Loading...
- Faiz Politikası
- Açık piyasa işlemleri
- Karşılıklar politikası
Risk yönetim enstrümanların kullanılması, diğer yandan bu enstrümanın kullanılışı sırasında piyasaya yapılan manipülatif müdahaleler güveni daha da erozyona uğratarak beklentilerin daha da bozulmasına yol açtı.Riski yönetmek için kullanılması gereken bu enstrümanların, büyük bir spekülatör gibi Merkez Bankası ve Türkiye Hazinesince kullanılmaya başlaması bozuk olan beklentileri daha da bozarak kurda artışa, sonuç olarak enflasyonda artışa neden olurken makroekonomik dengelerin daha da bozulmasına yol açtı. Bir yandan bu enstrümanların kullanılması, diğer yandan bu enstrümanın kullanılışı sırasında piyasaya yapılan manipülatif müdahaleler güveni daha da erozyona uğratarak beklentilerin daha da bozulmasına yol açtı. İlk 3 ayda kontrol altına alınmış gibi görünen kurun yeniden hareketlenmesi ve eski zirvesine doğru hızlıca çıkışı, bir yandan gelir adaletini bozarken diğer yandan enflasyonun bir sarmal haline gelişini de ortaya çıkardı. Durumun vahameti ekonomi kurumlarını harekete geçirdiğinde yapılması ve uygulanması gereken politikalar uygulanmak yerine sermaye kontrolünü andıran adımların atılması ve serbest piyasa ekonomisinden uzaklaşılan birtakım uygulamaların hayata geçirilmesi ile sonuçlandı. Bankaların verdiği kredilere getirilen karşılıklar, anayasanın mülkiyet hakkına aykırılık teşkil ettiği tartışmasına rağmen para arzını kontrol etmek için kullanılan garip bir enstrüman olarak literatürümüze girdi. Bu sırada resmi enflasyon rakamları ile önemi olmayan para politikası faizi arasındaki fark 56 puana kadar çıkarak Hazine ve Maliye Bakanının para politikasının önemsizleştirildiği açıklamasının ne kadar doğru olduğunu bir kez daha teyit etti. Durum böyleyken, kontrol altına alınamayan döviz yükselişi, aslında para politikası için uygun olabilecek bir enstrüman olan gelire endeksli senet yani GES’lerle kontrol altına alınmaya çalışılmış fakat açıklanan getiri ile enflasyon beklentileri arasındaki uçurum bu enstrümanın daha doğmadan prematüre bir hâlde ölümüyle sonuçlanmıştır. TCMB tarafında değiştirilen karşılık ağırlıkları, bankalarca TCMB’den borçlanma amacıyla verilen TÜFE’ye endeksli kağıtların teminat oranı değişiklikleri ile bankaların sabit faizli 5 yıllık Hazine Tahvili almaya zorlanmaları, sermaye yeterlilik rasyolarında yapılan değişikliklerle yapılan mikro yönetimlerle Türk Lirasının değer kaybının önüne geçilememiştir. Ortaya koyulan tüm bu uygulamaların güven kaybını daha körüklemesi ve TCMB’nin TL’nin değer kaybını önlemek için yıl başından bugüne kadar yaptığı 50 milyar doların üzerindeki kayıt dışı satışlar durumun sürdürülemez olduğunun en büyük göstergesidir. Bunun tetiklediği en son noktada da 24 Haziran günü BDDK’nın neredeyse yetki aşımı ile ortaya koyduğu düzenlemeler ekonominin çarklarını durduracak, birçok ekonomik dengeyi bozacak niteliktedir. Bu düzenlemelerle varlık olarak elinde döviz bulundurulan şirketlerin krediye erişimleri neredeyse engellenmiş ve faaliyetlerini sürdürebilecekleri likiditeye erişimlerinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Öncelikle Türkiye’nin 440 milyar dolar brüt dış borç stoku olduğu ve bunun 235 milyar dolarının özel sektöre ait olduğunun akılda tutulması bu tarz uygulamaların doğuracağı sonuçları göstermesi bakımından önemlidir. Daha da ötesi, bir yıl içinde vadesi gelecek borcun 190 milyar dolar düzeyinde olması, 45 milyar dolara giden bir cari açık rakamı ile düşünüldüğünde durumun vahameti daha da açık olarak görülmektedir. Bu düzenlemelerin aslında bir panik yaratma dışında bir işe yaramayacağı da çok nettir. Şirketler konusunda yapılan düzenlemelerin bir sonraki adımda bireyleri de kapsayacağına dair dedikodu mekanizması olayın psikolojisini göstermesi bakımından çok önemlidir. Tüm bu gelişmeler dikkate alındığında güveni sağlayabilecek basit politika setini baştan itibaren kullanmak dururken işi egzotik enstrümanlar ve olmadık düzenlemelerle yapmaya kalkışmak tüm dengeleri altüst etmiş ve güveni tarihi dip seviyeler çekmiştir. Bu güvenin mevcut kadrolarla da gelme ihtimali artık mümkün değildir. Çünkü güven ruh gibidir ve terk ettiği beden de asla geri dönmez.