Eşitlik mi?
Eşitlik fikrinin uygulamaya konmasında, aradan geçen binlerce yıla karşın ilerleme sağlanmakla birlikte, tam bir zafer kazanılamamasının nedeni yoksa bu fikrin yalnızca bir zihinsel üretim olduğunu mu gösteriyor?
Eşitlik şeylerin birbirinden farklı olabileceğini fakat bu farklılık yüzünden farklı muamelelere uğramayacaklarını ileri süren bir fikirdir. Ancak ilerlemiş bir sosyalleşme biçiminde ortaya çıkabileceği için, tarih sahnesine girişi çok erken değildir. Eşitlik fikrinin hemen hemen tüm dünya tarafından kabul edilmesinin gerçekleşmesi için, İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine kadar beklemek gerekti. Diğer insan ırkları ile kesinlikle eşit olmadığını savunan Almanlar ile, demokratik cephenin savaşında, tek parti yönetimleri galip çıksaydı, hiç şüphesiz eşitlik kavramı bugünkü popülerliğinde olmayacaktı.
Antik Yunan’da ortaya atılan eşitlik kavramı, bu dönemde kendisine uygulama alanı bulamadı. Toplum temel olarak asiller ve halk olarak iki eşitsiz topluluktan oluşuyordu ve bu Antik Yunan boyunca hiç değişmedi. İlk tek Tanrı inancını taşıyan Museviler ise, tek Tanrı inançları dolayısıyla Musevilerin Tanrı karşısında eşit olduğu fikrine gelmişler fakat, bu kez de Museviler ve diğer insanlar arasında bir eşitsizlik yerleştirmişlerdi. Aydınlanma ve Fransız Devrimi, bireyin haklarını ön plana çıkarırken, bireyler arasında eşitlik fikrini en güçlü şekilde savundu. Eşitlik fikri ciddi bir ilerleme gösterdi ve uygulamada da kendisine hiç olmadığı kadar yaygın alanlar buldu. Fakat görünüş farklılıkları, halen eşitliğin bozulması için kuvvetli dopinglerdi. Aydınlanma ile birlikte, beklenmedik şekilde ırkçılık gelişti. Irkçılık, farklı fiziksel görünümlerin, insanlar arasında bir hiyerarşi yarattığı fikrine dayanıyordu. Eşitlik nasıl bir fikirden ibaretse, ırkçılık da aynı şekilde bir fikirden ibaretti. Irkçılığın tepe noktası da Naziler ve İkinci Dünya Savaşı oldu.
Bugünkü uygar Avrupa fikrinin eşitlikçi temelleri, ancak Fransa ile Almanya’nın sonunda anlaşması ve yeniden bir dünya savaşının ortaya çıkmaması için birleşmeye karar vermeleriyle oluştu. Fakat bu kez de, AB ile AB’li olmayanlar arasında bir eşitsizlik doğdu. Kısacası eşitlik fikri ilk kez bugün bu kadar popüler oldu fakat, bu haliyle bile hala tam anlamıyla uygulamaya konulamadı. Dahası, bugün AB, daha önce yaşama izni verdiği eski sömürge ülkelerinden gelen farklı etnik uyruklu vatandaşlarına karşı ciddi bir tavır değişikliği içerisinde. Farklı etnisitelerden gelen vatandaşlar ve göçmenler, AB’nin istemediği ve ikinci sınıf olarak gördüğü bir toplululuklar grubu biçiminde algılanıyor. Eşitlik fikri, fikrin sahibi olan kıta tarafından bile uygulamaya konulmuyor.
Eşitlik fikrinin uygulamaya konmasında, aradan geçen binlerce yıla karşın ilerleme sağlanmakla birlikte, tam bir zafer kazanılamamasının nedeni yoksa bu fikrin yalnızca bir zihinsel üretim olduğunu mu gösteriyor? Eşitlik fikri yalnızca belli tarihsel şartlar altında ortaya çıkan ve o şartlar ortadan kalktığında anlamını yitiren bir ideolojik kavramdan mı ibaret? Eğer eşitlik fikri, evrensel bir ilerleme sağlandıkça güç kazanacak bir ortam sağlamıyorsa, öyle görünüyor ki kavram yakın bir gelecekte Batı dünyasında da tartışmaya açılacak ve içeriğinin yeniden tanımlanmasına çalışılacak.
Farklılıklar, iki varlık arasında gerçekten de bir eşitsizliğe neden oluyorsa, eşitlik kavramı bugüne kadar zayıf olanları korudu demektir. Bu nedenle olası yeni değerlendirmeler, zayıf olanlar üzerinde yeni baskılar yaratacak gibi görünüyor.
Yorumlar
Popüler Haberler
Atatürk Havalimanı Katliamı: Ağırlaştırılmış müebbet alan IŞİD'liler tahliye edildi
'Ölünce beni kim yıkayacak?': TRT'nin reklam panoları tepki topladı
Komisyonda mikrofonlar açık unutuldu: 'Çok yanlış yaptı Bakan Hanım'
AK Partili Belediye Başkanı, AK Parti ilçe başkanını Ülkü Ocakları üyelerine dövdürdü
Bakan Fidan: HTŞ, yıllardır bizimle işbirliği içinde oldu
İstanbul'da deprem meydana geldi