aklıma geldi. Ekonomi üzerine çalışmaları olan gazeteci Ozan Gündoğdu bir programda 30-40 yıl sonra emekli evsizler göreceğimizden bahsediyordu. O programı izlediğimde derinden etkilenmiştim. Çünkü 30lu yaşlarında bir akademisyen olarak kendi geleceğimin de tehlikede olması bende ciddi bir kaygı oluşturmuştu. Sokak röportajındaki beyefendiyi görünce bu karanlık tablonun 30-40 sene sonrasının değil bugünün gerçeği olduğunu anladım. Bu ülkenin sadece gençlerine değil yaşlılarına da yaşama imkânı vermediğini bir kez daha görmüş oldum.
Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum ya da emeklilerin yaşadığı sıkıntıları uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Çok küçük şanslı(!) bir azınlık dışında zaten herkes mevcut durumun farkında. İktidara oy veren seçmen de partisine ve liderine toz kondurmasa da onlar da gidişattan memnun değil. Bunları bir kenara bırakıp meseleye biraz veriler üzerinden bakalım. Dünyada genelde kabul gören 50-30-20 kuralına göre çalışan bir insan gelirinin %50sini ihtiyaçlarına, %30unu isteklerine, %20sini de yatırıma ayırmalı. Kısacası gelirinizin %80ini harcayıp %20sini de biriktirmeniz öneriliyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski bakanı Prof. Dr. Vedat Bilgin 2023 yılı itibariyle Türkiye’de çalışan nüfusun %37sinin asgari ücretli olduğunu belirtmişti. Bu oranın çok daha fazla olduğunu sanırım hepiniz tahmin ediyorsunuzdur. Peki, asgari ücretle çalışan milyonlarca insanın maaşının %20sini biriktirebileceğini düşünüyor musunuz? Hadi asgari ücretlileri bir kenara bırakalım. Sizce, ortalama bir memur ya da özel sektör çalışanı maaşından bir kısmını yatırım için ayırabilir mi? Türkiye’nin belki %80inden fazlası ay sonunu nasıl getireceğini düşünüyor. Maaşının %50si ile değil tamamıyla dahi temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Bu koşullarda bizi nasıl bir gelecek bekliyor?
Mesele sadece birikim yapamamak da değil aslında. Enflasyonist ortam nedeniyle kenara para koysanız dahi paranız her şekilde eriyor. Döviz, altın ve borsa aracılığıyla paranızın değerini korumaya çalışsanız da nafile. Türk Lirasının değer kaybı öyle bir boyutta ki klasik yatırım araçlarıyla dahi paranızı koruyamıyorsunuz. Bu yüzden, hepimizin malumu olduğu üzere, pek çok insan ev ya da araba alma yoluna girdi ve bu da söz konusu malların fiyatlarında inanılmaz bir artışa sebep oldu. Elbette bu artışların tek nedeni yatırım amacıyla insanların ev ve araba almaya yönelmesi değil. Yabancıya konut satışı, tedarik zincirinin bozulması, artan vergiler vs. de bu artışta etkili oldu. Sonuç ise maalesef çok iç karartıcı. Orta ve alt sınıf için ev almak hayal oldu. Kendi maaşımdan yola çıkarak basit bir hesapla durumun vahametini göstermek isterim. Maaşımın %20sini biriktirerek ev almak istersem, tam 45 yıl para biriktirmem gerekiyor. Kartal’da kirada oturduğum 1+1 küçük bir daireden bahsediyorum. Yani 80 yaşına kadar çalışıp maaşımın %20sini biriktirirsem 80li yaşlarımda başımı sokacak 1+1 bir ev alabiliyorum İstanbul’da. Ne kadar parlak(!) bir gelecek değil mi?
Biz böyle karamsar bir tabloyla yüzleşirken iktidar ve çevresi zenginliklerine zenginlik katmaya devam edecek. Bu ülkenin namusuyla çalışan, vergisini tam olarak veren insanlarının hayalini bile kuramadığı bir lüksün keyfini çıkarıyor olacaklar.
