“Biz bir halkız - bir halk. Her yerde dürüstçe çabaladık, ta ki atalarımızın inancını yaşarken etrafımızdaki topluluklarla kaynaşalım. Buna izin verilmedi. Boşuna sadık vatanseverler olduk, bazı yerlerde sadakatimiz en uçlarda gezdi. [Sözde] vatandaşlar olarak hayatımızdan ve mallarımızdan fedakarlık yaptık. Boşuna uğraştık [sözde] vatanımızın şanını bilim ve sanatta yükseltmeye veya zenginliğini ticaret ve işletme ile artırmaya. Asırlarca yaşadığımız o ülkelerde yabancılar olarak aşağılandık, hatta ataları Yahudilerden çok daha sonra o topraklara yerleşenler tarafından… Hiç kimse bir milleti bir yaşam alanından diğerine yerleştirebilecek kadar varlıklı veya güçlü değildir. Onu sadece bir fikir başarabilir, bir devlet fikri.” Theodor Herzl, Yahudi Devleti (Der Judenstaat), 1896. DEVLET FİKRİ NE ZAMAN DOĞDU? Filistin’de bir Yahudi devleti kurma fikri (veya Yahudi milliyetçiliği veya Siyonizm) 19. yüzyılın son çeyreğinde doğdu. Farklı isimler tarafından öne sürülen ve savunulan bu fikir Avrupa’da farklı örgütlenmelerin kurulmasına ilham verdi. Bu fikri hayata geçirmek üzere yüzyılın sonunda Theodor Herzl’in öncülüğü ve girişimleri ile çatı örgüt olarak, Siyonist Teşkilatı, kuruldu. Teşkilat, dünyanın bütün bölgelerinden Yahudilerin Filistin’e göç etmelerini teşvik etmek, Filistin’de yerleşmelerini ve kalıcı olmalarını sağlamak ve nihayetinde Filistin’de bir Yahudi devleti kurmak için çalışacaktı. Bu doğrultuda 1902 yılında Jaffa’da çiftçilere ve yerleşimcilere uzun vadeli borç vermek üzere bir banka kuruldu. Tel Aviv’in ilk mahallesi bu bankanın verdiği kredi ile kurulacaktı. Teşkilat, ayrıca Filistin’de toprak satın almak ve geliştirmek üzere 1901 yılında bir vakıf kurdu. Filistin’de kurulan ilk üniversite, Bezalel Sanat Okulu, bu vakfın satın aldığı bir binada açıldı. Halihazırda İsrail’in ve Ortadoğu’nun önde gelen üniversitesi, the Hebrew University of Jeruselam da, Siyonist Teşkilatı’nın çabalarıyla 1925 yılında kuruldu. Bu üniversitenin kuruluşuna katkıda bulunmak üzere Albert Einstein Filistin’i ziyaret etti ve ünlü izafiyet teorisi üzerine bir konuşma verdi. YAHUDİ KARŞITLIĞININ SONU: GÖÇ Ancak Filistin’de sürdürülebilir bir devlet inşası için aşılması zor görünen bir engel vardı: Yahudi nüfusunun zayıflığı. 19. yüzyılın son çeyreği itibariyle Filistin’de yaklaşık 15-20 bin civarında Yahudi yaşıyordu ve bu Filistin’de yaşayan toplam nüfusun sadece yüzde 3’ünü oluşturuyordu. Bu Yahudilerin büyük çoğunluğu kutsal topraklarda yaşamak isteyenler veya bu sebeple daha önce Filistin’e yerleşmiş Yahudilerin çocukları veya torunları veya torunlarının çocukları veya torunlarıydı… Nitekim Yahudilerin ezici çoğunluğu Kudüs’te, geri kalanı Safed, Tiberias ve Hebron gibi Yahudilerce kutsal kabul edilen kentlerde yaşıyorlardı ve hayatlarını büyük oranda dünyaya yayılmış olan Yahudilerin kutsal topraklara yolladığı sadakalarla devam ettirebiliyorlardı. Siyonizmin ortaya çıktığı ondokuzuncu yüzyılın son çeyreği Rusya’da katliamlara varan yeni bir Yahudi-karşıtlığı dalgasının başlamasına şahitlik etti. Bu dalga nihayetinde bütün Avrupa’yı sardı ve Avrupa’dan kapsamlı bir Yahudi göçünü tetikledi. Göç edenlerin büyük çoğunluğu Amerika kıtasını tercih etti. Ancak bir kısmı da, Siyonist teşviklerle bağlantılı veya bağlantısız olarak, Filistin’i… 1880’li yıllardan başlayarak 1948 yılına kadar dalgalar halinde yaklaşık yarım milyon Yahudi Filistin’e yerleşti. Bu çapta bir göç 70 yılda Filistin’in etnik-dini yapısını kökünden değiştirmeye yetti. 