2019 yerel seçimlerinde bir ittifak durumu vardı ve bu İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bazı ilçe belediyeleri örneğinde yapılmıştı. Ancak biz ittifak/işbirliği olmayan birkaç ilçeden biriydik. Hatırladığım kadarıyla Efes Selçuk’ta ve Karşıyaka’da işbirliği yoktu. Karşıyaka’dan en önemli farkımız Karşıyaka’da yerelde CHP iktidarının varlığıydı. 2014 yerel seçimlerinde Efes Selçuk Belediyesi Adalet ve Kalkınma Partisi yönetimine geçmişti. 2019’a geldiğimizde Milliyetçi Hareket Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi karşımızda bir ittifak bloğu halindeydi. İlçemizde Saadet Partisi aday çıkardı, Demokrat Parti aday çıkardı; aslına bakarsanız burada levhası olmayan partilerden bile adaylar çıktı.
Ben şuna inanırım: eğer bir işbirliği, ortaklaşma oluyorsa veya olacaksa bu ortaklaşmayı yerel dinamiklerle yapmak çok daha kıymetlidir. Dolasıyla Efes Selçuk halkıyla tabanda iş birliği yapmak ve bunu başarmak çok daha kıymetli. Tabandan yukarı doğru bir hareket oluşturmak önemlidir. Tavandaki o büyük koltuklarda oturan liderler arasında ittifak/işbirliği sağlanamamış olabilir, ama biz muhalefetteyken tabanda halkla bu işbirliğini sağlayabildik.
2019 yerel seçimlerinde partimizin işbirliği ortağı olan İYİ Parti’nin de bir adayı çıkmıştı. Üstelik de zayıf sayılmazdı. Ama toplumun dinamiklerini, kenti, kentte yaşayan insanların sosyolojisini biliyor olmak çok önemli bir noktadır. Bunları bilerek işbirliğini gerçekleştirebilmek de başka bir şey. O noktada partilerin ötesinde birebir seçmenlerimizle temas ederek, daha öncesinde yaptıklarımızı anlatarak halkın sandıkta kendi ittifakını kurmasını hedefledik. Genel başkanımız Özgür Özel de o dönem son mitinge geldiğinde “Biz yukarıda bu ittifakı Selçuk özelinde başaramamış olabiliriz, ama görünen o ki halk sandıkta kendi ittifakını sağlayacak” demişti. Önemli olan tam da buydu ve bunu başardığımızı gördük. Her partinin belli bir oy oranı vardır, bu noktada önemli olan belirlenecek belediye başkan adayının yerelde oy oranını arttırarak yoluna devam etmesidir. Aday seçimleri bu nedenle çok önem arz ediyor. Evet, belli bir oy potansiyelimiz var, ama bunun üzerine yerelde belirlenen aday da o oyun üzerine ne koyabiliyor sorusuna bakmak ve analizini yapmak çok kıymetlidir. Efes Selçuk örneğinde biz o oyun üzerine çıkabileceğimize inandık, gördük. Ve rekor bir oyla Cumhuriyet Halk Partisi belediyeyi iktidar partisinden geri aldı.
Partiler anlaşamayabilir ama yerel dinamikler sayesinde yerel seçimlerde güçlü bir aday o ortaklaşmayı sağlayabilir. Burada doğal olarak belediye başkan adayının etki faktörü ve rolü çok önemli.
Filiz Hanım, bahsettiğiniz tabanda ittifakı sağlamanın yolu nedir? Bunu yalnızca CHP çatısı ile yapmak yeterli olacak mı?Buna sadece parti bazlı bakmak bazen ilerleyen süreçlerde sorunlar çıkaracaktır. Bizim bakışımız sadece parti bazlı değildi. Birebir insanlara dokunarak bunu sağladık, bu noktada doğru temaslarda bulunmak çok önemlidir. Doğru söylemleri dile getirmek çok önemli ve en önemli kısımlardan biri de sivil toplum örgütleridir. STK’lar burada çok büyük bir önem arz ediyor. Sivil toplumun canlandırılması ve diri tutulması çok kıymetlidir. İnsanları partilerine göre ayrıştırmak doğru değil. Kentte yaşayan insanlara başka bir şey anlatmak gerekiyor.