Son dönemde hükümetin seçim öncesinde yeni bir konut kampanyası üzerinde çalıştığına ilişkin haberler dolaşıyor. Ancak ev fiyatlarını ve ekonomik koşulları düşününce hâlihazırda ev sahibi olmayan ortalama gelirli bir insanın 15-20 yıla bile yayılsa ev taksitlerini ödemesinin imkânı bulunmuyor. Yine yatırım amaçlı üçüncü beşinci evini alacak olan varlıklı kesime hitap eden bir kampanya ortaya çıkacak gibi görünüyor. Şimdiye kadar evini ve arabasını alabilmiş olan orta ya da alt kesim kendini bir anlamda kurtarmış sayılıyor. Peki, bu kadar şanslı olmayan milyonlarca insanı nasıl bir gelecek bekliyor? İş hayatına yeni girenler ya da 30larında 40larında olan çalışanlar ev alamayacak, emekli olduklarında ise emekli maaşlarıyla ev kiralarını bile ödeyemez durumda olacak. Sokak röportajındaki beyefendinin yaşadığı acı durum bize de hiç uzak değil maalesef. Ozan Gündoğdu, bahsettiğim programda gelecekte emeklilerin sokakta kalmamak için belki de McDonalds gibi yerlerde çalışmak zorunda kalacağını söylüyor. Yani, bir ömür boyu çalışacaksınız ve emekli olduğunuzda bir ev dahi alamamış olduğunuz için kiranızı ödemek ve geçinebilmek için basit işlerde çalışmaya devam edeceksiniz. Mevcut hükümetin bize layık gördüğü gelecek bu…
Biz böyle karamsar bir tabloyla yüzleşirken iktidar ve çevresi zenginliklerine zenginlik katmaya devam edecek. Bu ülkenin namusuyla çalışan, vergisini tam olarak veren insanlarının hayalini bile kuramadığı bir lüksün keyfini çıkarıyor olacaklar. Bunları düşününce pek çok insanın, özellikle de gençlerin neden yurtdışına gitmek istediğini anlıyoruz. Türkiye insanlarına huzurlu bir gelecek vaat etmiyor. Bu noktada şunu da belirtmek isterim. Biz çalışan yoksulluğundan bahsederek geleceğin karanlık olduğunu söylüyoruz. Bir de işsizler var, özellikle de eğitimli işsizler. Son yıllarda niteliği çokça tartışılan vakıf ve taşra üniversitelerinin pıtrak gibi yayılması ve bu üniversitelerin gençlere bir meslek sahibi olma hayali satması konusuna girmeyeceğim. Bu başka bir yazının konusu olsun. Ancak şunu üzülerek ifade etmeliyim ki iyi üniversitelerden mezun gençler için de gelecek pek iç açıcı değil. Hem kendi üniversitemden hem de başka üniversitelerden genç arkadaşlarla konuştuğumda ciddi bir umutsuzluk görüyorum. Pek çok öğrenci kendini yetiştirse, iyi bir CV sahibi olsa dahi torpil olmadan düzgün bir işe giremeyeceğini ifade ediyor. Ülkemizde nepotizmin geldiği boyutu hepimiz biliyoruz. Kendi çocuğunu, eşini, kardeşini, yeğenini liyakatsiz bir biçimde bir yerlere atayanların haberleri artık vaka-i adiye oldu. Siz iyi okullardan mezun olsanız da, İngilizce ya da başka dilleri anadiliniz gibi konuşsanız da bir ‘babişko Asuman’ sizin önünüze geçebilir. Tüm zorlukları yenip işe girdiğiniz senaryoda ise ev ya da araba almaktan dahi aciz olarak karnınızı doyurduğunuza şükrederek bir ömür boyu çalışacaksınız. Emekli olduğunuzda ise başınızı sokacak bir yer olsun diye alakasız işlerde çalışarak ölümü bekleyeceksiniz. Buradan hükümete seslenmiş olalım, gerçekten de bu ülkenin evlatlarına vaat ettiğiniz bu gelecekten memnun musunuz?