1947 yılı itibariyle Filistin’deki Yahudilerin toplam nüfus içindeki oranı yaklaşık yüzde 32 oldu. Bu nüfus artışı kolay olmadı. Bilakis son derece zor şartlar altında oldu. Her şeyden önce Siyonist ideal bir kısım Yahudi tarafından dinen de kabul edilmedi. Bazıları ise Yahudi devleti kurulabilmesini pratik zeminde imkansız gördü. Ayrıca yaşam koşulları ve ekonomik fırsatlar açısından Amerika Birleşik Devletleri gibi çok daha cazip bir ülke varken, Filistin’i tercih etmek fazladan fedakarlık gerektiriyordu. Ayrıca Filistin, Yahudi göçüne son derece karşı Osmanlı idaresindeydi. Nitekim Osmanlı idaresinde kaldığı dönem boyunca Filistin’e Yahudi göçü son derece sınırlı kaldı. 1880 yılından 1918 yılına kadarki dönemde Filistin’e göç eden Yahudilerin sayısı toplamda 100 bini geçmedi. Göç edenlerden gerek yerel halkın gerekse Osmanlı yöneticilerinin kötü davranışları yüzünden ayrılanlar oldu. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Ortadoğu savaşın kazananları, İngiltere ve Fransa, tarafından paylaşıldı. Filistin ve Ürdün manda statüsünde İngiltere’nin oldu. Milletler Ligi tarafından tanınarak meşrulaştırılan Filistin mandasının nihai hedefi olarak Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması olarak ilan edildi. FİLİSTİN YAHUDİ TEMSİLCİLİĞİ Bu geçiş sürecinde İngiltere’ye karşı Yahudilerin temsilcisi olarak hizmet etmek üzere 1930 yılında the Jewish Agency for Palestine (Filistin Yahudi Temsilciliği) kuruldu. Bu Temsilciliğin dört büyük görevi vardı: Filistin’deki Yahudiler adına dış ilişkileri idare etmek, güvenliği sağlamak, eğitimi üstlenmek ve Yahudi göçünü devam ettirmek. Böylelikle Siyonist Teşkilatı’nın Filistin Ofisi’nin üstlendiği ve yürüttüğü görevler yine Siyonist Teşkilatı’nın büyük oranda hakim olduğu Filistin Yahudi Temsilciliği’ne devredilmiş oldu. 1880 öncesi dönemin kutsal kabul edilen şehirlerde yaşayan Yahudilerin aksine, yeni göç eden Yahudiler Doğu ve Orta Avrupa’dan geldikleri için geldikleri bölgenin ortalamasına göre son derece eğitimliydi. Bir fikir vermesi açısından. 1931 yılında Filistin’deki Yahudi 14 yaş ve üstü nüfusunun sadece 14.1’ü okuryazar değildi. Aynı tarihten dört yıl sonra Türkiye’de 15 yaş ve üstü nüfusunun yüzde 81.3’u okuryazar değildi. Yahudilerin Filistin’de kurduğu ve eğitim sayesinde 1948 yılına gelindiğinde okuryazar olmayanların oranı 1948 yılına gelindiğinde yüzde 6.3’e düştü. Aynı yıl Türkiye’deki okuryazar olmayanların oranı yüzde 70’i buluyordu. Bu bölge ortalamasına göre eğitimi oldukça yüksek topluluğun sanayi üretim kapasitesi de bariz bir şekilde komşularına nispetle daha yüksekti. Bir fikir vermesi açısından 1947 yılında Filistin’de Yahudi ekonomisinin yüzde 33.1’ini sanayi üretimi oluştururken, Filistin’deki Arap ekonomisinin sadece yüzde 2.3’ünü sanayi üretimi oluşturuyordu. Aynı yıl Türkiye ekonomisindeki sanayin payı ise yüzde 15.2’ydi. Elbette eğitim ve ekonomik güç orantısızlığı çıplak güç karşısında bir fark yaratamazdı. Ancak Filistin’deki Yahudiler askeri güçlerini de geliştirecekti. İbni Haldun’un ‘asabiye’ kavramıyla gönderme yaptığı, grup içi güçlü bağlar Yahudiler arasında doğal olarak güçlüydü. Avrupa’dan zulüm ve baskıdan kaçıp, son derece düşman bir yerel halkla çevrelenmişlerdi. Yahudi yerleşim yerleri bu duyguyu daha da güçlendirdi. Yahudiler Filistin’de çoğunlukla yerel toprak ağalarından alınan topraklarda, son derece eşitlikçi ve sıkı sıkıya birbirine bağlı gruplar halinde yaşam kurdular. Kibbutz adı verilen bu tarım toplulukları ilk dönemden itibaren civardaki çetelere karşı kendi kendilerini korumak zorunda kaldı. Bunun için koruma sağlayabilecek güçlü kişilerden savunma satın aldıkları gibi, zamanla öz savunma örgütlerini de geliştirdiler. Bu savunma örgütleri 1920 yılında Haganah adıyla tek bir çatı altında toplandı. Dokuz yıl sonra Haganah daha hiyerarşik bir yapı olarak yeniden organize edildi ve Filistin Yahudi Temsilciği’nin otoritesi altına girdi. Haganah’ın aslında askeri-milis gücü olarak varlığı tartışmalıydı. Ancak İngiltere bunu sorun etmedi, varlığına göz yumdu. 