Mesela…İnsanlara “Kentin ihtiyacı ne?” diye sormak ve cevap alıp, bu cevaplara uygun çözümler sunmak gerekiyor.
Sonuç itibariyle bu kentin ihtiyacı bir tek Cumhuriyet Halk Partili seçmenin ihtiyacı değil. Bu kentte yaşayanların mahalli müşterek ihtiyaçlarıdır, yani tüm ortakların ihtiyacıdır. Bu kentin neye ihtiyacı varsa o söylemi dile getirmek, söylemle ilgili somut verilerle insanların karşısına çıkmak, mış gibi davranmamak önemlidir. Gerçeğe ve öze inerek insanların ortak problemleri üzerine çalışmak, çözüm üretebilmek kıymetlidir. Nitekim yerel yönetimler biraz da böyle bir şeydir aslına bakarsanız.
Kentin sorununa çözüm üretmeye yönelik olarak çıkarımlarda bulunmak ve bunu doğru şekilde anlatmak çok önemli. Onu da ancak birebir seçmenle iletişim kurarak anlatabilirsiniz. Sivil toplum kuruluşları ile çalışmalar yaparak, ortaklaşarak bunu başarabilirsiniz. Belki çözüm için İYİ Parti’nin kapısını çalıp partililer ile orada buluşamayabilirsiniz; ama İYİ Partililer sadece orada değil, aynı zamanda sokakta. Dolayısıyla sokağın nabzını tutarak bunu mümkün kılabilirsiniz.
Şimdi İstanbul ve Ankara için yürüyen bir tartışma var, Fakat Ekrem İmamoğlu “Biz halkta bunu başaracağız ve gönüllerde bunu yapacağız” dedi. Sizin söyledikleriniz İmamoğlu’nun söylediklerine de benziyor. İzmir’de iş birliği olmayacağına göre burada da benzeri mi olacak?İzmir'in sosyolojik yapısına bakmak lazım. İzmir çağdaşlaşmaya düşkün olan sosyal demokrat bir kenttir. İzmir'de 2019’dan önce bir ittifak veya işbirliği yoktu. Cumhuriyet Halk Partisi'nden İzmir o zaman da vazgeçmemişti. Bugün gelinen noktada başka dinamikler işin içerisine girebilir, ama İzmir özelinde de aday gösterilecek kişinin bir şekilde Ekrem Bey'in bahsettiği o iş birliğini kurabilmesi halinde Cumhuriyet Halk Partisi oyunun çok daha üzerine çıkabileceğini düşünüyorum. Bunu pratikte yaşamış biri olarak mümkün görüyorum. Burada da en önemli şey İzmir'i tanımak, hassasiyetlerini, ihtiyaçlarını bilmek ve ona göre adım atmaktır.
Adınız olası adaylar arasında yer alıyor. Var mı böyle bir düşünceniz veya arzunuz?Benim aktif siyasetteki serüvenim 15 yıla yaklaşmış durumda. İcracı siyasetçi olduğum zamandan bugüne baktığımda, mevcutta bir belediye başkanı görevdeyken bu konularda konuşmamaya özen gösterdim. Bahsettiğiniz gibi, konuşulan isimlerden bir tanesi olduğumuz noktasında bir eğilim varsa, her Cumhuriyet Halk Partisi üyesi gibi benim için de çok büyük bir gururdur. Bu şekilde ismimin anılması benim için onurdur.
Ancak hemen belirtmem gerekir ki, benim bu yönde bir talebim hiçbir zaman olmadı. Yani çıkıp da “Ben olmalıyım” demedim. Az önce bahsettiğim gibi, hangi aday mevcut Cumhuriyet Halk Partisi oyundan daha fazla oy getirebilecekse, kim bu kenti gerçekten en iyi biliyorsa ve Cumhuriyet Halk Partisi dahilinde en iyi yönetebilecekse o olsun.
