Dünya’da turizm trendleri değişiyor. İnsanlar artık farklı, doğal, eski olana merak ve ilgi duyuyor. Bizler ise kentsel dönüşüm adı altında eski bina ve mahallelerimizi betonarme tek tip ruhsuz yapılara çeviriyoruz.  Bir zamanlar Dünya’nın en tehlikeli mahallesi kabul edilen Comuna 13’e girdim. 2000’lere kadar bu mahalleye polis bile giremiyormuş. Dünya’nın en büyük uyuşturucu ticareti merkeziymiş. Evet, Kolombiya’dayım. Medellin şehrinin San Javier bölgesindeyim; nam-ı diğer ‘‘Escobar’ın Mahallesi’’ Geçmişin en tehlikeli mahallesi bugünün en turistik mahallesine dönüşmüş. Bu bakımdan oldukça başarılı bir kentsel dönüşüm örneği diyebiliriz. ‘‘Kentsel dönüşüm’’ dediysem aklınıza hemen Türkiye usulü kentsel dönüşüm gelmesin. Hiçbir şeyi yıkmamışlar ve hiçbir şey yapmamışlar. Sadece gerekli olan altyapı çalışmaları tamamlayıp, güvenlik önlemlerini almışlar.

Bunun dışında bu mahalle kendisine özgü çarpıklığı, kaosu, gece kondu evleri ve mahalle kültürüyle eski yaşamına devam ediyor. Turistler en çok da bu yüzden geliyor. Eskiden uyuşturucu tacirlerinin cirit attığı aynı sokaklarda şimdinin grafiti sanatçıları sokak resimleri yapıyor. Mahalle adeta Medellin’in açık hava resim müzesine dönmüş. Eskiden torbacıların saklandığı evlerde şimdi kafeler ve barlar var. Şehrin en güzel manzaralı yerlerinde insanlar aileleriyle beraber yemeklerini yiyor, içeceklerini içiyorlar. Eskiden kavga edilen yerlerde şimdi dans ediliyor. Sokaklarda tam bir cümbüş var. Yapılanlar ve yapanlar farklı ama yerler aynı.

Belediye mahallenin girişine kadar metro hattı getirmiş ancak mahallenin içine girmemiş. Metro’dan çıkanlar bütün mahalleyi yürüyerek gezmek zorundalar. Bu da yerel halkın ticaretine olumlu yansıyor. Ayrıca mahallenin üstüne teleferik hattı kurulmuş. Böylece teleferik keyfi yapmak isteyenler mahallenin en yüksek tepesinde inmek zorunda kalıyorlar ve tüm mahalleyi dolaşarak geri dönüyorlar. Toplumsal korunma ve kalkınmayı desteklemesi için mahallenin içinde bir çok futbol ve basketbol sahaları yapılmış. Böylece bir zamanların uyuşturucu işine bulaşmış dedelerin torunları artık boş zamanlarını sporcu olmak ümidiyle antrenman yaparak geçiriyorlar.

Daha önceki yazılarımda değiniştim. Dünya’da turizm trendleri değişiyor. İnsanlar artık farklı, doğal, eski olana merak ve ilgi duyuyor. Bizler ise kentsel dönüşüm adı altında eski bina ve mahallelerimizi betonarme tek tip ruhsuz yapılara çeviriyoruz.  Kentsel dönüşüm deyince aklımıza hemen TOKİ geliyorsa orada bir sorun var demektir. Aklımıza ilk gelen o mahallelerin dokusunu, tarihini, kültürünü korumak olmalıdır. Kentsel dönüşümde önemli olan mahallenin ruhunu ve dokusunu bozmadan güvenli şekilde yaşanabilir hale getirmektir. Biz bu işi genelde başaramıyoruz.

Kolombiya Comuna 13 ile bunu başarmış. Tıpkı Brezilya’nın Favela kültürünü korumayı başardığı gibi… Güney Amerika’daki turizme kazandırılmış eski mahallelerini gezerken aklıma gelmiyor değil; İstanbul’un simge yerlerinden Sulukule’yi olduğu gibi korumak ve doğal hâliyle turizme kazandırmak çok mu zordu? Canı sıkılan bir İstanbullunun, bir turistin Sulukule’ye gidip sokaklarında, o ünlü eğlence evlerinde yerel halkla dans etmesinden, eğlenmesinden daha güzel bir aktivite olabilir miydi? Evler yeniden yapılınca evlerde yaşayanlar da değişti… Yaşayanlar değişince mahallenin ruhu da gitti…

Yaşadığımız deprem felaketinden sonra yıkılan şehirlerimiz tekrar inşa edilecek. Önceliğimiz evsiz kalan binlerce masum vatandaşımıza yeni ve sağlam evlerini biran önce teslim etmek olmalı ancak yeni evler yaparken de o şehirlerin dokusunu, tarihini, kültürünü asla yok etmemeliyiz. Sayın Bakan depremden etkilenen 11 ilde toplamda 311.000 binanın yıkılacağını söylüyor.

Bu durum geçmişin çarpık ve yanlış yapılaşmasını düzeltmek için bir fırsat sunarken diğer yandan da büyük bir risk teşkil ediyor. Bu yapılacak yeni binaları yapıldığı şehrin dokusuna, tarihine, mimarisine uygun şekilde inşa etmeliyiz. Diğer bir ifadeyle, yeni bir Hatay değil, eski Hatay’ı inşa etmeliyiz… Yeni bir Maraş değil, eskinin Kahraman Maraş’ını tekrar inşa etmeliyiz…

Bunu başarabilirsek o bölgenin tekrar ayağa kalkacağından, Dünya’nın en önemli ve en güzel turizm bölgesi olacağından eminim.