1930’lı yıllarda Haganah’ın askeri etkinliğinin geliştirilmesi için kapsamlı bir askeri eğitim programı başlatıldı. Merkezi bir cephane ağı kuruldu. 1936-1939 yılları arasında patlayan Arap isyanları sırasında Haganah, Yahudi yerleşim yerlerini saldırılara karşı Haganah korudu ve bütün Arap saldırılarını püskürtmeyi başardı. İsyanlar bittiğinde Haganah 25 bin askeri olan askeri-milis gücüne dönüşmüştü. İkinci Dünya Savaşı da Haganah için bir fırsat oldu. İngiliz ordusunda hizmet etmek üzere Yahudi gönüllülerinden oluşan askeri birlikler kuruldu. İngiliz İstihbaratı ile farklı askeri görevler üstlenildi. Modern bir ordu ile birlikte savaş tecrübesi, Haganah’ın askeri etkinliğini artırmak için paha biçilmez bir fırsat sunmuş oldu. Haganah ayrıca yasal olmayan yollardan Yahudi göçmenlerin İsrail’e getirilmesini de üstlendi. Böylelikle Haganah’ın deniz askeri gücünün çekirdeğini de kurulmuş oldu. Farklı ülkelerden silah alımı yaparak cephaneliğini genişleten Haganah, 1930’lu yılların başında başlattığı silah üretimini de zamanla geliştirdi, sanayi üretim gücünün de katkısıyla 1947 yılı itibariyle makineli tabanca, havan topu, el bombası, kurşun ve patlayıcı üretimi yapabilen bir kapasiteye ulaştı. VE BÖLÜNME… 29 Kasım 1947 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin’in ikiye bölünmesi için hazırlanan planı kabul etti. Beş gün sonra İngiltere, 14 Mayıs 1948 günü Filistin’den çekileceğini, ancak BM Bölünme Planı’nı uygulamayacağını duyurdu. Filistin’de İngiliz manda yönetiminin sona ermesine saatler kala, Siyonist Teşkilatı’nın Yürütme Organı ve Filistin Yahudi Temsilciği’nin başkanı David Ben-Gurion İsrail Devletinin kuruluşunu ilan etti. Ertesi gün Mısır, Ürdün, Irak ve Suriye orduları İsrail’e saldırdı. Savaş yaklaşık 1 yıl sürdü. 1948 yılı itibariyle 45 bin askerlik bir güce ulaşan Haganah, veya bağımsızlıktan 12 gün sonraki adıyla Zeva Haganah le-Israel (İsrail Savunma Güçleri), Arap ordularını püskürttü ve İsrail devletini ölü doğmaktan kurtardı. BM bölünme planında Yahudi devletine Filistin’in yüzde 55’i ayrılmıştı. 1948 Bağımsızlık Savaşı’nda İsrail ordusu bölünme planında Arap devletine ayrılan toprakların da büyük bir bölümünü ele geçirdi ve Filistin’in yüzde 78’ine sahip oldu. Savaşın taraflarından Mısır Gaza şeridini, Ürdün ise Batı Şeria’yı işgal edince BM bölünme planının öngördüğü Arap devleti kurulamadan yok olmuş oldu. İsrail ordusu, kurulamayan Arap devletine ait işgal ettiği topraklardan yaklaşık 750 bin Yahudi olmayan Filistinliyi civar Arap ülkelerine sürdü. Böylece Filistin Felaketi (Nakba) başladı. ----- Kaynaklar: Bernard Reich, A Brief History of Israel, Facts on File, 2005. Jewish Virtual Library, Haganah maddesi. Paul Rivlin, The Israel Economy from the Foundation of the State Through the 21st Century, Cambridge UP, 2011. Theodor Herzl, The Jewish State, Penguin, 2010 [Orijinali 1896 yılında Viyana’da Der Judenstaat olarak yayınlanmıştır].
Filistin-İsrail Sorunu IV - Yahudi Devleti
Popüler Haberler
Yasadışı bahis operasyonu: Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'e tutuklama talebi
Galatasaraylı Icardi'den sakatlık açıklaması
MSB kaynakları, Bosna'da görev yapan Türk askerinin pedofili suçunu doğruladı
Adaylık kulisi: 'İktidarı en mutsuz edecek' İmamoğlu-Yavaş formülü
Üsküdar Belediyesi ruhsatsız otopark işletti, hayvanlar için ayrılan paraları amacı dışında kullandı
Akın Gürlek'in eşinin SPK'ya atanmasına CHP'den tepki