Genel başkanımızın Özgür Özel'in de söylediği gibi biz sahada top toplayıcı da oluruz. Biz “Cumhuriyet Halk Partisi'ne gidelim de bize de bir tane rozet taksınlar” düşüncesi ile bu partiye üye olmadık. Biz top toplayıcı, forvet veya kaleci de olabiliriz. Gerekirse yedek kulübesinde de otururuz. Önemli olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin rekor oyla tekrardan İzmir'de o bayrağı dalgalandırmasıdır. Bu aşamada daha fazla bir şey söylememin doğru olacağını düşünmüyorum.
Peki, partinizde bir genel başkanlık değişimi yaşandı. Yerel seçimlerinden sonra bir de buna tüzük kurultayı eklenecek gibi görünüyor. Genel seçim sonrası sandığa kırgınlık olduğu iddiaları vardı, kurultay sonrası partililerinizin ve yurttaşın duygularında değişiklikler oldu mu?Her genel seçimde kim hangi partiyi destekliyor olursa olsun, sandığa giderken onun iktidara gelmesini arzulayarak gider. Ancak, 14 Mayıs seçimlerini baz aldığımızda halkın tamamının aklında bu iş çoktan bitmişti. Adeta formaliteden bir sandık konulacakmış gibi bir hava vardı. Tabii biz partide görev alanlar bu havaya kapılmayarak, bunun doğru olmadığını ve son güne kadar kapı kapı gezmeye devam edilmesi gerektiğini dile getirerek çalışmalarımızı sürdürdük.
Ancak halktaki bu genel hava 14 Mayıs’a özgüvenle girilmesine yol açtı. Biz de o özgüvene sahiptik çünkü çok inançlıydık. Biz de halk da ilk turda seçimin Millet İttifakı tarafından kazanılacağına çok inanmıştık. Seçim sonucunda bu beklenti gerçekleşmemesine rağmen, hızlıca silkelenip 28 Mayıs'a hazırlandık. Ama 28 Mayıs'tan sonra, 29 Mayıs sabahında insanlarda bu seçim tünelden önceki son çıkışmış ve biz bunu kaçırmışız gibi bir duygu durumunu gördük. Adeta bir hezimet yaşandığı duygu durumu ile karşı karşıya kaldık. Her kulvardan insanda bir yılgınlık hali ortaya çıkmaya başladı ve bu yılgınlığın ortadan kaldırılması gerekiyordu.
Partimizin kurultaya gidişi bu anlamda doğruydu. Sonucundan ziyade kurultaya gidip tazelenmek, kadroların tazelenmesi kıymetli bir adımdı. Partililerimizde cumhurbaşkanı adayımızla ilgili tereddüt yoktu, herkes çok istekli ve arzulu bir şekilde; inanarak destek oldu. Ancak nihayetinde seçmenden, yani tabandan gelen bir değişim ve dönüşüm, farklı söylem ve eylem üretimi ihtiyacı ortaya çıkmaya başladı. Bunu sadece genel başkanlık anlamında söylemiyorum, çünkü partimizde değişim ile birlikte dönüşüm ihtiyacının olduğunu da halk dile getirmeye başladı.
Bunun ilk çıkış noktası doğal olarak kurultay ve ekiplerin bir değişmesi, farklı bir söylemin dile gelmesi ile birlikte oldu. Kurultayımız ile birlikte “Evet biz bazı şeyleri değiştirebiliyoruz ve bundan sonra da başka şeyleri değiştirmek için tüzüğümüzü de değiştirip kendimizi dönüştürdükten sonra farklı söylemlerle, doğru isimlerle, doğru söylemlerle bir sonuç alabiliriz” umudu yeşerdi. Sanırım önemli olan da buydu, yani halkın 28 Mayıs ile kırılan umudunu diriltmek ve bunu ayakta tutmaktı. Bunu partimiz ve genel başkanımız başardı; bunun önümüzdeki süreçte, yerel seçimlere giden yolda katlanarak artacağına inanıyorum.