Düşünce kuruluşu Freedom House (Özgürlük Evi), dünya genelinde internet özgürlüğünü değerlendirdiği ‘İnternette Özgürlük 2019’ raporunu yayınladı. ‘Sosyal Medya Krizi’ başlığını taşıyan rapor, bir zamanlar ‘insanları özgürleştirecek teknoloji’ gözüyle bakılan sosyal medyanın bir gözetim ve seçim manipülasyonu aracı haline geldiğini kaydediyor. Raporda Türkiye geçen yıl olduğu gibi bu yıl da özgür olmayan ülkeler arasında yer aldı. Dokuzuncusu yayınlanan rapor, Haziran 2018 ve Mayıs 2019 tarihleri arasında 65 ülkeyi internet özgürlüğü açısından mercek altına alıyor. Dünyadaki internet kullanıcılarının yüzde 87’sini kapsayan rapora göre: - İnternet özgürlüğü, küresel çapta hızla yayılan dijital otoriterlik aygıt ve taktikleriyle giderek daha büyük tehdit altına giriyor. - Baskıcı rejimler ve otoriter emellere sahip seçilmiş iktidarlar, denetimden uzak olan sosyal medya platformlarını istismar ederek bu alanları siyasi çarpıtma ve toplumsal kontrol aracı olarak kullanıyor. - Sosyal medya, toplumsal tartışma ve iletişim sağlamak için zaman zaman eşit ve adil bir ortam oluştursa da artık ibre, tehlikeli bir şekilde özgürlüklerin kısıtlanmasına doğru kayıyor. - Vatandaşlarının internet üzerindeki faaliyetlerini gözetleyen hükümetlerin sayısının şaşkınlık verecek ölçüde artıyor bu da küresel internet özgürlüğünün dokuz yıldır ard arda kısıtlanması anlamına geliyor. Freedom House’un İnternette Özgürlük 2019 raporu, farklı siyasi sistemlerde internet özgürlüğünü yansıtacak şekilde değerlendirme altına aldığı 65 ülkeyi Özgür, Yarı Özgür ve Özgür Olmayan şeklinde üç ayrı kategoride sınıflandırdı. İnternete erişimin önündeki engeller, internette paylaşılan içeriğin kısıtlanması ve internet kullanıcılarının haklarının ihlali şeklinde üç alanda yapılan değerlendirmeye göre yüz puan üzerinden 37 puan alan Türkiye, bu yıl da geçen yıl olduğu gibi Özgür Olmayan Ülkeler kategorisinde yer alıyor. Bu kategoride olan diğer ülkeler Azerbaycan, Myanmar, Belarus, Tayland, Kazakistan, Rusya, Venezuela, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Pakistan, Suudi Arabistan, Özbekistan, Sudan, Vietnam, Küba, Suriye, İran ve Çin. Listenin Özgür Ülkeler kategorisinin en başındaysa yüz üzerinden 95 puanla İzlanda yer alıyor. İzlanda’yı sırayla Estonya, Kanada, Almanya, Avustralya, İngiltere, Amerika, Ermenistan, Fransa, Gürcistan, İtalya, Japonya, Arjantin, Macaristan ve Güney Afrika izliyor. Rapora göre Yarı Özgür ülkeler grubunda sırayla Kenya, Kolombiya, Filipinler, Angola, Brezilya, Nijerya, Güney Kore, Tunus, Ekvador, Kırgızistan, Meksika, Zambiya, Malavi, Malezya, Singapur, Uganda, Ukrayna, Hindistan, Fas, Lübnan, Endonezya, Libya, Sri Lanka, Ürdün, Bangladeş, Kamboçya, Zimbabve ve Ruanda yer aldı. Türkiye; Avrupa kıtasında değerlendirme altına alınan İzlanda, Estonya, Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya arasında Özgür Olmayan Ülke kategorisinde yer alan tek ülke olarak dikkat çekti. Rapor, 24 Haziran 2018’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce bazı internet kullanıcılarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sosyal medyada aşağıladıkları gerekçesiyle tutuklanmasının, seçim dönemlerinde internette ifade özgürlüğünün kısıtlanması anlamına gelmesine örnek gösterdi. Rapora göre Türkiye’nin internet özgürlüğünün olmadığı ülkeler kategorisinde bulunmasına yol açan etkenler arasında internette siyasi, sosyal ya da dini içeriklerin engellenmesi, hükümet yanlısı yorumcuların internet üzerinde yürütülen tartışmaları manipüle etmesi, bilişim ve iletişim teknolojileri kullanıcılarının ya da blogcuların tutuklanması, hapse atılması ya da paylaştıkları siyasi veya sosyal içerikler nedeniyle uzun süre gözaltında tutulması ve muhaliflere ya da insan hakları kuruluşlarına karşı teknik saldırılarda bulunulması yer alıyor. Dünyada 3 milyar 800 milyon insanın internete erişimi olduğunu kaydeden Freedom House raporu, bu insanların yüzde 71’inin, internet kullanıcılarının siyasi, sosyal ya da dini konularda internette yaptıkları paylaşımlar nedeniyle tutuklandığı ülkelerde yaşadığını vurguladı. Sosyal medyanın vatandaşlara, sivil toplum örgütlerine ve gazetecilere ya çok az maliyetle ya da ücretsiz olarak geniş kitlelere ulaşma imkanı tanıdığını hatırlatan rapor, madalyonun öteki yüzündeyse sosyal medya platformlarının iç ya da dış aktörlere zararlı etki operasyonları yürütmeleri için son derece ucuz ve elverişli bir ortam sunduğunun altını çizdi. Raporda, “Seçim dönemlerinde dezenformasyon ve propaganda aracı olarak kullanılan sosyal medya platformları, aynı zamanda ülkelerin nüfusu hakkında dev ölçülerde veri toplamasına ve bu verileri analiz etmesine de olanak tanıyor. Bu da kitlesel gözetimi sadece dünyanın önde gelen birkaç istihbarat örgütünün işi olmaktan çıkarıp birçok ülkenin bunun çok daha ucuza yapmasını sağlıyor” görüşü yer alıyor. Rapora göre Çin ve Rusya gibi otoriter güçler, teknolojinin insan haklarının güçlendirilmesini sağlamayı büyük ölçüde engellerken bu platformların anti-demokratik güçler tarafından istismar edilmesinde dünyanın önde gelen sosyal medya platformlarının merkezi olan Amerika’nın ihmalkarlığı, kritik rol oynuyor. Gerek Silikon Vadisi’ne yönelik ‘Bırakınız yapsınlar’ şeklindeki yaklaşım, gerekse internetin demokrasinin teşvik edilmesinde rol oynayacağı şeklindeki saf inanç, rapora göre internet özgürlüğü konusunda önemli bir gerçekle yüzleşme gerekliliğini ortaya koyuyor. Rapora göre bu gerçek, internet özgürlüğünün geleceğinin sosyal medyayı onarma becerisine bağlı olması. Biyometri, yapay zeka ve beşinci nesil mobil ağlar gibi hızla gelişmekte olan yeni teknolojiler, bir yandan insanlığın ilerlemesi için yeni fırsatlar sunarken diğer yandan internetin bir baskı aracı olarak kullanılmamasından emin olmak için demokratik özgürlüklerin sağlam bir şekilde korunmasını gerektiriyor. Rapora göre kişisel mahremiyet, ifade özgürlüğü ve demokratik yönetimin geleceğini, sosyal medyaya ilişkin olarak bugün alınacak kararlar belirleyecek.